Berlin'de yaşayan ünlü sanatçı Ai Weiwei, Neues Deutschland gazetesine verdiği röportajda Çin'in insan hakları problemlerini ve batının bu konudaki tavrını değerlendirdi.
Ai WEIWEI heykel, mimari projeler, fotoğraf, enstelasyon gibi birçok alanda aktif olarak eser veren aynı zamanda siyasal ve kültürel eleştirmendir. Politik olarak dili kullanmasını seven aktivisit bir kişiliğe sahiptir. Kendi ürettiklerinde de oldukça yer verdiği Çin ve batı ilişkilerine dair gözlemlerini de bu röportajda da açıkça dile getirmektedir.
1) Yaklaşık bir yıl sonra, Şubat 2022'de Pekin'de Kış Olimpiyatlarının yapılması gerekiyor. Batıda bu konuda artan bir huzursuzluk var. Xinjiang'daki durum, oradaki çalışma kampları ve genel olarak Uygur halkına baskı uygulanması eleştiriliyor. Dünya sporcu gençliğinin neşeli buluşmasının böyle bir arka planda gerçekleşecek olması tepki görüyor. Siz durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu ilginç bir konu. Çin'e, insan hakları ihlallerine ve düşünce özgürlüğü problemine nasıl yaklaşacağız? Bu küresel bir sorun aynı zamanda. Önce şunu belirtmek gerekir: Çin hâlâ her türlü aykırı görüşü bastıran partinin çok sıkı kontrolü altında. Hiçbir şekilde fikir açıklama özgürlüğü yok ve insan hakları çok çeşitli şekillerde ihlal ediliyor. Bütün bunlara rağmen, Çin küreselleşmede bir partner olarak kabul ediliyor. Evrensel değer ve ilkeler var, bunlar batıda büyük ölçüde uygulanıyor. Ancak bu evrensel değerlerle ilgili olarak çifte standart olduğunu görüyoruz. Ve bu çok moral bozucu. Çin'deki insan hakları ihlalleri konusunda görüşler açıklanıyor ama gerçeklikte hiçbir şey değişmiyor. İnsan hakları tartışması sadece kamuoyu için yürütülüyor. Problemin özü bu.
2)Sizce, Çin'den ya da başkalarından talep etmeden önce Avrupa ve ABD'nin önce kendi insan hakları problemlerini mi çözmesi gerekiyor? Yoksa bu gibi talepleri, kendi durumları örnek olmaktan uzak olsa bile dile getirebilirler mi?
Bu çoğu zaman Çin tarafının söylemi: "Sizin kendi insan hakları problemleriniz var." Çin burada çok geçerli bir itirazı seslendiriyor ama bu aynı zamanda Çinlilerin bir taktiği. Şöyle düşünmeliyiz: Bir insan hakları ihlali, nerede gerçekleşirse gerçekleşsin, herkesi yaralar. Bu yüzden nerede olursa olsun bütün insan hakları ihlallerini durdurun, demeliyiz.
3) Yanlış hatırlamıyorsam daha önce de 2008 Yaz Olimpiyatları Pekin'de düzenlenmişti değil mi?
Doğru, o zaman Ulusal Stadyum'un mimarı bendim. Rejimi desteklediğim ve insan hakları sorusunu sormadığım için çok eleştirilmiştim, özellikle de batı tarafından…
4) O zaman oyunların verilmesi, kısa sürede Çin'de daha çok özgürlük, demokrasi ve açılma olacağı ve Tibet'teki durumun yumuşayacağı umutlarıyla bağlıydı. Bu umutların hangisi gerçekleşti? Ya da bu tür umutlar beslemek körlük müydü?
Bunlar sahte umutlardı. Çünkü batılı şirketler ve hükümetler insan haklarından çok Çin'in iş gücü pazarına ilgi duyuyordu. İnsan hakları sorununu batı kamuoyunun kafasını karıştırmak için kullanıyorlar. İş yaptıkları ülkelerdeki insan haklarını dert ettikleri yok. Bu bir olgu. Kârdan başka bir şey istedikleri yok. Batıda hiç kimse Çin'in bir demokrasi olmasını istemiyor. Çünkü öyle olursa Çin kendileri için daha büyük ve güçlü bir rakip olur.
5) Batının, aslında daha zengin ve güçlü hale geleceği için demokratik bir Çin'den korktuğunu mu düşünüyorsunuz?
Evet, batının bu devlet kapitalizmine karşı duramayacağını düşünüyorum. Çin büyüyor, güçleniyor, kudretli bir hükümeti var. Batı yavaş yavaş bunu anlıyor. Çin'e karşı artan bir hayranlık gözlemliyorum. Çin'in partneri olmak isteniyor. Almanya Çin'le özellikle sıkı ilişkilerden yararlanmak istiyor.
6) Şimdi büyük stratejik düzleme geldik, somut konuşursak, Xinjiang'da durumun değişmesi için ne yapılabilir?
Xinjiang'da olanları görebiliriz ama Tibet'te ya da Hong Kong'da şimdiye kadar ne olduğuna da bakabiliriz. Bunlar ayrı ayrı olaylar değil, kudretli bir devletin genel ilkelerinin uygulanması. Ve bu devlet, insan haklarını dert etmiyor. Ve batıyı da dert etmiyor. Muktedirler çok kendilerini beğenmiş, kendi ilkelerini izliyorlar. Ve oyunun da farkındalar. Batı sadece endişeliymiş gibi yapıyor. Ama harekete geçmiyor.
7) Alman şirketleri tedarik zincirlerini gözden geçirseler, Xinjiang'daki zorla çalışmadan ne kadar yararlandıklarına bir baksalar iyi olmaz mı? Gerekirse kendilerine başka tedarikçiler arasalar?
Doğru, Xinjiang'la iş ilişkileri olan yaklaşık 500 uluslararası firma var. Eyalet dünyanın en büyük pamuk üreticisi. Bütün moda sektörü Xinjiang'la bağlantılı. Bunun büyük kısmı zorla çalıştırma. Alman otomobil endüstrisinin, örneğin Volkswagen'ın da Xinjiang'da kendi montaj fabrikaları var.
8) Volkswagen ve bütün diğer firmalar Xinjiang'ı terk mi etmeli?
Hiçbir zaman etmezler. Zaten ne yapmaları gerektiğini onlara ben söyleyecek değilim. Bu sadece evrensel değerlerin ağırlığının ne kadar olduğunu gösteriyor.
9) Sporculara ne önerirsiniz? Olimpiyatlara katılmalılar mı yoksa boykot mu etmeliler?
10) 2008 Olimpiyatlarında Çin üzerindeki baskı şimdikinden daha büyüktü. Niçin dersiniz?
2023 BinYaprak. Tüm hakları saklıdır. Bir TurkishWIN girişimidir
Yorum