Öne Çıkarılmış

    Dünyanın İlk Mikrop Müzesi: Micropia

    micro

    Honore de Balzac'ın da dediği gibi; sanatın vazifesi, tabiatı kopya etmek değil, tabiatı ifade etmektir. Milyonlarcasıyla birlikte yaşadığımız ancak çıplak gözle göremediğimiz mikroorganizmalar ile ilgili dünyanın ilk müzesi olma özelliğini taşıyan, bilim ile sanatın ortak ürünü olan Micropia hakkında detaylar yazının devamında!

    Parmak iziniz kadar size özgü olan en az 180 farklı tür bakteri ve mantarın ellerinizde yaşadığını biliyor muydunuz? Gözle göremesek de her anımızı paylaştığımız mikroplarla ilgili olan müzeden önce, insanlığı mikro evren ile ilk kez üç asır önce tanıştıran ilk mikrobiyolog Antony van Leeuwenhoek'ten bahsetmek isterim.

    Antony van Leeuwenhoek Kimdir?

    24 Ekim 1632 yılında Hollanda'nın Delft şehrinde doğan Antony van Leeuwenkoek, hayatının büyük çoğunluğunu Rotterdam ve Lahey şehirleri arasında kalan bu küçük şehirde geçirmiştir. Esnaf bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Leeuwenkoek, mikro dünyayı bilim insanları ile tanıştırmıştır.

    Bakterileri, nematodları, sperm ve kan hücrelerini, kas lifleri ile daha nicelerini keşfetmesinden önce amcasıyla birlikte hukuk eğitimi almaya çalışsa da 14 yaşında okulu bırakmıştır. Çok küçük yaşta babasını kaybetmiş, 16 yaşında bir tüccarın çıraklığını yapmak için Amsterdam'a gitmiştir. Orada geçirdiği sürede tüccarların kumaşları yakından incelemek için kullandıkları büyüteç benzeri mikroskoplardan etkilendi. Doğduğu şehre 20 yaşında döndüğünde artık o da bir kumaş tüccarıydı. 1686 yılında Londra'ya yaptığı ilk ve tek ziyaret sırasında, yıllar sonra en önemli danışmanı olan Robert Hooke'un, hücre kelimesinin ilk kez kullanıldığı Micrographia kitabı esin kaynağı olmuştur. Galileo ve Hooke'un kullandıklarından farklı olarak kendi geliştirdiği el yapımı mikroskop ile 266 kez büyütme yapmayı başarmıştır. Mikroskopta gördüklerini kaleme aldığı bir çalışması ilk kez Royal Society of London'da yayınlandığında ise 40 yaşındaydı.

    Hayatı boyunca durmaksızın çalışan, ana dili dışında Latince başta olmak üzere başka bir dil bilmeyen, üniversite eğitimi olmayan, hiç kitap yazmayan, öğrenci yetiştirmeyen, teoriler üretmeyen birinin yaptıkları nasıl oluyor da bilim başlığında değerlendirilebiliyor? Yaklaşık 50 yıl boyunca not ettiği çalışmaları ve yöntemleri incelendiğinde, bugün bir çalışmaya bilimsel nitelik yükleyebilecek özelliklerin incelikle işlendiğini görüyoruz: Gözleme dayalı kanıt, tekrar edilebilirlik, orijinallik, verilerin paylaşımı, uluslararası işbirlikleri ile bağımsız değerlendirilme. Örneğin 1676 yılında bakterileri keşfettiğine dair yayınladığı çalışması zaman içinde Robert Hooke tarafından tekrar edilerek keşfi desteklenmiştir.

    Gottfried Wilheim Leibniz'in 1676'daki Hollanda seyahatinde Spinoza dışındaki ziyareti keşiflerine büyük ilgi duyduğu Leeuwenkoek olmuştur. İlk karşılaşmalarının üzerinden 40 yıl geçtikten sonra başlayan yazışmalarından geriye kalan sadece 10 mektup olmuştur.

    Shakespeare'nin Hamlet oyununda pek çok farklı yönden ele aldığı ölüm kapısını çaldığında 91 yaşındaydı. Tarihin en önemli Hollandalısının seçildiği 2004 halk oylamasında Vincent van Gogh'u geride bırakarak dördüncü sırada yer aldı. 26 Ağustos 1723'te hayata gözlerini yuman Leeuwenkoek'un ismi bugün Hollanda'da 70'ten fazla sokakta yaşatılıyor. 

    Mikro Dünyaya Açılan Kapı: Micropia 

      İlklerin yaşandığı, mikrobiyolojinin doğduğu Delft şehrinin sadece 60 km uzaklığındaki Amsterdam'da yaşadığımız dünyayı şekillendiren mikroplar için ilk ve tek müze olma özelliğini taşıyan Micropia kapılarını 30 Eylül 2014 yılında açtı. Uluslararası iş birlikleri ve 10 milyon Euro'luk bütçeyle 12 yıllık özverili bir çalışmanın orijinal bir ürünüdür. Müze aynı zamanda açıldığı günden beri sayısız prestijli ödülün de sahibidir.

    3,5 milyar yıldır evrendeki hemen hemen tüm çevre koşullarında evrim geçirip uyum sağlayarak varlıklarını sürdüren mikropların sadece hastalık yaparak insan hayatını olumsuz etkiledikleri ve korkulmaları gerektiğine olan inancın kırılması, kamuoyunun bilinçlendirilmesi, öğrencilerin eğitilmesi gibi misyonları olan müze, Avrupa'nın en eski hayvanat bahçelerinden biri olan Artis'in içinde yer almaktadır. Goriller, aslanlar, filler gibi devasa boyuttaki canlılarla komşu olan Micropia'nın içindeki canlıların en büyüğü karınca. Karıncaların başında mutlaka bir görevli bekliyor-kaçmalarını önlemek için. Hastane enfeksiyonlarının bilinen en sık nedenlerinden biri olan Staphylococcus aureus, zorlu çevre koşullarına ve yüksek radyasyonda dahi yaşamını sürdürebilen Tardigrada, lenfoma gibi kanserlerin patogenezinde rol oynayan Ebstein-Barr virüsü, atmosferdeki oksijenin %50'sini üreten algler müzede en ilgi çeken mikroorganizmaların başında geliyor.

    Kiss-O-Meter isimli uygulama ağız mibrobiyatasına dikkat çekiyor. Bu uygulama ile partnerler arasında ne kadar mikrop aktarıldığı uygulama esnasında ölçülebiliyor. Ağız sağlığında mikropların rolü demişken, müzede günlük hayatta sıklıkla kullandığımız diş fırçası gibi maddelerde bulunan mikroorganizmalar da sergileniyor.

    Haftanın her günü 09:00-18:00 saatleri arasında açık olan Micropia'yı gezerken aklınıza takılan soruları, ilginizi çeken konular hakkında detaylı bilgileri laboratuvarlardaki teknisyenlerden öğrenebilirsiniz. Müze giriş ücreti 3-9 yaş arasındakilere 12 Euro, 10 yaş ve üzerindekilere 14 Euro'dur. Artis Hayvanat Bahçesi'ni de gezmek isterseniz bilet fiyatları 24,50 (3-9 yaş) ve 28,50 Euro'dur (10 yaş ve üzeri). Öğrencilere ve I Amsterdam City Card sahiplerine ücretsiz olan müzenin 8 yaş ve üzeri kişilere önerildiğini hatırlatmakta fayda var.

    M.Ö. 1. yüzyılda yaşayan Romalı bilgin Marcus Terentius Varro'nun Tarım Üzerine isimli kitabında mikroorganizmalardan "hastalık yapıcı tehlikeli yaratıklar" olarak bahsedildiğini görüyoruz. Yüzyıllar sonrasında meraklı bir kumaş tüccarını bilim dünyası için esas farklı kılan şey mikroskop altında canlıları keşfetmiş olması mıdır? University Colloge London'da görevli biyokimyacı Nick Lane'in Antony van Leeuwenhoek hakkındaki görüşü bu noktada çok anlamlı: Daha önce gözlemlenmemiş mikroorganizmaları ilk kez ispatlamasından ziyade onlara bakmayı düşünmüş ilk kişidir Leeuwenhoek. Kendi yaptığı mikroskoplardan birinin kopyasının girişinde yer aldığı Micropia Müzesi tüm renkliliği ile ziyaretçilerini bekliyor.

    Carl Edward Sagan'ın dediği gibi; bir yerlerde muhteşem bir şey keşfedilmeyi bekliyor… 

    STEM ve Temel Bilimlerin Doğası
    ​Endüstri Mühendislerinin Uzmanlaşabileceği Alanla...
     

    Yorum

    Zaten Hesabınız Varsa Buradan Oturum Açın
    Henüz bir yorum yapılmamış. İlk yorum yapan siz olun
    <p>Kosova doğumlu olan İnci Kadribegiç, tıp eğitimi aldığı yıllarda hayallerinin peşinden çok çalışarak koşarak CiRA-Kyoto Üniversitesi’ne tam bursla kabul edilen ilk Türk tıp öğrencisi olmuştur. CiRA-Kyoto Üniversitesi dışında Amerikan Ulusal Sağlık Enstitüleri (NIH) ve Cold Spring Harbor Laboratuvarlarında stajlar yapmıştır. 2018 Fatoş Büyükkuşoğlu Güçlü Kadın Ödülü’nün kazananlarından biri olan İnci, bilim felsefesi ve tarihine ilgi duymaktadır. Bilimin aydınlatıcı gücüne inanarak hayallerinin izinde fark yaratacak adımlar atmaya devam etmektedir.   </p>
    © 2023 BinYaprak. Tüm Hakları Saklıdır.
    Bir TurkishWIN girişimidir.