Sizlere yeni patikamızın ilk yazısını sunuyoruz. Adana'da neler oluyor? Adana kadınları kimlerdir? İlk konuğumuz Dekan Yardımcısı Dr. Öğr. Üyesi Nurcihan DALCI ÖZDOĞAN ile çok güzel bir röportaj gerçekleştirdik. İlham dolu yazımıza hemen göz atın!
Adana'nın ilham veren kadınları serimize hukukta ve akademik kariyerde bize ışık tutacak bir rol model ile başlıyoruz.
Çukurova Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekan Yardımcısı Dr. Öğrt. Üyesi Nurcihan DALCI ÖZDOĞAN ile sohbetimiz umarım sana "Ben De Yaparım." dedirtir!
Osmaniye'nin Kadirli ilçesinde doğdum. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdim. Şu anda Medeni Hukuk Anabilim Dalında Doktora Öğretim Üyesiyim.
Hep bir hukuk fakültesi okumak isterdim. Biz ilkokuldayken her sene bizlere hangi mesleği yapmak istiyorsunuz diye soru sorulurdu ve ben de her defasında avukat olmak istiyorum cevabını verirdim ama ailemde hiç hukukçu yoktu ve o yaşta neden hukuk fakültesi kazanmak gibi bir hayalim olduğunu bilmiyorum ama ilk okul günümden itibaren benim hep tek bir hedefim vardı o da hukuk fakültesi kazanmak. Bu süreçte spesifik olarak beni biri yönlendirdi diyemem. Çünkü ben en başından beri kararlıydım.
Ailem bana kariyer yolculuğumda hem destek oldu hem de olmadı diyebilirim şöyle ki benim annem ve babam emekli öğretmendi, bizim evde her zaman üniversite okumak için bir teşvik vardı. Annem benim hep öğretmen olmamı isterdi çünkü kadınlar için çok daha rahat bir meslek olduğunu düşünüyordu. Bu yüzden benim hukuk hayalimden hep vazgeçirmeye çalıştılar. Ben ısrarla hedefimden vazgeçmedim. O yüzden yönlendirmelerinden ziyade vazgeçirmeye çalıştılar diyebilirim.
Aslında farkında olamadan birçok şeyi yapmışım ama bazı şeyleri yapmam gerektiğinde de biraz geç kalmışım. Yine de zaman bu anlamda bir dezavantaj olsa da eksikliği kapatmak için bir kayıp değil. Ben çok okurdum ve Türkçe' ye çok meraklıydım. Babam evde saatlerce gazete okurdu o yüzden her gün gazete okurdum ve çok kitap okurdum. Aslında ben küçükken okuma yazma bilmezken de kitap okurdum. Elime resimli kitapları alırdım o resimleri yorumlayarak anlatırdım. Ana sınıfında elime kitabı alırdım etrafıma da arkadaşlarım otururdu ve beni dinlerlerdi. Dışardan izleyen ve bilmeyen biri benim o kitabı gerçekten okuduğumu zannederdi halbuki benim o zaman okuma yazmam yoktu ve ben oradaki resimlerden o kitabı anlatırdım bu durumun bana inanılmaz faydası oldu hem ilköğretim hem ortaöğretimde hem de yükseköğretimde oldukça fazla faydasını gördüm. Türkçeyi kullanmak okuma tekniğini bilmek size farkında olmadan katkı sağlıyor. Beni geliştiren en önemli şey hızlı ve çok okumamdı. Tabi üniversitede farklı donanımlara sahip olmak gerekiyor bu açıdan dil çok önemli. O dönemde çoğumuz iyi liselerden mezun olduğumuz için İngilizcemiz vardı ama yeterli değildi. Üniversite dönemimde dil yönünden açıklarımı gidermeye çalıştım tam anlamıyla dil gelişimimi üniversiteyi bitirdikten sonra tamamladım.
İlham aldığım birisi veya birileri yok. Ben hep hayatımda içimden gelen sese kulak verdim ve bu ses beni hayatım boyunca hep yönlendirdi ve yönlendirmeye de devam ediyor.
Öncelikle teşekkür ederim. Benim için hayattaki en önemli motto disiplin. Ben mesleğimde ve hayatımda başarılı olduğumu düşünüyorum. Tabii ki zorlandığım anlar oluyor. Bence zaten hangi mesleği icra ederseniz edin başarı tesadüf veya anlık değil sürdürülebilir olmalı. Sürdürülebilir başarı için de en önemli şey disiplin. Benim bu hayattaki hiç vazgeçmediğim şey disiplindir. Ben Çukurova Üniversitesi'nde 2015 yılından beri derslere giriyorum ve seçmeli dersler dışında girdiğim dersler bellidir. Hâlâ o yılki ders notunu hazırlarken mutlaka notlarıma bakarım ve yine mutlaka o alandaki son Yargıtay kararlarını incelerim asla hazırlıksız girmem bir gece önceden notlarıma bakar kontrol ederim. Dolayısıyla hâlâ hazırlığımı yaparım ve ekleyeceğim yeni bilgiler varsa onları da mutlaka eklerim. Ders bitiminde öğrencilerden soru geldiğinde benim fark etmediğim bir alansa ve araştırmam gerekiyorsa notumu düşerim mutlaka onun araştırmasını yaparım. O bilgiyi tamamlayıp ders notumu o şekilde kaldırırım.
Aslında akademisyenlik benim aklımda hiç yoktu. Fakülteyi kazanma amacım savcı olmaktı ama birinci sınıfa başladıktan sonra ben hukuku çok sevdim. Hukuk benim için dersten ziyade bir hobiye dönüştü. Her derse girdim ve her derste kendi notumu tuttum. Ankara Hukuk Fakültesi'nde amfiler çok büyüktü ve arkaya ses çok iyi gelmediği için hep önde otururdum ve derslere aktif katılırdım bu sayede zaten hocalarımın çoğu beni tanırdı. Üçüncü sınıfın sonuna kadar savcı olmak istedim hatta o dönemde hocalarım asistan olmam için teklifte de bulundular ama benim aklımda savcılık vardı. Üçüncü sınıfın yazında bir büroda staj yaptım ve gördüm ki savcılık bana göre değil çünkü ben özel hukuku daha çok seviyordum. Ama yine de içimde kalmaması için Hakim-Savcılık Sınavlarına girecektim ama 2006 yılında Hakim-Savcılık Sınavı iptal edildi. O dönemde de tam Ankara Hukuk'ta asistanlık kadrosu ilan edildi. Hocalarım da "gel sınava gir" dediler ben zaten mezun olduktan sonra yüksek lisansa başlamıştım. Bu şekilde asistanlık yolu açıldı ve iyi ki de öyle olmuş. Bu yolu seçmemde hocalarımın rolü büyük . O dönem Ankara Hukuk Fakültesi Dekanı Lale Sirmendi. Fakülteden birincilikle mezun olduğum için bana plaket verirken "lütfen bizim açacağımız sınava gir ve asistan ol" demişti.
Evet, şu an bilgi teknolojileri çağındayız bu bizler için bir kolaylık ama aynı zamanda bir tembelleşme de. Ben yine de elimizin kitaba ve özellikle de gazeteye gitmesi gerektiğini düşünüyorum. Düzenli şekilde (magazin ve ya spor dışında) gazete takip etmek özellikle de bir köşe yazarını takip edip okumak kişiye ciddi bir genel kültür kattığını düşünüyorum. Dijital platformlar evet yararlı ama ben yine kitabı tercih ederim hatta sahafa gidip o eski kitap kokusunu teneffüs etmek beni çok rahatlatır ve benim hayatta en sevdiğim koku kitap kokusudur. İnsanların elinin kitaba değmesini ve evlerde mutlaka bir kitaplık olmasını çok önemsiyorum. Sizlere şu platformu takip edin diyemem çünkü benim takip ettiğim bir dijital platform yok. Bence her hukuk fakültesi öğrencisi (birinci sınıftan sonra) Seyfullah Edis'in Başlangıç Hükümleri kitabını okumalı çünkü bir hukukçunun en önemli kabiliyeti muhakeme yapabilmesidir. O yüzden bu kitap muhakemenin temel taşlarını öğreten bir kitap. Bir de herkese Jose Saramago'nun Körlük kitabını önerebilirim beni derinden etkileyen bir kitaptı.
Dil öğrenimine daha erken başlardım ve daha ağırlık verirdim artık zaten herkesin İngilizceyi öğrenmesini gerekli görüyorum. 20'li yaşlarımda Almancayı ve Franszıcayı öğrenirdim mutlaka birden fazla dil için kursa giderdim hatta İtalyanca ve İspanyolcayı da öğrenirdim. Şu an iki yabancı dil biliyorum. Almancayı kullandığım için İngilizcem ona göre geriledi ama benim için dil bilmek çok önemli gerçekten. Fransızcayı da bilmek çok isterdim çünkü Fransız kültürü, müzikleri beni çok etkiliyor. Akademisyen olmak isteyenlere şöyle bir önerim olabilir. İngilizce zaten sınavlarda da zorunlu İngilizce'nin yanında Almanca, İtalyanca mutlaka öğrensinler çünkü tamamen Türkçe kaynaklarla yazılmış bir tezle Almanca, İtalyanca veya Fransızca kaynaklı yazılmış bir tez arasında nitelik bakımından çok büyük fark oluyor.
Bir hocam zamanında "Başarılı bir akademisyen olmak için evlenmemek lazım." demişti. Bu beni ilk zamanlarda etkiledi daha çok mesleğime ve çalışmalarıma odaklandım. Sonra başka bir hocam da "Bu meslekte aile çok önemli. Bu meslek zaten çok zor ve stresli eğer iyi bir ailen varsa o stresini orada tolere edebilirsin." demişti bu düşünce bana daha mantıklı geldi. Çok genç yaşta evlenmedim otuzlu yaşlarımdaydım şu an iki çocuğum var. Gerçekten çok zor. Genel olarak kendimi başarılı görüyorum ama hayatta en zorlandığım alan annelik oldu ve çok da yıprandım. Çünkü bizim meslek ara vermeye gelen bir meslek değil. Sürekli bir şeyler ürettiğimiz için hamilelikte ve doğumda verilen ara sizi meslekten biraz kopartıyor. Ben her iki çocuğumun doğumundan sonra üç ay içinde göreve başladım hatta kızımda yani ikinci hamileliğimde doğumdan iki gün önceye kadar fakültedeydim. Şuna inanıyorum kişi anne de olabilir, mesleğine kesintisiz de devam edebilir. Mevzuatta devlet memuru anne adaylarına tanınan yasal haklar var ama bu hakların suistimal edilmeden kullanılması gerektiğini düşünüyorum. Elzem ve riskli durumlar hariç hamile kadınlar işlerine gayet güzel devam edebilir ve doğum yaptıktan sonra da en kısa zamanda görevine dönebilir. Ben, hiçbir şeyin arkasına sığınmadan elimden geleni yaptım tabii ki bu süreçte çok zorlandım ama daha fazla çalışarak bu süreci aştım. Disiplin olduğu sürece her şeyin üstesinden geliyorsunuz. Aslında bizim meslek mesai olmadığı için çok daha rahat ama tabi ki doğum yaptıktan kısa bir süre sonra mesleğe döndüğünüzde emzirme durumu bütün işin dengesini bozuyor çünkü iki saat aralıklarla çocuğu emzirmek zorundasınız ve iş yerinde bunu yapmak kolay olmuyor. Biz yine şanslıyız çünkü süt sağmak veya emzirmek için kendimize ait odamız var ama ne yazık ki böyle bir olanağı olmayan birçok devlet memuru kadın var.
Merak edenleriniz için Nurcihan hocamızın biyografisini de buraya bırakıyoruz:
Nurcihan DALCI ÖZDOĞAN, 1984 tarihinde Osmaniye'nin Kadirli ilçesinde dünyaya gelmiştir. Kadirli önceden Adana'nın bir ilçesi olduğu ve daha sonra Osmaniye'ye bağlandığı için kendini Adanalı gördüğünü belirtiyor. 2002 yılında hep hayalini kurduğu Ankara Hukuk Fakültesini kazanıp okumak için Ankara'ya gidiyor. Fakültesini 2006 yılında birincilikle bitirip 2007 yılında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medeni Hukuk Anabilim Dalında araştırma görevlisi olmuştur. 2009 yılında Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Medeni Hukuk Anabilim Dalında yüksek lisans öğrenimini tamamlamış ve yüksek lisans tezini "Alacağın Toptan Temliki" konusunda hazırlamıştır. 2009 yılında Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Medeni Hukuk Anabilim Dalında doktora öğrenimine başlamış, Müteselsil Sorumluluk alanında hazırlamış olduğu tez çalışması ile 2014 yılı Ekim ayında doktorasını tamamlamıştır. Ayrıca 2011-2012 yıllarında Almanya'da Heidelberg Üniversitesi'nde ve kısa süreli Hamburg Max Planck Enstitüsü'nde araştırmalarda bulunmuştur. 2015 yılına kadar Ankara Hukuk Fakültesi'nde görev yapmış daha sonra evlenince Adana'ya geçmiş ve Çukurova Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde akademisyen olarak çalışmaya devam etmiştir. Kendisi hala Çukurova Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde derslere giriyor ve Hukuk Fakültesi Dekan Yardımcılığı görevini sürdürmektedir. Bir erkek bir de kız olmak üzere iki çocuğu var. Bizlere vakit ayırıp kendisine yönelttiğim tüm soruları içtenlikle cevaplayan Kıymetli Hocam Dr. Öğr. Üyesi Nurcihan Dalcı Özdoğan'a çok teşekkür ederim.
Bu yazı BinYaprak misafir yazarlarından Bahar Şen tarafından yazılmıştır. Teşekkürler Bahar.
2023 BinYaprak. Tüm hakları saklıdır. Bir TurkishWIN girişimidir
Yorum