İletişimde kariyer nasıl yapılır'ı, iletişim sektörünün deneyimli akademisyeni Prof. Dr. Aslı Tunç'a sorduk. Medyada kariyer yapmak için neler yapmalıyım diye soruyorsan cevaplar aşağıda!
Bize kısaca eğitim-öğretim hayatınızdan bahseder misiniz?
Aslına bakarsan hayatım boyunca "iletişimci" olarak eğitim gördüm. O zamanlar adı İstanbul Üniversitesi Basın-Yayın olan İletişim Fakültesinden mezun oldum. Hayalim sinema yönetmeni olmaktı, dolayısıyla lisansın ardından Eskişehir Üniversitesi'ne gittim ve orada Sinema yüksek lisansımı tamamladım. Bir süre bir reklam ajansında metin yazarlığı yaptım ama hedefim daima yurtdışında Kitle İletişim alanında doktora yapmaktı ve sonunda Amerika'da Philadelphia Temple Üniversitesi'ne kabul alıp 4 sene içerisinde doktoramı tamamladım. 11 Eylül 2001'de Türkiye'ye döndüm. Tabii bu politik açıdan biraz dramatik bir tarih oldu… Türkiye'ye gelmeden önce Bilgi Üniversitesi'ne CV'mi göndermiştim, kabul aldım ve hiç vakit kaybetmeden Amerika'daki evimi toplayıp döner dönmez Bilgi'de Akademisyen olarak başladım. Hala burada olabilmemin de kendi adıma büyük bir şans olduğunu düşünüyorum, çok mutluyum!
Peki sektör seçiminizi nasıl yaptınız?
Ben üniversite öğrencisiyken bile liselilere matematik ve İngilizce dersi veriyordum, Kadıköy Maarif mezunuyum; birilerine bir şeyler anlatıp öğretmeyi hep sevdim, tabii gençlerle birlikte olmayı da... Özel derslerden kazandığım parayla da Avrupa'yı boydan boya dolaştım!
Aslında metin yazarlığı yaparken de çok mutluydum ama ajansta çalışırken hayatın anlamını biraz sorgulamaya başladım, ve beni tatmin etmemeye başladığını fark ettim. Bilgi paylaşmak ve bilimsel araştırma yapmak isteğim daha ağır bastı ve en sonunda asistanlık bursu aldığımda da "Benim olmak istediğim yer burası," diyerek kendimde tercihlerimi değiştirme cesaretini buldum.
Bir işletme mezunu da iletişim sektöründe var olabilir mi, yoksa bu çevrede sadece bölümünün insanına mı yer var?
Elbette, ancak belki bu tarz bölümlerden mezun olanlar medya yönetimi tarafında daha yararlı olabilir. Farklı alanlara da yönelebilirsiniz, ancak artık iletişimde başka yetiler aranmaya başladı. Değişen teknolojiye, bu sektörü anlamaya yönelik bir algıya sahip olunması bekleniyor artık. Analiz etme, eleştirme, iyi bir sosyal bilimci olma gibi özellikleri olan birinin iletişimci olmasını istiyoruz daha ziyade; mesela Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi'ndeki bir sosyoloji öğrencisi, bu açıdan daha kıymetlidir diyebilirim. Dolayısıyla yönetim becerilerindense toplumu anlayan bir doku çok daha önemli. Ancak bu işin yine de sihirli bir formülü yok. "İnterdisipliner" dediğimiz geçişkenlikle son yıllarda "şunu okudum o zaman şu olmalıyım" gerçekliği kaybolmuş durumda.
Sizce akademisyen olmak isteyen İletişim Fakültesi öğrencileri nelere dikkat etmeli?
Bu çok güzel bir soru, radarları dünyaya açık olmalı! Yerellikten kurtulup; sanat, politika, popüler kültür gibi alanlara dair tüm duyargaları dünyaya açık tutmak ve dünyayı merak etmek çok önemli. Bir de tabii ki entelektüel merakla birleşen bilginizi paylaşma isteği sizi iyi bir yere mutlaka taşıyacaktır. Sonuçta bu işin iki temel ayağı var; biri ders verme kısmı diğeri ise araştırma yapıp yazıya dökme kısmı. Dolayısıyla "öğretme" kısmı sizin sosyal yetilerinizle ilgili olan kısım ve çok fazla insanla birlikte oluyorsunuz, böylece Türkiye'nin dokusunu da daha yakından tanıma fırsatınız oluyor. Bu oldukça mühim çünkü iletişim biraz da gözlem demektir. Ben de yıllar içinde tüm bunlara karşı çok esnek ve toleranslı olmayı öğrendim. Kendinizi ispatlamak için çok daha sert davranabiliyorsunuz başlarda, ama sonradan sivri taraflarınızı törpülemiş olarak buluyorsunuz kendinizi ve bu bir akademisyen için iyi bir gelişim çizgisi. Öğrencileri daha iyi anlamak adına ben de çok değiştiğimi gözlemliyorum, meslek sizi farklı bir yere getiriyor ve öğrencilerin geri bildirimlerini önemseyip kendinizi eğitmeniz işinizi daha da sevmenize yarıyor. En önemlisi ve en tatlı kısmı da hep gençlerle birlikte olmak! Bu durum insanı çok genç kılıyor. Yıllar içinde değişen öğrenci profillerini anlamak, onlarla vakit geçirmek, onlardan öğrenmek ruhen beni dinamik tutuyor. Tüm bu getirileri kabul edecek olan biri çok da iyi bir akademisyen olacaktır.
Size ilham veren bir rol modeliniz var mı?
Spesifik bir rol modelden çok, -feminizm çatısı altında olmasına da gerek olmamakla beraber- kadın olma hali, kadınların verdikleri mücadele benim için daha önemli ve ilham verici. Başarılı kadınları çok önemsiyorum, hem akademide hem özel sektörde. Demokratik ülkelerde bile önlerine çok fazla engel çıkartılıyor, dolayısıyla hepsine daha fazla hayran olunması gerekiyor.
Siz içerisinde olmaya başladığınızdan beri iletişim dünyası nasıl değişti, sosyal medyanın etkilerinden biraz bahsedelim mi?
Bu çok dev bir soru, her şey inanılmaz değişti! Lisans ikinci sınıflara yedi senedir Sosyal Medya dersi veriyorum ve her sene her şey adeta baştan yazılıyor. Çünkü sosyal medya artık her alana dâhil oldu. Reklam, medya çok farklılaştı, yeni akademik alanlar dizayn edilmeye başladı, mesela "Oyun Tasarımı" gibi… İletişimin meslek dalları ve klasik alanda bölünmeleri de yavaş yavaş kaybolmaya başladı. Dijitale hâkim olduğunuz zaman tüm içerik üretim ve yönetimini yapabiliyorsunuz. Dört sene sonra bambaşka meslek tanımları ortaya çıkabilir, buna hazırlıklı olmak gerekiyor. Dijital çağı anlamayan insan oyunun içinde olamaz bence. Bu söylediğim sadece teknolojiyi kullanmak da değil, onların hayatımıza ne anlamda değdiğini anlayabilmek ve onlara eleştirel bakabilmek, analiz edebilmek gibi yetiler toplumda hala eksik. Sadece kamerayı kullanabilmek veya sosyal medyada aktif olmak sizi bir yere getirmiyor, o içeriğin arkasında bir entelektüel birikim olmalı. Sonuçta o teknolojinin arkasında yine insan beyni var, sizin onun içini doldurabilmeniz için iyi bir felsefe, iyi bir uluslararası ilişkiler, iyi bir sosyoloji bilmeniz gerekiyor. Dolayısıyla bu temel yetiler değişmiyor, sadece birkaç teknik bilgiye sahip olmak isteniyor. Gri alanlar da çoğalıyor ve bir takım "etik" tartışmaları yapabilmenizi de gerektiriyor.
Peki tüm bunlara hâkim olabilmek için neler yapılmalı?
Öncelikle çok iyi bir İngilizce hâkimiyeti şart! Hem yazı, hem konuşma diline hakim olmak.. Çok okumak, çok izlemek ama yazıyla da ilişkiyi koparmamak oldukça elzem. Dijital, bizi yazıdan koparmaya başladı, her şeyi sadece seyreder olduk. Her şey ekranla ilişki yaratmamıza sebep oldu son yıllarda, altyazı bile okumuyoruz neredeyse. Bu da tekrardan tanımlanması gereken bir ilişki bence, her şeyi görselliğe teslim edersek iletişimin içi ciddi anlamda boşalır.
Marka-insan ilişkisi açısından "Dijital Dönüşüm" tek başına yeterli değil diyorsunuz yani?
Sen bu soruyu sorunca aklıma Görsel İletişim Tasarımı Bölümü geldi; onu yaratıcılıkla, mizahla ve farklı altyapılarla birleştirmeyince boş bir imge bombardımanı oluyor mesela. Dünyada milyonlarca şey var, öne çıkmanız için ve işinizi 10 saniyeden daha fazla izlettirmeniz için çok acayip bir şey yapmanız lazım. İnsanların artık ilgisi çok kolay dağılıyor, seni neden seyretsin?
İletişim Fakültesi mezunlarının iş arama döneminde "yaratıcı CV hazırlama" bir zorunluluk gibi lanse ediliyor, bu doğru mu?
Sıra dışı olmak artık her alanda şart, ortalamayı hedeflemiyoruz artık. Siz yerel sınırlar içerisinde değil, dünyayla rekabet ediyorsunuz. Almanya'ya Erasmus'a gittiğini söylüyorsun ya, senin artık rakibin Almanya'daki çocuk! Siz uluslararası ligdesiniz artık. Hedefi üstte tutmanız lazım, yaratıcılık önemli. Ancak CV konusunda durum şu ki, biçimi abartılmış CV'ler geri tepebiliyor bazen. Belli bir saygınlığı karşı tarafa geçirebilmenin yolu, içine ne yazdığın. Yaptığın işler kazandırıyor sana ciddiyetini, bu konuda şekilciliğe inanmıyorum.
Öğrencilere önerebileceğiniz, düzenli takip ettiğiniz yayınlar hangileri?
Ben genelde haber siteleri ve daha alternatif yayınlar takip ediyorum. Yerelde T24, Diken, Duvar; uluslararası olarak da Media Scope gibi. Ana akım medya ve uluslararası yayınları da mutlaka taramalılar. Twitter kullanmıyorum artık, çok fazla nefret söylemi var. Onun yerine ilgi alanınız doğrultusunda saygın yayın kuruluşlarından şaşmamanızı öneririm, mesela BBC her dönemde takip edilesi. Media Scope'ta yayınlar yapıp onları Youtube'da da paylaşan Ünsal Ünlü'yü de çok başarılı buluyorum.
Son olarak, 2018'de üniversite öğrencisi olsaydınız, şu an nasıl bir Aslı Tunç olurdu karşımızda?
Çok isterdim! Öncelikle daha çok alternatifi bir arada bulabileceğim, yurtdışı olanakları geniş olan bir üniversitede okumayı isterdim ben. O zamanlar kendi imkanlarımla ders vererek kazandığım parayla yurtdışına çıktım, ama şimdi öğrenciler burslarla ve projelerle çok rahat değerlendirebiliyorlar bu imkanları. Kesinlikle Erasmus yapardım, Çift Anadal ona keza. Olabildiğince konferans ve seminerlerden yararlanırdım. Senin yaptığın gibi, neye inanıyorsam o davanın peşinden gitmeye çalışırdım ve bir topluluğa dâhil olurdum; TurkishWIN'de aktif olarak görev alman ve gayretin çok kıymetli. Bu dönemin güzelliği de bu işte, öğrenciler çok daha farkında ve aktif, seslerini çıkarıyorlar, tepki veriyorlar. Görünür olma hâli ve bir şeyler yapabilme isteği bende de olurdu diye düşünüyorum. Daha motive, daha iyi bir öğrenci olurdum. Siz de hayatınızın şu dönemlerinde elinize geçen fırsatları mutlaka çok iyi değerlendirin!
Bu yazı CampusWIN Academy Bilgi Üniversitesi lideri ve mezunumuz Gözde Kurt tarafında yazılmıştır. Teşekkürler Gözde!
Yorum