Ebeveynlik sorumluluğu geleneksel toplumsal normlardan uzak olmalı bu rol anne ve baba üzerinde eşit sorumluluklar alınarak sağlanmalıdır. Bu konuda ataerkil düzene karşı konulmalı kreş ve bakım hizmetleri kadın istihdamını arttırıcı yönde çoğaltılmalıdır. Keyifli okumalar!
Kreş, gündüz bakımevi ve anaokulu, erken çocukluk döneminde çocukların gelişimi için olduğu kadar, ebeveyn sorumluluk paylaşımı ve kadınlar için istihdama ve toplumsal alanlara katılabilmesi için de oldukça önemli bir yere sahiptir. Kadir Has Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Araştırma Merkezi'nin de yapmış olduğumuz Türkiye'de Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Algısı Araştırması 2020 Raporu'na göre erkeklerin çocuk bakımlarına katılma oranı yıllara göre artmasına rağmen, ataerkil toplum normları içerisinde çocuklarla ilgilenmek daha çok anneye atfedilen bir rol olarak karşımıza çıkıyor. 2017 yılında TÜİK tarafından yayımlanan Aile Yapısı Araştırması 2016 raporuna göre 0-5 yaş aralığındaki çocukların gündüz bakım işlerinin hanelerin %86'sında annelerin üstlendiği belirtilmektedir. Aile kavramı bağlamında annelere atfedilen bu rol, geleneksel ve ataerkil toplumsal normlar içerisinde üretilmekte ve günümüzde yeniden üretilmeye devam etmektedir.
2020 yılında Türkiye'yi olduğu gibi tüm dünyayı etkisi altında bırakan Covid-19 ile toplumsal cinsiyet eşitsizliği, işsizlik, iş-yaşam dengesizliği, eğitim sorunları ve kreş ihtiyacı daha görünür ve dolayısıyla tartışılır hale geldi. Geleneksel ve ataerkil toplumsal normların devamı, zor pandemi şartlarında bile çocuğun bakım sorumluluğu sadece kadına atfedilerek sağlandı. TÜSİAD, TÜRKONFED ve UN Women Türkiye iş birliğinde Covid-19'un özel sektör üzerindeki etkilerini toplumsal cinsiyet eşitliği bağlamında inceleyen Covıd-19 Salgınının Kadın Çalışanlar Açısından Etkileri (Memiş E., 2020) araştırmasına göre kadın çalışanların %99'u, erkek çalışanların %25'i ev işleri ve bakım sorumluluğunun arttığını söylüyor.
KHAS Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Araştırma Merkezi olarak yaptığımız Akademik ve İdari Personel için Üniversiteler Tarafından Sağlanan Kreş/Gündüz Bakım Hizmetleri araştırması ile Türkiye'deki devlet ve özel üniversitelerinde çalışan akademik ve idari personelin çocukları için kreş veya gündüz bakım hizmetinin ulaşılabilir olup olmadığı sorusunu ve hangi koşullar altında sağlandığı araştırdık. İş-yaşam dengesi bağlamında kreş, gündüz bakım evi ve anaokulları çocukların gelişimi için olduğu kadar, ebeveyn sorumluluk paylaşımı ve kadınlar için istihdama ve toplumsal alanlara katılabilmesi için de oldukça önemli bir yere sahiptir. Bu araştırmada amaçlanan akademideki toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin sadece akademik/idari personel veya öğrenci sayılarıyla sınırlı olmadığının altını çizerek böylesine önemli bir ihtiyacın durumunu tespit edebilmektir. Bu çalışmanın kreş, gündüz bakımevi ve anaokulları bağlamında, kadınlara ve kadınların istihdamına odaklanmasının sebebi, ebeveynlik sorumluluğunun ve çocuk bakımının geleneksel söylemler kullanılarak kadınlara atfedilmiş olması ve bu durumun kadının toplum içerisindeki statüsünü etkiliyor, inşa ediyor ve yeniden yorumluyor oluşudur. Çocuk bakımının sağlanması ve ebeveynlik sorumluluğunun üstlenilmesi için çocuğa sahip bireylerin evli olması (resmi olarak bir aile bağına sahip olması) gerekmemektedir. Tüm dünyada da Türkiye toplumunda da çocuklarına tek başına bakan anne ve babaların var olduğu unutulmamalıdır. Aynı zamanda ebeveyn sorumluluğunun başkasına devredilemeyeceği zamanlar ya da geleneksel aile normlarıyla bakımda destek olması beklenen büyükanne, büyükbaba veya akraba katkısının yokluğu gibi durumların var olabileceği göz önünde bulundurulmalıdır. Anaokulu, gündüz bakımevi ve kreş gibi seçenekler ve bunlar için sağlanabilecek maddi desteklerin bütünlüklü bir toplumsal cinsiyet eşitliği politikası için ne kadar önemli olduğunun altı çizilmelidir.
Günümüzde ebeveynlik sorumluluğunun toplumsal cinsiyet normlarından bağımsız olarak ortak bir sorumluluk olması gerekirken, kadınlara atfedilmesi kadınların istihdama dâhil olmasına engel teşkil etmektedir. 2013 yılı OECD ortalamasına göre 3-5 yaş arası en az bir çocuğu olan kadınların istihdama katılım oranı %63,3 iken, Türkiye'de bu oran %21,4'e düşmektedir (Pınarcıoğlu & Soyseçkin, 2018, s. 5). Bu durum kadınların hem istihdam alanındaki görünürlüğünü azaltmakta ve değersizleştirilmekte, hem de toplumsal hayata ve istihdama katılımında en önemli engellerden biri haline getirmektedir. Örneğin çocuğun doğumuyla beraber çalışan kadınlar için çocuk bakımı da dâhil ev işleri ve çalışma hayatı, kadınlara 2 ayrı mesai harcamak durumunda bırakmaktadır. Özellikle de 0-3 yaş grubuna yönelik kaliteli kreş, gündüz bakımevi, anaokulu bulunmaması pek çok annenin iş gücüne (yeniden) katılmasına engel olmaktadır (The World Bank, 2015, s. 53). UNICEF ve T.C. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile bir çalışma yürüterek Erken Yaşlarda Çocuk Refahı ve Kadın İstihdamı Politika Belgesi hazırlamıştır. Bu belgeye göre Türkiye'de çocuk bakımının kadınların istihdama katılımını engellediğini belirtmektedir:
"15-24 yaş arasındaki kadınların çalışma yaşamına katılmama nedenlerine bakıldığında, Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde genel eğilim genç kadınların bu yaşlar arasında eğitimlerini sürdürmeleri iken, Türkiye'de birincil neden aile ve çocuk bakımından kaynaklanan sorumluluklardır (UNICEF, 2013, s. 15)"
Türkiye'de Çocuk Bakım Hizmetlerinde Arz ve Talep Durumu raporunda da çıkan sonuçlarda görüldüğü üzere, kadınlar arasında işgücüne bağlılığı düşük hale getirmekte ve doğum yapmış kadınlar genelde hiç geri dönmeyecek şekilde iş gücünden ayrılmaktadır (The World Bank, 2015, s. 62). Bütün zorlu şartlara rağmen iş gücüne katılmaya devam edebilen ebeveynler farklı çözümler bulmaktadır. Dünya Bankası'nın araştırmasına göre çocuk bakım yükü ve sorumluluğu göz önüne alındığında kadınlar ve evli oldukları kişiler çocuklara bakamadığında büyükanne ve büyükbabanın çocuğa bakması fikrine, çalışan annelerin %64'ü, çalışmayan annelerin ise %57'si sıcak bakmaktadır (The World Bank, 2015, s. 46).
Son olarak belirtmek gerekir ki ebeveynlerin çocukları kreşe göndermesinin önünde kreşlerin yetersizliği, pahalılığı, çalışılan yere uzaklığı, güvenliği ve kalitesi ile ilgili endişeler, kreşlerin hizmet günleri ve saatleri gibi engeller bulunmaktadır. Türkiye genelinde duruma bakıldığında da Ekonomik İş birliği ve Kalkınma Örgütü'nün (OECD) her yıl hazırladığı Bir Bakışta Eğitim 2019 raporuna göre 3-5 yaş arası okullaşma oranına bakıldığında 36 ülke arasında son sırada yer almaktadır.
6361 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu 30. maddesine dayanarak hazırlanan Gebe veya Emziren Kadınların Çalıştırılma şartlarıyla Emzirme Odaları ve Çocuk Bakım Yurtlarına Dair yönetmeliğe göre;
MADDE 13 (1) "Yaşları ve medeni halleri ne olursa olsun, 150'den çok kadın çalışanı olan iş yerlerinde, 0-6 yaşındaki çocukların bırakılması, bakımı ve emziren çalışanların çocuklarını emzirmeleri için işveren tarafından, çalışma yerlerinden ayrı ve iş yerine yakın EK-IV'te belirtilen şartları taşıyan bir yurdun kurulması zorunludur. Yurt, iş yerine 250 metreden daha uzaksa işveren taşıt sağlamakla yükümlüdür."
(5) Emzirme odası ve/veya yurt kurulması için gereken kadın çalışan sayısının hesabına erkek çalışanlar arasından çocuğunun annesi ölmüş veya velayeti babaya verilmiş olanlar da dâhil edilir.
MADDE 26 (1) Bu Yönetmelik hükümlerini Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı yürütür.
6361 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu'na göre hazırlanan yönetmelik uyarınca çalışanına kreş desteği veren özel sektör işletmeleri mevcut, fakat bu desteği herhangi bir şekilde sağlamayan işletmeler çoğunluktadır. İşletmelerin çalışanlarına sağladığı çocuk destek hizmetlerini kendi bünyesinde veya iş yeri yakınında kreş açması, anlaşmalı kreşlerden hizmet alması ve çalışanlarına nakit kreş desteği vermesi gibi şekilleriyle görebiliyoruz. Aralarında en çok tercih edilen yöntem özel kreş, gündüz bakımevi veya anaokullarıyla yapılan anlaşmalarla çalışan çocuklarının belli bir indirimle kaydedilmesi yöntemidir. Çocuk hizmeti desteğinin sağlanmasına yönelik örneğin özel sektör işletmeleri için "vergi indirimi, faiz sübvansiyonları ve KDV muafiyetleri" gibi düzenleme ve kamu teşvikleri sağlanmıştır.
Uluslararası Çalışma Örgütü'nün 2014-2015 yılları arasında yapmış olduğu araştırma neticesinde "resmî kurumlardan 150 üzeri kadın çalışanı olan iş yeri sayısı ve kaçında kreş olduğu bilgisi edinilmeye çalışılmıştır; ancak yanıt alınamamıştır" (Pınarcıoğlu & Soyseçkin, 2018, s. 11). Ayrıca Willis Towers Watson'ın 2014 yılında Türkiye'deki en büyük 500 şirketin 179'unun katılımı ile gerçekleştirdiği araştırmaya göre şirketlerin sadece yüzde 5'i çalışanlarının çocukları için kreş hizmeti ("Kreş Hizmeti Veren Şirketlerin Oranı Yüzde 5," 2016) sunmaktadır. Bu durumda 8,95 şirket başına 1 kreş düşmektedir.
2023 BinYaprak. Tüm hakları saklıdır. Bir TurkishWIN girişimidir
Yorum