Sosyal Medya Devletleri

    Sosyal Medya Devletleri

    Optimist'in yeni yazısı ''Sosyal Medya Devletleri'' sizinle. Keyifli okumalar! 

    BRENDAN MACKIE 

    Noema 

    Ekim 2021

    Geçen yıl, her kamusal sorunun bir sosyal medya sorununa dönüştüğünü gördük. 2020 yazındaki Black Lives Matter (Siyah Hayatlar Önemlidir) protestoları, hızla Trump'ın "Yağma başlarsa, atış serbest" tweeti üzerine tartışmalara yol açtı. COVID-19 salgınına nasıl karşılık vereceğimiz üzerine tartışmalar, sosyal medya platformlarının yanlış aşı haberleri yayıp yaymadığıyla ilgili olmaya başladı. Gerçek ve çevrimiçi dünya üst üste bindi ve zaman zaman kesişmeye başladı: 6 Ocak'ta protestocular Kongre binasına hücum etti. Amerikan demokrasisinin fiziki temsiline yönelik saldırı hızla çevrimiçi paylaşımlara malzeme oldu. Karşıtlıklar biriktikçe, kamu, sosyal medya şirketlerinin "ahlaki netlik" için karar almasını istiyor.

    Böylesi bir ahlaki netliği bulmak çok zor çünkü hepimizin sosyal medyanın aslında ne olduğu konusunda kafası karışık. Sosyal medya şirketleri sıklıkla, tıpkı posta hizmetleri ya da sabit telefon hatları gibi, sadece tarafsız bir platform olduklarını öne sürüyor. Bu tarafsızlık, içeriklerini yönetmek için sınırlı yasal ve ahlaki sorumlulukları olduğu anlamına geliyor. Diğer yandan, eleştirmenler, sosyal medya platformlarının daha çok gazete veya dergiye benzediğini savunuyor. Çünkü sosyal medya platformları, belli bazı gönderileri diğerlerinin üstünde tutarak içeriği etkin şekilde yönetiyor. Popüler gönderilerin doğruluğunu kontrol etmek, nefret söylemlerini yasaklamak ve tıbbi dezenformasyonun önüne geçmek gibi kamu yararını gözetecek editöryel tutumları olması isteniyor.

    Silikon Vadisindekiler arasında bile mühendislik ve tasarım düşüncesi konuşuluyor. Silikon Vadisinin parlak mühendisleri zor ve teknik sorunları tekrar tekrar çözerek yeni ve daha gelişmiş bir dünya için teknik çözümler geliştirecek. 18. yüzyılda yaşayan mühendisler de buharlı motor üzerinde kafa patlayıp Sanayi Devrimini gerçekleştirecek teknolojiyi yaratmıştı.

    Ancak bu metaforların hiçbiri aradığımız ahlaki netliği ya da meşruluğu sağlamadı. Bunun sonucunda bir metafor  daha ortaya çıktı: Sosyal medya şirketleri devlettir. Tıpkı devletler gibi; uzman, şeffaf, adil, evrensel ve eşitlikçi prosedürlerle yönetilmelidirler. Yine de bu metafor henüz eksik çünkü sosyal medya devletlerinin aldığı asil formu hesaba katmıyor.

    Erken modern dönemde Avrupa (1500-1800), sosyal medya şirketlerine çok benzeyen, en agresif, inovatif ve güçlü organizasyonların ortaya çıkışına tanık oldu. Bunlara şirket-devlet de diyebiliriz. Tıpkı şirketler gibi, şirket-devletler de kâr peşinde koşuyor, hissedarları var ve insan çalıştırıyorlar. Ancak, tıpkı devletler gibi, şirket-devletlerin de belli bir mıntıkası var; bu mıntıka içinde ekonomik, dini ve sosyal yaşamı düzenliyor, diplomasi yapıyor hatta savaş açıyorlar.

    Bu şirket-devlet bölgeleri, geleneksel devlet bölgelerinden farklıdır: Anavatanlarından çok uzaktadırlar ve genellikle kale, liman, imtiyaz ağları aracılığıyla birbirleriyle zayıf bağları vardır. En güçlü şirket-devlet, İngiliz Doğu Hindistan Şirketi'dir. Mütevazı bir başlangıcın ardından yaklaşık yüz yıl boyunca Hint yarımadasının kontrolünü elinde tutmuştur. Bu tarihsel analoji, günümüzdeki sosyal medya platformlarının gerçekte ne olduğunu anlamakta yardımcı olacak ve sosyal medyanın geleceğini düşünmemizde fayda sağlayacaktır.

    Devlet gücünün farklı bir biçimi 

    Sosyal medya şirketleri bölgeleri kontrol etmez, bayrakları yoktur, vergi toplamaz ve orduları da yoktur. Yine de, onlar da tıpkı önceki şirket-devletler gibi, şirket ile devletin melezidir.

    Birbirine kenetlenmiş iki güç, büyük sosyal medya şirketlerine devlet gibi olma özelliği veriyor. İlk olarak, sivil toplum ve kamusal alanda etkin bir tekel kurdular. Siyaset artık çevrimiçi yapılıyor. En azından 2010'dan bu yana, örgütlenen her sosyal hareket büyük oranda sosyal medyada organize oluyor. Siyasi konuşmalar da çevrimiçi... Facebook, Twitter ya da YouTube'a (daha da genişletirsek Reddit, Instagram ve LinkedIn'e) girmek istemiyorsanız, toplumsal tartışmalarda sesinizi duyuramazsınız. Rekabet, şirketlerin tekeline tehdit oluşturmuyor çünkü sahanın güçlü bir ağ etkisi var. TikTok ya da Parler gibi yeni sosyal medya şirketleri sadece niş taraftar toplayabiliyor, Facebook gibi herkesin uğrak yeri haline gelemiyor.

    İkincisi, kolektif hareket ve toplumsal tartışmaların araçları üzerindeki bu tekel, sosyal medya şirketlerine inanılmaz bir gözetleme ve kontrol gücü veriyor. Bugüne kadar, bu güç, sadece bize bir şeyler satmak için kullanılıyor gibiydi; bir dakika önce konuştuğumuz bir konu hakkında ürkütücü ve gizemli reklamlar alıyorduk. Ancak bu güç daha agresif kullanılabilir: Demokratik politikaların akışını değiştirmek ve belki de isyan başlatmak ya da devlet politikalarını desteklemek gibi… Bu gücün, bir şekilde bize karşı kullanılmadığından emin olmak zor.

    Toplum üzerindeki bu güçle baş etmek zor çünkü artık çok farklı bir şekli var. Çağdaş ulus devlet iki boyutlu bir çokgen olarak görülebilir. Haritada bir ulus çizip bu renkli bölgenin adı Amerika diyebilirsiniz. Sosyal medya devletleri ise, aksine, ağlardaki kamu gücünü hem devlet sınırları hem de kültürel sınırların ötesinde kullanır ve bunu harita üzerinde göstermek zordur. Her yerde gibidirler. Onlarca ülkedeki insanların sosyal medya linkleri aracılığıyla, deniz altındaki fiber optik kabloları kullanarak etkileşimde bulunurlar. Yine de, aynı zamanda, bu etkileşimler hiçbir yerde değil gibidir, bağlantı çok geçici ve parçalıdır.

    Sosyal medya gücünün doğasındaki ağ etkisi nedeniyle, nasıl kontrol edilebileceği belli değildir. Çok uluslu ağları düzenlemesi için ulus devletlerin yasama organlarına bel bağlayamayız çünkü bu ağlar ulusal sınırlarla durdurulamaz. Aynı zamanda insanları yaptıkları veya söyledikleri  şeyden sorumlu tutan geleneklere ya da normlara da bel bağlayamayız çünkü çevrimiçi etkileşimlerin bir kökü ve maddi dayanağı yoktur. Sosyal medyada ne olup bittiğini anlayabilen tek yapı sosyal medya şirketlerinin kendisi gibi görünüyor. Bu nedenle, ahlaki netlik için onlara bakmak zorundayız.

    Şirket araçları toplumsal sorunları neden çözemez?

    Şirket-devletin şirket ve devlet parçaları, tarihsel olarak gergindir. Erken modern dönem şirket-devletler, genellikle büyük can kaybına mal olan bölgeleri kontrol altına alıp sömürmüştür. Doğu Hindistan Şirketi, 1765'te Hindistan'ın Bengal, Bihar ve Orissa bölgelerini vergiye bağladıktan sonra, hissedarlarını zenginleştirmek için vergi oranlarını sürekli zorlamıştır. Bu kötü yönetim altında, 1769'da büyük bir kıtlık başlamış, bölge nüfusunun üçte biri, 1 ila 10 milyon kişi telef olmuştur. Sosyal medya devletlerinin hibrid doğası, benzer bir gerginlikle karşılaşacaklarını gösteriyor. Şirket değerleri (kârı maksimize etmek, sorunlarla bürokratik olarak mücadele etmek) meşruiyetlerini baltalıyor, özellikle de kritik toplumsal sorunlar karşısında.

    İçerik moderasyonu sorununu ele alalım. 15 yıl önce, sosyal medyanın içerik moderasyonu, sezgiler ile ifade özgürlüğü normlarının bir karışımına dayanıyordu. Ancak bu yaklaşımın iki sorunu var. İlki, sezgiler ölçeklenemez. Amerikalı üniversite mezunu teknoloji çalışanlarının, Amerikalı üniversite mezunu kullanıcıların içeriğini modere edebileceğini düşünebilirsiniz. Ancak moderatörler ve kullanıcılar gerçek anlamda küresel hale gelince, İsveç ile Pakistan gibi birbirinden çok farklı kültürler arasında adil ve öngörülebilir politikalar oluşturmak için tarafsız bürokratik standartlar gerekir.

    İkincisi, ifade özgürlüğü normları, oldukça toksik davranışlara yol açabilir; yeni kullanıcıların şevkini kırıp büyümeyi sekteye uğratabilir. Pek çok platform bu moderasyon sorunlarına benzer çözümler üretiyor: İçerik parçalarının çevrimiçi ortamda kalıp kalmamasına karar verecek daha istikrarlı ve akılcı, tekrarlamalı bir gelişme prosedürü. Haydarabad'dan Dublin'e kadar, doğru eğitimle silahlanmış ve doğru akış şemalarına sahip, her yerdeki çalışanların hedefi, platformlarda hangi içeriğin yayınlanıp yayınlanmayacağına karar vermektir.

    Prosedürsel çözümler, içerik moderasyonu kararlarının nasıl meşru görülebileceği sorununu çözmez. İçerik moderasyonu, aslında toplumsal bir sorundur: Toplumun ne söyleyebileceğini ve böylelikle toplumun ne olduğunu belirler. Bu tür sorunları çözmek zordur çünkü genelde kazananlarla kaybedenlerin paylaşabileceği yeterli kaynak yoktur: statü, itibar, gerçek, güç ve para. Kurumlar bu kararların kabulünü garanti altına alabildikleri sürece meşrudur.

    Sosyal medya şirketleri, toplumsal güçlerini meşrulaştırmakta başarısız oldular çünkü böylesi toplumsal sorunlara mühendis gibi yaklaştılar, farklı pazarlar arasında ölçeklendirilebilecek en etkili çözümleri bulacak akıllı uzmanların peşinde koştular. Ürün için mükemmel ama politik açıdan berbat bir seçim. Sonuç olarak, sosyal medya şirketleri, toplumsal muhalefete karşı kırılgan hale geldi; her yeni aşağılanmayla, her yeni yanlış adımla, sosyal medya şirketlerinin toplumsal gücü azaldı. Bu da çevrimiçi toplumsal alanının ortasında büyük bir delik açtı. Görünüşe göre ortamda hiç yetişkin yok. Yeni bir çözüm gerekiyor yoksa sosyal medyanın gücü azalıp yok olacak. 

    Düzenleme, çıkış, demokrasi

    Erken modern dönem şirket-devletlerin gücü yükseldikçe, meşruluklarını yıpratan toplumsal muhalefetle de karşılaştılar. Doğu Hindistan Şirketi bile sindirildi. Bengal kıtlığı da dahil olmak üzere, sayısız skandalın ardından, İngiliz parlamentosu şirket üzerinde daha fazla kontrol ve denetim kurmaya başladı. En sonunda şirket basit bir devlet aparatına dönüştü. Şirket yönetimi 1858'de resmen sona erdi. Diğer şirket-devletlerin çoğu ya başarısız oldu ya da ana devletleri tarafından yutuldu. Sonraki yüzyıl şirket-devletler tamamen gayrimeşru görüldü.

    Aynı şeyin bugün sosyal medya devletlerine olmayacağının garantisi yok. Özellikle Avrupa'da, sosyal medya, kişisel gizlilik adına çok daha sıkı devlet düzenlemeleriyle karşı karşıya; şirketlerin devlet benzeri gözetleme ve sosyal kontrol güçleri sınırlandırılıyor. Dahası, sivil toplum üzerinde kurdukları etkin tekeli kırmaya yönelik çağrılar da var.

    Çin'in yaklaşımı, sosyal medya şirketi-devlet sorununu bambaşka bir yolla çözdü: Sosyal medyayı devletin bir organı haline getirdi. Teknolojik çözümler, sansür ve devlet destekli paylaşımlar yoluyla Çin sosyal medyası ulusal sınırlar içinde tutuldu ve devlete tıpkı gerçek hayata olduğu gibi, sosyal medyaya da müdahale etme şansı doğdu.

    Bu çözümler, başlarda, göründüğünden daha çok umut vaat edicidir çünkü sosyal medyanın şirket-devlet  melezliğini ortaya çıkarır. Ancak sosyal medyanın gerçek yaşamın yerini almasıyla ortaya çıkan sorunlarla kendileri yüzleşmezler. Erken dönem şirket-devletlerin çöküşünde gördüğümüz gibi, devlet düzenlemesiyle ve devlet güdümüyle hareket eden sosyal medya, bugün şikâyet ettiğimiz sosyal medya devletlerinden daha zorlayıcı, daha kısıtlayıcı ve daha manipülatif olabilir. Erken modern dönemin şirket devletlerinin imparatorluk hayalleri, en azından kâr arayışıyla sınırlıydı. Ulus devletin böyle bir derdi yok. Kâr peşinde değil; zafer, kazanç ve güvenlik peşinde koşuyor.

    Diğer seçenek ise geri çekilmektir. Sivil toplumun açıklığından tartışma ve gözetimin daha az olduğu özel alanlara çekilme… Erken modern dönem İngiliz sivil toplumuna böyle oldu. 1670'lerde, Londra'daki kahvehanelerde alışılmamış bir kamu alanı ortaya çıkmaya başladı. Sonraki 40 yıl boyunca, erkekler kahvehanelere gidip, sadece bir nesil önce tamamen devletin işi olarak görülen kamusal meseleleri, sınıf, inanç ve siyasi çıkar gözetmeksizin diğer erkeklerle konuşabiliyordu. Heyecan verici ve bereketli, siyaset, finans, edebiyat ve bilimde gelişmelerin önünü açan bir süreçti. Ancak insanlar kahvehane deneyimini rahatsız edici bulmaya başladı. Kahvehane sürekli siyasi tartışmaların yaşandığı ve sık sık yanlış anlaşılmaların ortaya çıktığı gürültülü bir yerdi. 

    1760'lardan sonra, kahvehaneler sakinleşti ve sohbetler üyelik usulü işleyen özel kulüplerde devam etti. Böylece eski kahvehanelerin açıklığının bir kısmı korunduama özel salonların konforunda, aynı fikirleri savunan erkeklerin arasında… Gerçi bu da bir çeşit kamusal alandı; insanlar birbirleriyle konuşuyor, gazetelerini okuyor, kamusal  meseleleri tartışıyordu. Zıt fikirlerle çok karşılaşılmayan, güvenli alanlardı.

    Kamusal alanda bugün de benzer bir geri çekilme görüyoruz. Bir zamanlar Facebook'un en önemli özelliği olan ifade özgürlüğünün enerjisi 2016'dan sonra yerini Facebook "gruplarına" ve WhatsApp, WeChat ve Telegram gibi, yabancıların gözetiminden uzak "grup sohbeti" uygulamalarına bıraktı. Bu trend devam ederse, sosyal medya şirketlerinin sivil toplum üzerindeki tekeli kırılacak. Ancak aynı zamanda pek çoğumuzun sosyal medyada yer alıp birlikte konuşarak kakofonik projelerde yer almamızı da engelleyecek.

    Sosyal medya devletlerinin sorunları düzenleme, millileştirme ya da çıkışla değil demokratikleşme süreçleriyle çözülebilir. Bu biraz ütopik görünebilir, özellikle de çağdaş liberal demokrasilerin kendi meşruluğunu bu kadar kaybettiği bir dönemde… En basitinden sosyal medya Donald Trump'ı yasaklayıp yasaklamama gibi tartışmalı konularda oylama imkânı sunarak demokratik bir süreç başlatabilir. Bu oylamanın faydalarından biri, en tartışmalı konularda herkese söz hakkı vererek platformun meşruiyetini sağlamaya çabalamasıdır.

    Böylesi bir doğrudan demokrasinin pek çok handikapı olacaktır. Sosyal medya şirketleri geçmişte doğrudan halk oylamaları yapmayı denedi. 2009'da, Facebook'un hizmet sözleşmesindeki tartışmalı değişikliklerden sonra, şirket yeni politikalarını oylamaya sundu. Katılımcı oranı yüzde 0,3 oldu. Nihayet 2012'de doğrudan demokrasi politikası rafa kaldırıldı.

    Doğrudan demokrasi (çevrimiçiçetelerinçoğunluğu ele geçirme riski) yerine, sosyal medya devletleri temsili  demokrasiyi denemelidir. Herkesin tek tek, hakkında pek bilgi sahibi olmadığı her konuda oy kullanması yerine, bazı bölgelerde temsilciler seçebilirler. Oylar, o topluluklardaki katılımcılara göre ölçeklendirilebilir.

    Erken modern dönem şirketler, üyeler arasında demokratik hareketin nasıl teşvik edileceğine güzel bir örnek oluşturabilir: Demokrasilerini şamatalı toplantılarla bir arada yürüttüler. Önemli demokratik işlerin görüldüğü toplantılar aslında yıllık festivallerdi; yeme, içme, kadeh kaldırma, bağıra çağıra şarkı söyleme… Ayrıca, bu toplantılar şirket-devletin servetini nasıl artırabileceğine kafa yoran, farklı düşüncelerden insanların bir araya geldiği yerlerdi…

    Benzer şekilde, sosyal medya devletleri, çevrimiçi kamusal yaşamı oyunlaştırarak demokrasiyi, politik süreçlere katılımı eğlenceli hale getirebilirler. Sosyal medya platformları katılım ve sosyal etkileşimi artırmak için ürünlerini zaten şişiriyorlar. Bu araçları demokratik açıdan daha sağlıklı davranışlar geliştirmek için kullanabiliriz. Belki de çevrimiçi tartışmalar, seçilmişlerden oluşan bir temsilciler grubu aracılığıyla siyasi gündemin parçası haline gelecek.

    Bu yapı, yeni bir ulusötesi demokratik sosyalmedya kamu alanı biçimine dönüşebilir. Bölgesel politikaların yetersiz kaldığı küresel sorunlara çözüm üretebilecek bir mekanizma kurulabilir. Uluslararası vergi muafiyeti, örgütlü suç, servet eşitsizliği ve iklim değişikliği gibi sorunlar… Rekabet halindeki siyasi kimlikler en nihayetinde birbirleriyle uzlaşır.

    Sosyal medyanın özgürleştirici vaatlerini yerine getirebilmesi için siyasi bir hareket gerekiyor. Ödül büyük: Gerçekten küresel bir kamusal alan 21. yüzyılın acil sorunlarına çözüm üretebilir. Yol biraz engebeli. Çözüm Doğu Hindistan Şirketi 2.0'ı kurmak değil. Facebook Bağımsızlık Bildirgesi de değil. Sosyal medyanın General Electric'ini kurmak da değil. Rüşvetçi, kaba, eşitsizlikçi ve partizan olmamalı.

    İlk adım, sosyal medya dediğimizde özel şirketlerin özel hareketlerini kastetmediğimizi görmek olmalı. Aslında siyasetin merkezinde olan bir şeyi kastediyoruz: Biz kimiz ve toplumumuz hangi ortak zemin üzerinde yükseliyor. Bu, uzmanlardan ya da mühendislerden oluşan komitelerin verebileceği kararları aşan bir durum. Daha kapsayıcı, daha geniş katılımlı ve sesi daha çok çıkan toplumun kendisi bu kararları almalı.

     

    Yorum

    Zaten Hesabınız Varsa Buradan Oturum Açın
    Henüz bir yorum yapılmamış. İlk yorum yapan siz olun
    © 2024 BinYaprak. Tüm Hakları Saklıdır.
    Bir TurkishWIN girişimidir.