Uzaktan Çalışma, Görüntülü Konferanslar ve Plato'nun Mağarası

    chris-montgomery-smgTvepind4-unsplash

    Ignacio García de Leániz Caprile uzaktan çalışmanın faydaları dışında oluşturduğu tehditleri, şirketlerin misyonu ve örgütsel kültürü hakkında yazdı. Keyifli okumalar!  

    Covid-19 tecrübesi, dünyanın çoğu ülkesinde uzaktan çalışmaya geçilmesini sağladı. Gartner'in yeni raporunda, günümüzde yüzde 30 olan uzaktan çalışma oranının salgından sonra dünya işgücünün yüzde 48'ini kapsayacağı tahmin ediliyor. İspanya'da, uzaktan çalışma oranı yüzde 5'ten yüzde 34'e çıktı. Tarihin rüzgârları ya da daha doğrusu, tarihe kurulan teknolojinin rüzgârları, ofis çalışması ile çevrimiçi çalışmanın karma modelleriyle koronavirüsün de ötesine geçen "yapısal uzaktan çalışma"dan yana esmeye başlamış gibi görünüyor. 

    Yine de, kanıtlanmış faydaları olan ve durdurulamaz gibi görünen uzaktan çalışma yönündeki bu hareketin ışığında, oluşturduğu tehditlerin bir analizi yapılmış değil. Bu tehditler hem insanları ve görevlerini, hem de bizzat şirketin misyonunu ve örgütsel kültürünü etkiliyor. Aralarından ikisini vurgulamak istiyorum:

    1) Sanal toplantılarda mesajların değişmesi.
    2) Bu etkileşimlerde kendine ve diğerlerine ilişkin algının bozulması.

    "Ekipler"de de mecra aynı zamanda mesajdır. 

     Birkaç on yıl önce, içgörü sahibi vizyoner bir düşünür olan iletişim uzmanı McLuhan, ünlü sözü dile getirmişti: "Mecra mesajdır." O bunun olgusal bir tespit olduğunu ama aynı zamanda bir uyarı ve uyanma çağrısı olduğunu söylüyordu. Dolayısıyla McLuhan yalnızca kitle iletişim araçlarının (özellikle de televizyonun) artan önemini değil insanın teknoloji (tercihen elektronik) tarafından artan ölçüde değiştirileceğini de öngörmüştü, çünkü medya bizi irademizden bağımsız olarak etkiliyor, belirliyor ve şekillendiriyordu. Ve eğer bu mecra da günümüzdeki Teams vb. toplantı araçları gibi görsel-işitsel ise yalnızca mesajımızı değil, kendimizin bedensel temsilini ve diğer katılımcıyı algılayışımızı da temelden belirler. Yüz küsur yıl önce, Kanada'da tren rayı inşaatı hakkında düşünürken Thoreau, bu olguyu açık bir şekilde ifade etmişti: "Biz rayın üzerinde gitmiyoruz, ray bizim bedenlerimiz üzerinden yol alıyor." Günümüzün gerçekliğine aktarıldığında, bir araç olarak Teams bize adapte olmuyor, biz Teams'e adapte oluyoruz. 

    Salgın sırasında üniversitede sanal oturumların yüz yüze derslerin yerini almasının eğitimsel bir hata olmasının nedeni büyük ölçüde, hem genel olarak öğretmenlerin mesajlarının hem de (sayısı oldukça azalan) sanal öğrencilerden gelen geribildirim mesajlarının yayındaki dijital varoluşlarında aynı kalmamasıdır. Ve eğer bu, öğretimin verilmesi ve alınmasında yoksullaştırıcı bir şekilde gerçekleştiyse, görüntülü şirket konferansları olgusunun kaliteyi düşürdüğünü varsayabiliriz. Kişisel imajın görüntülü konferanstaki kişisel varlıkla karşılaştırılması mesajın değişiminin yanı sıra, uzaktan çalışma için sanal etkileşimlerin, alıştığımız birlikte fiziksel varoluşu da önemli ölçüde değiştirdiğini görüyoruz. Burada diğer katılımcıların dolaysız bedensel varlığını algılarken, kişisel bilgisayarımızın ekranında diğerlerinin dijitalleştirilmiş ve bilgisayar ekranına sığdırılmış görünüşünü algılıyoruz. Dolayısıyla, doğrudan kullanılmak için değil, insanların kendisi yerine bilgisayarının ekranına göre biçilmiş resmini görmemizi sağlayan elektronik dönüşüm sayesinde, "dolaylı" kullanılmak üzere sunuluyor. Ama resmin çözünürlüğü ne kadar doğru olursa olsun, temsil ettiği şeyin aynısı değil ve kendim ile söz konusu bedensel katılımcı arasına giriyor (ve kendi mesajını yaratıyor).


     Plato'nun mağarasındaki ilginç alegoriyi kullanmak gerekirse, uzaktan toplantılarımızda, diğer katılımcıların yansımasını, yatağındaki mahkûmların gerçek nesneler tarafından yansıtılan gölgeleri gördüğü gibi algılıyoruz. Ve yine zincirlenmiş insanlara benzer bir şekilde, onları bilgisayar kamerası tarafından dayatılan sabit bir pozisyondan, düz görüş açısını değiştirme şansımız olmaksızın algılıyoruz. (Aynı şey kişisel veya ailetoplantılarında, Party veya karantina sırasında oldukça sık kullanılan benzeri uygulamalarda da oluyor.)

    Ama davranışımız, dilimiz ve bir resimden öğrendiklerimiz, Plato'nun bize efsanede öğrettiği gibi, onun sürmesini sağlayan gerçek bedensellikle karşılaştığımızda olanla aynı değil. Bunun bilgi paylaşımı, arzu edilen davranışlar, organizasyonun kültürel gücü ve kendiliğinden enformel organizasyonun akışı bakımından çevrimiçi birlikte çalışmayı kullanacak organizasyonlar için önemli sonuçları olacaktır.

    Bu arada, biz veya diğerleri kendimiz değilken, resimler çevrimiçi bir toplantıda kendimizi nasıl algıladığımız hakkında her zaman farkında olmadığımız bir rahatsızlık ortaya çıkarır, örneğin duruş doğallığının eksik olması ve açık bir yüzsel ve görsel referansın olmaması gibi. Ve aynı zamanda sıfırlar ve birlerin elektronik bir temsilinin arkasına saklanmış olarak parçalanmış şekilde görünen diğerlerini nasıl algıladığımız da rahatsızlık yaratır. Bu, hiyerarşi düzeyinden bağımsız olarak toplantılarda ortaya çıkan bastırmaları, sessizlikleri, dalgınlıkları, garipliği ve diğer karakteristik olguları açıklıyor. Ve "mecra mesajdır" cümlesinin günümüzdeki kapsamını dile getiriyor.

    Profesyonel dünyadaki bu çevrimiçi etkileşimlerde yaşadığımız yoksullaşma, McLuhan'ın büyük sezgilerinden birini daha doğruluyor: Yeni iletişim teknolojileri insanın bir uzantısı haline gelirken aynı insanın ampütasyonunu da içerir. Ve dolayısıyla, tutum, davranış ve motivasyonlarının ampütasyonunu da. Sonunda profesyonel performansımızda Platonik mahkûmlar haline gelme riskinden kaçınmak istiyorsak bu meselenin çevresinden dolaşamayız.

    IGNACIO GARCÍA DE LEÁNIZ CAPRILE
    BBVA Open Mind // Ağustos'20

     

    Yorum

    Zaten Hesabınız Varsa Buradan Oturum Açın
    Henüz bir yorum yapılmamış. İlk yorum yapan siz olun
    © 2024 BinYaprak. Tüm Hakları Saklıdır.
    Bir TurkishWIN girişimidir.