Fikri Tekel Kapitalizmi – Zamanımızın Meydan Okuması

    Fikri Tekel Kapitalizmi – Zamanımızın Meydan Okuması

     Fikir tekel kapitalizmi nedir ve daha fazlası bu yazımızda. Keyifli okumalar!

    CÉDRIC DURAND 

    CECILLIA RIKAP 

    Social Europe

    Ekim 2021

    Scientia potentia est – bilgi güçtür. Bu eski atasözü, büyük teknoloji şirketlerinin ekonomi ve toplumun tamamı üzerinde kurduğu ürkütücü üstünlükle ilgili uğursuz çağrışımlar uyandırmaya başladı. Avrupa Şirketler Gözlemevinin geçenlerde açıkladığı üzere, teknoloji sektörü şu anda Avrupa Birliği kurumlarında ekonomi lobiciliğinde açık arayla önde geliyor.

    Fikri tekel kapitalizmi 

    Son 30 yılda yeni tür bir kapitalizmin ortaya çıktığı görüldü. Belirgin ulusal farklara rağmen, bu türün yaygın bir karakteristiği, bilginin küresel çapta tekelleştirilmesinde bulunabilir. Bu tekelleştirme şirketler arasında ve sermaye ile işgücü arasında hiyerarşik ilişkiler içerir, çünkü bazı firmaların sermayesi, üretimde kullanılan bilginin çoğunun tek sahibi olmaktan oluşuyor. 1994'teki Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Hakları Antlaşmalarından beri bilginin artan metalaştırılması, açık bilimlerin ve açık piyasaların zararına kapalı bilimlerin ve kapalı piyasaların rollerini genişletti. Bu kapitalizm türünün uzun vadeli içsel dinamikleri gittikçe daha fazla finansallaşma, eşitsizlik ve tıkanma tarafından karakterize ediliyor. Güncel krizden çıkabilmek için öncelikle fikri tekelci kapitalizmin birçok özelliğini değiştirmeliyiz ve liberal, Keynesyen ve Marksist geleneklerden içgörü edinen eklektik bir yaklaşıma güvenmeliyiz. (Ugo Pagano) 

    Ama bu, İtalyan iktisatçı Ugo Pagano'nun "Fikri Tekel Kapitalizmi" olarak adlandırdığı buz dağının yalnızca tepesi. Kamu malı olması (rekabetçi ve dışlayıcı olmaması) gereken bilgi, önde gelen şirketler tarafından özel sermaye olarak kendilerine mal edildi: S&P 500 şirketlerinde gayri maddi varlıkların payı, 1975'te yüzde 17'den 2020'de yüzde 90'a yükseldi.

    Pagano'ya göre fikri mülkiyet haklarının çarpıcı büyümesi "potansiyel olarak küresel ekonomiye yayılabilecek yasal bir tekelin ortaya çıkmasını" içeriyor. Pagano'nun sıkı bir fikri mülkiyet rejimine karşı çıkışı, iktisatçıların geleneksel olarak bilgiyi bir armağan olarak görmesiyle aynı. Örneğin Friedrich Hayek şöyle diyordu:

    Bilginin büyümesi bu kadar özel bir öneme sahip çünkü maddi kaynaklar her zaman sınırlı kalacak ve kısıtlı kullanımlar için ayrılmak zorunda olacak ama yeni bilginin kullanımları (tekel patentleriyle onları yapay olarak sınırlı hale getirmediğimizde) sınırsızdır. Bir kez edinildiğinde, bilgiye herkesin faydalanabileceği şekilde karşılıksız erişilebilir.

    Son zamanlardaki COVID-19 aşı patentlerinden feragat edilmesi çağrıları bu prensibi gözler önüne seriyor: Genel ilerleme, toplumun bazı üyelerinin çalışmalarıyla artan bilginin karşılıksız olarak hediye edilmesini gerektirir.

    Ama ekonomik gücün diğerlerini bilgiden yoksun bırakmaya dayalı yoğunlaşması ve getirdiği yararlar artmaya devam ediyor. Hukuki tekel de oldukça ilerlemiş durumda, dünyanın önde gelen beş patent ofisinde eşzamanlı edinilen patentlerin yüzde 60'ına yalnızca 2000 şirket sahip.

    Dijital arenada gizlilik de önde gelen bir bilgi özelleştirme yolu. Yapay zekâ araştırmalarının yalnızca yüzde 15'i kullanılan kodu paylaşıyor. Google'ın DeepMind'ı genellikle kodlarını paylaşmayan organizasyonlar arasında yer alıyor.

    Ek mekanizmalar 

    Üç ek mekanizma küresel fikri tekelleşmeyi tırmandırıyor. Bunların ilki, şirketlerin bilim ağlarındaki avlanma. Bu özellikle şirketlerin ağırlıklı olarak akademisyenlerin çalışmalarına bağlı olduğu ve araştırmalarında kamu fonlarını kullandığı ama ticari kullanımın kârlarına tek başına el koyduğu ilaç endüstrisinde belirgin. 

    Güncel bir örnek ise COVID-19'a karşı kullanılan Remdesivir. Bu ilaç, tamamen ABD Ulusal Sağlık Enstitüleri tarafından finanse edilen üniversite araştırmalarına dayalı olmasına rağmen, Gilead tarafından patentlenmişti ve fahiş bir fiyattan satılıyordu. Ulusal Sağlık Enstitüleri, Pfizer, Novartis ve Roche'un yayınlarında en sık beyan edilen dış finansman kaynağıdır. Benzer şekilde Google, Amazon ve Microsoft, 2019'a kadar bilimsel yayınlarının yüzde 78 ila 87'sinde genellikle üniversitelerle ortak yazarlık yaptı ama patentlerinin yalnızca yüzde 0,1 ila 0,3'ünün sahipliğini diğer organizasyonlarla paylaştı.

    Kendi kendini güçlendiren ikinci bir fikri tekel mekanizması, tek sorunun mahremiyet endişesi olmadığı bilgi hasat etmekle alakalı. Birçok endüstride, eski Siemens başkanı Joe Kaeser'in dediği gibi, veri üretmek ve veri mühendisliği yapmak "inovasyonun kutsal kasesidir". Derin öğrenme algoritmaları daha fazla veri işledikçe kendini daha da geliştirdiği için veri hasat etmek sürekli teknolojik iyileşmeyle sonuçlanır.

    Derin öğrenme, keşifleri kayda değer derecede otomatikleştirir ve büyük veri analitiğiyle çözülebilecek problem türlerini genişletir. Bu teknolojide ustalaşan ve orijinal veri kaynaklarına tek başına sahip olan şirketler fikri tekellerini artan bir hızla genişletir. Bu, BlackRock'ın Aladdin platformuyla finanstan, Walmart'ın tescilli veri analitiği kapasitesi için agresif hamlesiyle perakendeye kadar birçok sektör için geçerli. Teknoloji devleri gittikçe daha fazla öncü bir rol üstleniyor.

    2015'te Amazon, Microsoft, Google ve Alibaba tüm dünyada depolanan verilerin yaklaşık yüzde 4,9'unu halka açık bulutlarında tutuyordu, 2020'de ise bu yüzde 22,8'e ulaşmıştı. Bu şirketler bulutlarında hizmet olarak derin öğrenme algoritmaları sunuyor. Bunun anlamı, müşterilere doğrudan erişimleri olmasa da algoritmaların üçüncü parti verilerden öğrenebileceği, böylece bu şirketlerin kendi fikri tekellerini genişletebilecek ve tıptan ulaşıma kadar diğer endüstrilere sıçrayabilecek olmaları.

    Üçüncü olgu, küresel değer zincirlerinin genişlemesiyle alakalı. Enformasyon ve iletişim teknolojilerinin üretken aktiviteleri serbest bırakması, enformasyon dolaşımını çarpıcı derecede artırarak enformasyon sistemlerini daha sofistike hale getirmiş, bu da ağlara hükmetme kapasitesinin yoğunlaşmasını sağlamıştır. Öncü firmaların planlama kapasitesinin kapsamı, ağdaki şirketlerde gerçekleşen her bir üretim adımının boyutlarını tanımlamaktan normları, standartları ve davranış kalıplarını belirlemeye kadar uzanıyor. Dahası, gayri maddi varlıkların kullanımının zincirin farklı düğüm noktaları arasında eşitsiz dağılımı, bilgi yoğun kısımlarda uzmanlaşmış firmalara ölçek ekonomilerindeki kazançların çoğuna el koyma imkânı veriyor.

    Apple'ın "fabrikasız" modeli (fabrikasyonu dışarıdan temin etmesi) ve tedarik zincirlerini ustaca kontrol etmesi buna bir örnek. Apple 1996'da Colorado'daki ve 2004'te de Sacramento'daki fabrikalarını kapattı ve böylece dünyanın en tanınmış fabrikasız mal üreticisi haline geldi. Apple, "tedarik zincirinin tasarımdan perakende mağazasına kadar neredeyse her parçası üzerinde kontrol uyguladığı kapalı bir ekosistem" üretirken, üretiminin çoğu Çin'deki ve dünyanın güneyindeki diğer firmalar tarafından yapılıyor. Yüksek derecede dağılmış bir imalat sürecine nezaret eden bu panoptikonda kritik nokta, Apple'ın zincirde üretilen değerin çoğunu elde etmesini sağlayan fikri kapasiteler üzerindeki tekelidir.

    Önlemler yetersiz  

    Son zamanlarda şirket gücünün artan yoğunlaşmasıyla ilgili ekonomik, sosyal ve siyasi riskler hakkındaki farkındalığın artması önce Avrupa Birliği ve İngiltere'de, ardından ABD'de ve son olarak da Çin'de antitröst adımlara yol açtı. Ama bu tür hareketler fikri tekel kapitalizminin, büyük teknoloji şirketlerinin ötesine geçen ve geleneksel piyasa yoğunlaşmasından çok daha fazlasını kapsayan meydan okumalarıyla yüzleşmek için yetersiz kalıyor. 

    Asıl mesele sosyal ve ekonomik süreçleri anlama, koordine etme ve değiştirme kapasitesinin yoğunlaşması. Fikri tekel, kâr amacına bağlanmaması, tersine ortak sosyal, ekolojik ve psikolojik gelişme amaçlarına varmak için mobilize edilmesi gereken yeni kolektif kapasitelerle ilgilidir. Bu, en az iki ana boyutta bir dizi yeni kararlı, inovatif ve koordine politika gerektiriyor.

    Öncelikle, "zarar vermeme" prensibi doğrultusunda yaygın algoritmik hesap verebilirlik kural olmalı. Algoritmik karar verme sorumluluğuna yaklaşım, mahremiyet sorunlarının ve ayrımcı, eşitlik karşıtı sonuçlar getiren önyargıların ötesine geçmeli. Algoritmalar üzerindeki kontrol "muhtemel davranışları modellemeyi, öngörmeyi ve önceden etkilemeyi" mümkün kılıyor ve bu kapasiteler güçlü tekel kuvvetlerine tabi durumda, o nedenle kamu yetkilileri büyük verinin şirketler tarafından zorunlu tüketime, karbon yoğun aktivitelere ve çevrimiçi zorbalık gibi yıkıcı davranışlara teşvik eden şekillerde kullanılmasını engellemelidir. Bu amaçla, büyük ölçekli algoritmik aparatlar yıllık zorunlu denetime tabi olmalı ve bunun sonuçları paylaşılmalı.

    İkinci olarak, krizlerin çözümü, sosyal ve ekolojik amaçların elde edilmesi, fikri tekeller tarafından kısıtlanmamalı. Bilginin serbest dolaşımının sosyal, ekolojik ve sağlık sorunlarını hafifletebileceği yerlerde patentlerden otomatik olarak ve cömertçe feragat edilmelidir.

    Dahası, fikri tekeller büyük ilaç şirketlerinin faaliyetinin gösterdiği gibi bilim ve teknoloji gündemlerini belirler. Bunun sonucunda inovasyonun hızı ve yönü sosyal, ekolojik ve sağlık krizlerinin çözümünden çok kâr etmeye ayrıcalık tanır. Kamu fonları tarafından desteklenen yeni araştırma gündemleri belirlemek için küresel çapta kurumsal çabalar gerekiyor. Ama bu, yeterli olmaya yakın bile değil.

    Pandeminin ortasında Google, insanların mobilite raporlarını geçici olarak erişilebilir hale getirdi, bu da mobilite kısıtlamasının hastalığın yayılması üzerindeki etkisine erişilmesini sağladı. Bu gibi genel olarak ilgi duyulan verilerin her zaman erişilebilir olmaması şoke edici. Bilgiyi ve davranışsal veriyi işlemenin güçlü bir yönetişim aleti haline geldiği değerlendirildiğinde, algoritmalar açık kaynaklı olmalı ve genel ilgi konusu veriler anonim olarak erişilecek şekilde kamuya açık tutulmalı. Önemli büyük veri düzenlemeleri ancak bu şekilde kamu politikalarına hizmet etmek için kullanılabilir ve ekonomik alanlarda değer avlanması engellenebilir.

    Çin devleti şimdiden finansal sektörde bu yönde ilerliyor. Sosyal kredi sisteminin bir uygulaması olarak, merkez bankası, internet platformları tarafından toplanan veriyi, ifşa edilmesi ve daha sıkı regülasyona tabi tutulması gereken bir "kamu malı" olarak nitelendirdi. Çin'deki demokrasi yoksunluğuna ve yaygın devlet gözetimine karşı olmak, sosyal hayatın koordinasyonu için kritik olan kaynakların tekel haline gelmesine izin vermek için bir bahane olmamalı. Veriyi, algoritmaları ve dijital altyapıyı kapsayan bir dijital müşterek yaratmak hem gözetimle hem de veri güdümlü fikri tekellerle başa çıkabilir. Bu, gerek kamusal kurumları gerekse özel sosyoekonomik aktörleri güçlendiren bir sosyalizasyon için potansiyel bir bulvar oluşturur.

    Bu yönlerde ilerlemek, önceki fin de siècle'deki tescil yanlısı ideolojiden bir U dönüşü anlamına gelir. Ama topluma giden adil bir geri dönüş olur. Kaldı ki büyük teknoloji şirketlerinin veri bilimcileri de "algoritmalar sihirli bir şey değildir; yalnızca diğer insanların çoktan keşfetmiş oldukları şeyleri sizinle paylaşır" diyor.

     

    Yorum

    Zaten Hesabınız Varsa Buradan Oturum Açın
    Henüz bir yorum yapılmamış. İlk yorum yapan siz olun
    © 2024 BinYaprak. Tüm Hakları Saklıdır.
    Bir TurkishWIN girişimidir.