Kadınlar ve Erkekler, İç İçe Geçmiş İplikler

    Kadınlar ve Erkekler, İç İçe Geçmiş İplikler

    Tekstil tarihi kumaşının sökük kısımlarının en büyük nedeni tekstille iç içe olmasına rağmen kadınların dar toplum görüşlerine sıkışıp kalmış hikayeleridir. Ama bugün görüyoruz ki sökük kısımların kapanmasının tek yolu medeniyetleri inşa eden kadınların tekstil tarihinde hak ettiği değeri gerçek şekilde görmesidir. Kısacası tarih kumaşlarına yama gerekmiyor orijinal ipliğimiz ilk günkü kadar sağlam! Keyifli okumalar!  

    Hepimiz hem kültürel hem de biyolojik olarak hem kadınların hem de erkeklerin soyundan geliyoruz. Öyleyse neden "Kadın Tarihi Ayı"nı birlikte kutlamıyoruz?

    VIRGINIA POSTREL -New York Times

    Kadın ve erkeklerin tarihsel başarı ve deneyimleri, dokuma bir kumaşın iç içe geçmiş iplikleri gibidir. Birinden birini çıkardığınızda elinizde sadece bir yumak ip kalır. Kadınların geçmiş deneyimlerini araştırıp ortaya çıkarmak, yeni ve münferit bir tarihsel kumaş yarattığı için değil, sökülmüş kısımları restore ettiği için değerlidir.

    Bu durum, insanlığın en önemli ve en etkili teknolojilerinden tekstilin tarihinde, başka hiçbir alanda olmadığı kadar açıktır. Tekstilde erkeklerin kadim yün ticaretinden naylonun icadına kadar tüm aşamalarda önemli rolü var. Buna rağmen yine de mefruşatı kadınca ve önemsiz görme eğilimindeyiz. Tekstil, her zaman kadınların yaşamının ve cinsiyetçi şekilde konumlandırılmış ev işçiliğinin merkezinde yer almıştır. "Erkekler tarlada çalışır, kadınlar evde kumaş dokur" anlamına gelen ifadelere eski İngiliz deyişlerinde de Çin atasözlerinde de rastlarız. Çoğu maddi kültürde tekstil ürünleri ancak son yıllarda, o da kadın bilim insanlarının etkisiyle, tarihçiler ve arkeologlar tarafından ilgi görür hale geldi. 

    "Vikingler"i Düşünün 

    History Channel'ın efsane dizisi Vikingler gibi popüler feminist yeniden anlatımlar, Viking kadınlarının savaşçı ve lider özelliklerine vurgu yapıyor. Ama dizi, bu savaşçıları uzak kıyılara taşıyan gemiler için kadınların yaptığı işin ne kadar önemli olduğuna dair çok az ipucu veriyor. Vikingler'in ana karakterlerinden biri, maharetli bir gemi ustası. Ama dizide sanki bu ustanın yaptığı gemilerde kullanılan yelkenler, mağaza rafından alınmış gibi. Nasıl ki 21. yüzyıldaki yaşamımızda tekstil işini hafife alıyoruz, dizide de aynı şekilde. Yünü hazırlayan, iplik haline getiren, kumaşı dokuyan ve yelkenleri diken kadınlar ortada yok. Gerçekte, bir Viking gemisinin yelkenlerini baştan sona hazırlamak, gemiyi inşa etmekten daha uzun sürüyordu. Yelken o kadar değerliydi ki İzlanda destanlarından birinde, yelkeni çalınan bir gemicinin nasıl ağladığı anlatılır. Tek bir yelkeni dokumaya yetecek kadar iplik elde etmek için bir yıldan fazla bir süre yün eğirmek gerekiyordu; o da ancak 385 gün boyunca, her gün sekiz saat çalışılırsa…On birinci yüzyılda, bir Kuzey Denizi imparatorluğunu yöneten Kral Knud'un, yaklaşık bir milyon metrekare yelken kumaşına sahip bir filosu vardı. Bu yelkenlerde kullanılan iplikleri sadece eğirmek için 10.000 çalışma yılına ihtiyaç vardır.

    Medeniyetimizi medeniyet yapan, kadınların ürettiği tekstil ürünleridir. Tekstili görmezden gelmek, kadınların yaptığı işi tarihin dışına atmak anlamına gelir. İngiliz arkeolog ve tarihçi Mary Harlow'un da işaret ettiği gibi, bilim insanları modern öncesi toplumların karşılaştığı bazı önemli ekonomik, politik ve organizasyonel zorlukları görmezden geliyor. Tekstil hem özel hem de kamusal yaşam için hayati önem taşıyordu. Giysiler, ev eşyaları, çadırlar, bandajlar, çuvallar, yelkenler… Tekstil ürünleri, uzun mesafelere ticareti yapılan ilk mallar arasındaydı. Roma ordusu tonlarca kumaş tüketti. Çin imparatorları askerlerini giydirmek için vergi olarak tekstil ürünleri toplardı. Dr. Harlow, 2016 tarihli bir makalesinde, "Dokuma yelkenlerin üretimi için büyük miktarda ham madde ve zamana ihtiyaç oluyordu. Bu yüzden de bir filo inşa etmek uzun vadeli planlama gerektiriyordu. Ham madde için ürünlerin ekilmesi, yetiştirilmesi, hasat edilmesi; hayvanların bakılması, otlatılması, kırkılması ve sonra bu ham maddenin işlenmesi gerekiyordu. Hem ev içi hem de ev dışı tekstil ihtiyacı için tekstil üretiminde zamana ve planlamaya ihtiyaç vardı" diyor. Tek bir ihramda kullanılacak yünü eğirip dokumak için Romalı bir kadının 1000 ila 1200 saat arası zaman ayırdığı tahmin ediliyor. Tarihte kadınları üretici olarak resmetmek, bir tutum değişikliği gerektirir. On yıllarca süren feminist etkinin ardından bugün bile çoğu zaman, önemli şeyler hâlâ erkeklerin uzmanlık alanı gibi görülür. Kadınların uzmanlığının ise süslenmek ve tüketmekle meşgul olduğu klişesi sürer gider; başka insanlara bağlı yaşar, zaruri malların üretiminde yer almazlar. Oysa Rönesans'tan 19. yüzyıla kadar Avrupa sanatında "sanayi" düşüncesini, fabrika bacaları değil yün eğiren kadın figürleri temsil ediyordu. Herkes, bitmek tükenmek bilmeyen bu emeğin ne kadar önemli olduğunu görüyordu. Tek bir dokuma tezgâhının iş görebilmesi için en az 20 kadının yün eğirmesi gerekiyordu. 1768'de İngiltere'nin kuzeyini gezen tarım uzmanı ve gezi yazarı Arthur Young, "Yün eğirenler asla işsiz kalmıyor, istediği sürece her zaman iş bulabiliyorlar ama dokumacılar zaman zaman yün olmadığından beklemek zorunda kalabiliyor" diye yazar.

    Zenginleşmenin Talihsiz Yan Etkisi 

    Kısa süre sonra Sanayi Devriminin iplik makineleri, kadınları iğlerden ve örekelerden kurtardı. Dünyanın en yoksul insanlarını dahi, atalarımızın hayal bile edemeyeceği yaşam standartlarına yükselten, yüzyıllar sürecek bir süreç başladı. Fakat bu "büyük zenginleşmenin" talihsiz bir yan etkisi oldu. Tekstil bolluğu, kadınların, insanlığın en önemli uğraşlarından birine olan katkısına dair tarihsel anılarımızı sildi. Sektörü bir şova dönüştürdü. Harlow, "Batıda, tekstil üretimi, endüstriyel ekonominin temel ve gerekli bir parçası olmaktan çıkıp ağırlıklı olarak kadınlara yönelik bir zanaat faaliyetine dönüştü" diyor. Bu derin hafıza kaybını görmek için Hollywood'un Wonder Woman film serisinde yer alan, baştan aşağı deri kıyafetlere bürünmüş Amazonlara bakmak yeterli…

    Antik Yunan'da da dokumacılık, kültürün tanımlayıcı unsurlarından biriydi. Hem ritüellerde hem de sanatta övülürdü. Homeros, Penelope'nin Laertes için yaptığı kefen bezini dokuyup sökerek taliplerini nasıl savuşturduğunu anlattığı ünlü hikâyesi de dahil, toplam 27 pasajında dokumacılıktan bahseder. Platon, Devlet Adamı adlı eserinde ideal yöneticiyi bir dokumacıya benzetir; nasıl ki bir dokumacı güçlü çözgü iplikleriyle yumuşak atkı ipliklerini birleştiriyorsa, ideal yöneticinin de cesur ve ılımlı vatandaşları öyle bir araya getirmesi gerektiğini söyler. Wonder Woman filmlerinde anlatılan sözde feminist mitolojide, bir tanrıça dikkat çekici şekilde eksiktir. Odysseus'da planların "dokumacısı" olarak geçen; faydalı zanaatın, gemilerin ve dokuma tezgâhlarının zeki tanrıçası Athena… Yunanlar onun etkinlik alanına, hem teknoloji hem de tekstil sözcüğünün kökeni olan "techne" derler. Yeteneklerini küçümsediğimizde, hakkıyla örülmüş medeniyet kumaşına kadınların yaptığı önemli katkıyı gözden kaçırıyoruz.

     

    Yorum

    Zaten Hesabınız Varsa Buradan Oturum Açın
    Henüz bir yorum yapılmamış. İlk yorum yapan siz olun
    © 2024 BinYaprak. Tüm Hakları Saklıdır.
    Bir TurkishWIN girişimidir.