Hayatımızı ne kadar avuç içlerimizde tutuyoruz, ne kadar hayatımızın içindeyiz hiç sorduk mu? Hayatımızın hangi köşesinde ne kadar varız? Hayata yeniden başlama sanatıyla neler yapabiliriz? Bütün soruların cevabını yazımda saklıyorum. Keyifli okumalar!
"Tanrı güneşin her gün yeniden doğmasını sağlayarak bizi mutsuz eden her şeyi değiştirmemiz için bize bir zaman tanıyor. Ancak biz her gün böyle bir zamanın bize atfedildiğini göremiyoruz. Bugünün hem düne benzediğini hem de yarına benzeyeceğini düşünerek yaşıyoruz."
Bundan iki sene önce evimin terasına iki büyük begonvil aldım. Malta, Akdeniz iklimini haiz diye müthiş bir özgüvenle böyle bir girişimde bulunduysam da sert rüzgarları, gece soğuklarını, evden eve taşınmaları hesaba katamadım. Hasılı, dokunmaya kıyamadığım begonvillerim yeni evime taşındığım gibi kurudu gitti. Sonra onları evimin salonuna aldım, alabildiğince su verdim, sevdiğim kitapları sesli okudum salonumda. Neden uğraşıyorsun diyenlere, onlar bana her şey bitti sandığımda bile hayata yeniden dönmek ve yeniden yeşillenmek mümkün gibi hissettiriyor dedim. Sonunda baygın balık gibi solgun, perperişan gövdesi yeniden yeşillendi, filizlendi… Bu hikâyeyi çok seviyorum çünkü bu yaşıma kadar başıma gelen şeyler içinde kalbime en çok dokunan yeniden başlama hikayelerinden biri bu.
Hepimiz en az bir kez her şeyi bırakıp gitmeyi ve hayata yeniden başlamayı hayat ettik. Pek azımız gözünü karartıp hayallerinin peşinden gitti. Değişim büyük bir korkuyu beraberinde getirir, çünkü çok bilinmeyenli bir denklemdir. Korktuğumuz için pek istemediğimiz hayatlara saplandık, başkaları ne der diye düşünmekten mutlu olamadık, hep aklımız diğer ihtimallerde takılı kaldı, bugünümüzü yaşayamadık.
Hayatta hiçbir şey için geç değildir klişesini çok duymuş olmalısınız ama bir kere de benden duyun çünkü hayatta hiçbir şey için geç değil! Çevremizin ön yargıları, baskıları ve hayatımıza yön veren bitmek tükenmez fikirleri yüzünden ruhumuz çıkmazlara girdi ama Freud'un 'Psikanaliz Üzerine' kitabında yazan şu sözlerini hatırlayamadık:
"İnsan ne yaşarsa yaşasın en çok kendi etkilenir. Üzgün olduğunuz zamanlarda birileri gelir ve sizi anladığını, en az sizin kadar üzüldüğünü söyler, külliyen yalandır bu. Hiç kimse sizin acınıza sizin kadar üzülemez. Aynı şey mutluluk için de geçerlidir. Mutlu olduğunuzda insanlar sizin için sevinir, tabii gerçekten iyiliğinizi istiyorlarsa. Fakat mutluluğun tadını sadece ve sadece siz çıkarırsınız."
Çoğumuz belirsizlik kaygısı yüzünden yıllarca istemediğimiz işlerde çalışmadık mı? Artık benden geçti deyip mutsuz ilişkilere saplanıp kalmadık mı? Veyahut nereye gidersek gidelim bu şehir arkamızdan gelir korkusuyla yeni bir başlangıç yapmaya, bir küçük valizle başka bir ülkeye taşınmaya kaçımız cesaret edebildi?
Piedra Irmağı'nın Kıyısında Oturdum Ağladım kitabını okuyup da şu cümlelerin altını çizerek tekrar tekrar zihnine kazımayan var mı? "Tanrı güneşin her gün yeniden doğmasını sağlayarak bizi mutsuz eden her şeyi değiştirmemiz için bize bir zaman tanıyor. Ancak biz her gün böyle bir zamanın bize atfedildiğini göremiyoruz. Bugünün hem düne benzediğini hem de yarına benzeyeceğini düşünerek yaşıyoruz."
Arafta kaldığımız için hayatın anlamını bile isteye kaçırmak yerine bugüne kadar olanla bitenle barışıp yarın yeni bir gün diye yeniden başlamalı. Hata üstüne hata yaptığınız bir hayatınız dahi olsa düştüğünüzde kendinize el verip yeniden başlamalı. Ben hayata defalarca kez yeniden başlamayı başarmış birisi olarak bunun ne kadar meşakkatli ve duygusal olarak yıpratıcı bir süreç olduğunu çok iyi biliyorum ama bin kere daha seçme şansım olsaydı yine aynı şeyleri pişman olmadan yapardım. Bu süreç öncelikle ciddi bir farkındalık ve öz şefkat istiyor. Sonrasında ise sebat gerektiriyor. Hayatınızda radikal bir yeniliğe karar vermek oldukça zordur ama daha zor olanı bu karara sadık kalmak ve günden güne yol kat etmektir.
Kusursuz bir fiziğe sahip olmak için verdiğimiz çabanın ne kadarını ruhsal ve zihinsel sağlığımızı iyileştirmeye veriyoruz? Hele ki bunlar olurken görünmeyenin dengesi en çok dışımıza vuruyorken? Çevremizdeki insanlardan en çok ne zaman güzel şeyler duyuyoruz bir düşünelim birlikte. Mutluyken, ruhumuz çıkmazlardan kurtulunca, hayatın anlamını kavradığımız o nadir günlerde, ruhsal dengemizi yeniden bulduğumuzda, uzun zamandır bizi içten içe kemiren bir dertten kurtulduğumuz zaman…
Hayata yeniden başlamak için öncelikle bunu dikkatle planlamak gerekiyor. Yolculuğun doğasında merak ve heyecan vardır, yargılama yoktur. Kendimize yolculuk yaptığımızda da kendimizi kucaklamalıyız demişti fikirlerini çok önemsediğim biri. Çünkü yoksa kendimizi tanımak bize zarar veriyor. Bu yolculukta doğru ya da yanlış yok. Tek bir model karakterler olmak zorunda değiliz. Hem güler yüzlü hem de asık suratlı olabiliriz. Peki büyük değişimlerden önce neleri biraz düşünmeliyiz?
Hayatta bizi aşağı çeken tüm yükleri, duyguları, eşyaları ve sorumlulukları bir düşünüp değerlendirmeli ve hayatı en sade şekliyle yaşamalı.
"Bir temel ilkeden yola çıkmak gerekirse, bu temel ilke ancak şu olabilir: Kendini çözemeyen kişi, kendi dışında hiçbir sorunu çözemez." - Oğuz Atay.
Bundan yıllar önce yazdığım bir yazıda "hayatta ne kazandıysam cesaretimden kazandım" demişim. Ne büyük laf, bugün hala aynı cesur kız içimde yaşıyor mu bunu sorguluyorum zaman zaman. Sonrasında anladım ki bir şeyin sonsuza kadar aynı kalması varoluşun doğasında yok. Sahip olduğumuz duygular, tutkular, kariyer yolculuğu, insan ilişkileri ve birçok başka şey değişimin bir parçası.
Kariyerine bir gece verdiği kararla küçük bir ada ülkesinde başlayan ben, bu adada geçirdiğim onuncu yılın sonunda artık hayatımda yeniliklere ihtiyaç duyduğumun farkına varıyorum. Hayata yeniden başlamak için, kariyerimi yeniden modellemek için, beni artık mutlu etmeyen yüklerden kurtulmak ve içimdeki heyecanı yeniden yeşillendirecek adımlar atmak için hayaller kuruyorum. Çünkü hayat etmek, dönüştürmenin yarısıdır, bunu geçmişten biliyorum. Fikirlerini önemsediğim insanlara danışıyorum, beni en iyi tanıyan insanlara beni soruyorum çünkü ancak gerçekten kim olduğumu ve kim olmak istediğimi anladığımda hangi Ezgi'yi sahneye süreceğime karar verebilirim. Yaralandığın yerden yarayı saramazsın. Şifacıysan, acıyı ancak bildiğin yerden sarabilirsin.
Hayata yeniden başlamak bir sanattır. Bu gücü kendimizde bulabilmek ve elimizde olanla başlayıp sonra yolculuk sırasında ihtiyaçları tanımlayıp temin etmek gerekiyor. Değişen düzende artık bir ömür aynı işleri yapmak zorunda değiliz. Bir kez başaran insan, her daim başarma potansiyeline sahiptir, bu ancak bir şeye sahip olmayı ne kadar çok istediğimizle orantılıdır.
"Olmayı düşlediğiniz yerde tüm benliğinizle olmanız gerekiyor. Bölünmüş bir krallık, düşmanların saldırısına karşı koyamaz. Kafasının içi bölünmüş bir insan, yaşamın yükünü gerektiği gibi kaldıramaz."
İlhamla,
Av. Ezgi Harmanci
Bu yazı BinYaprak misafir yazarlarından Ezgi Harmancı tarafından yazılmıştır. Teşekkürler Ezgi!
2023 BinYaprak. Tüm hakları saklıdır. Bir TurkishWIN girişimidir
Yorum