Her Kadının Bir Hikayesi Var - 2 / Sezin Mızraklı Avalin

    sezinmizraklikapa_20250911-095758_1

    Yaşamında farklı rolleri aynı anda taşıyan, annelikten yöneticiliğe, dostluktan kardeş, eş olmaya kadar uzanan tüm kimlikleriyle, en çok da kendine sahip çıkmayı öğrenmiş bir kadın... Bugün sizi bir unvandan çok daha fazlası olan ve tanıdıkça daha da ilham aldığım bir kadınla tanıştırmak istiyorum: Sezin Mızraklı Avalin…  

    Her Kadının Bir Hikayesi Var'da aşağıdaki sorularımızda yakından tanıyacağınız için uzun uzun "Sezin kimdir?" diye anlatmıyorum ama benim için ex-Turkcell Alumni'nin bir parçası olmaktan öte, son dönemde daha da yakından tanıdığım dünya tatlısı, güçlü, gerçekten ilham veren özel bir kadın....Çünkü onun gerçekten bir hikayesi var. 25 yıllık kurumsal hayatın ardından gelen meme kanseri teşhisiyle hayata başka bir pencereden bakmayı seçmiş biri… Bu hayati süreci bir "hastalık dönemi" olarak değil; kendine dönmenin, hayatın kıymetini anlamanın, yavaşlamanın ve yeniden doğmanın bir fırsatı olarak gördüğüne şahitlik ettik. Bazen hepimizden de güçlüydü. Ve en önemlisi en karanlık zamanlardan bile ışık çıkabileceğini hepimize hatırlattı.  

    Bu röportajda – tam da Her Kadının Bir Hikayesi Var"ın amacına uygun olarak - Sezin'in içtenliğiyle paylaştığı her cümlede, kendimizden bir iz bulacağız. Ve belki biz de, tıpkı onun gibi, özel günleri beklemeden bugünü kutlamaya başlayacağız. Bu satırları okurken, sadece bir kariyer yolculuğuna değil, bir kadının içsel dönüşümüne de tanıklık edececeğiz. Ve belki kendi hikayemize biraz daha şefkatle bakacağız.

    Gelin; şimdi "Her Kadının Bir Hikayesi Var" sorularıyla Sezin MIZRAKLI AVALİN 'ı yakından tanıyalım:

    • Çok klasik olacak ama Sezin kimdir? Değerleri, olmazsa olmazları, sevdikleri sevemedikleri?

    48 yaşında bir Boğa burcu kadınıyım. Değişimlerden pek hoşlanmam aslında ama babamın asker olmasından dolayı çocukluğum sürekli taşınarak geçti. Doğum tarihimin yazgısı değil, yaşadıklarımın getirdiği tecrübe ile şekillendi karakterim. Hep söylerim; kariyerimin 16 senesi ortalama 6 ayda bir organizasyon değişikliği yapılan oldukça dinamik bir şirkette geçti. Bu dönemlerde çoğu arkadaşım belirsizliklerle ilgili konuşup zaman kaybederken hep işime gücüme bakmamın temel sebebi bence hep bu taşınmalar. Yine babamdan geçen bir politik olamama durumum var. İş hayatımı idame ettirebilecek kadar diplomatik olabilmeyi 30'lu yaşlarımda başarabildim diyeyim. Yapamayacağım şeyler için asla söz vermedim. Söz verdiğim şeyleri de mutlaka yaptım; karşımdakinden de bunu beklerim. Güven bir kez kırıldığında tamir edilmesi çok kolay birşey değil benim için.

    Çevremdekiler enerjimin çok yüksek olduğunu çocukluğumdan beri söyler. Sanırım bu da annemden geçen bir özelliğim. Saçma bir iyimserliğim yok hatta gerçekçiyim ama en zor anlarda bile olaylara pozitif yaklaşabilirim. Birini kendi doğurduğum 2 oğlum, bir kedim ve her gün tekrar aşık olduğum bir kocam var. Dostluk, paylaşmak, yardım etmek benim için önemlidir. Geçen seneden beri yardım istemeyi de öğrenmeye başladım. Kalabalık severim. Ama tek başıma Maldivler'e gidip 6 gün harika bir tatil yapmışlığım da var. Özellikle son yıllarda evdeki misafir tabaklarını "özel bir gün varsa o da bugün" diyerek gündelik olarak kullanmaya, küçük büyük her güzel şeyi kutlamaya, sevdiklerimle daha çok vakit geçirmeye, beni mutlu etmeyen, kendimi iyi hissettirmeyen her şeyden ve herkesten uzak durabilmeye başladığım ve özellikle son 1 yıldır da önceki yılların tersine hayatımın merkezine başkalarından çok kendimi koyabildiğim için kendimle gurur duyuyorum.

    • Sizi bugün kariyerinizde bulunduğunuz yere getiren önemli dönüm noktaları vardır. Bunlardan en önemlisi hayatınızı ve bakış açınızı nasıl değiştirdi?

    Kariyerimle ilgili 2 önemli dönüm noktam var: Birincisi ekibin en talepkar ve zor sektörü olan finans sektörünü yönetirken hedeflerini her sene aşarak tutturan, hem şirketin tüm departmanlarından gördüğü önceliklendirme ve saygı hem de bu işi kuran insan olmanın yarattığı geniş konfor alanı sebebiyle de "bir eli yağda bir eli balda" diye tabir edebileceğim bir kurumsal satış müdürüyken şirket arabası, prim gibi yan haklarımı bırakıp yatay bir rolle kurumsal pazarlamaya geçmek. İkincisi de kurumsal hayattaki 25 senemden sonra geçen sene meme kanserini yenmem akabinde kariyerime kendi işimi yaparak devam etmeye karar vermek.

    Bahsettiğim ilk dönüm noktası, aslında sonrasındaki iş hayatım boyunca kurumsal satış ve pazarlamayı iki altın bilezik olarak kolkola taşıyıp Türkiye'nin ve dünyanın alanlarında lider şirketlerinde güzel rollere seçilmemi, bu pozisyonlarda iki alandaki bilgi ve tecrübemi layığıyla ve başarıyla kullanabilmiş olmamı ve kariyerimin ikinci dönüm noktasına karar verirken cesaretle bir an bile tereddüt etmememi sağladı.

    • Kariyer hayatınızda karşınıza çıkan en büyük zorluk neydi ve bununla nasıl başa çıktınız?

    Kariyer hayatı değil ama hayatımdaki en büyük zorluklardan biri geçen sene (2024'te) yaşadığım meme kanseriydi. Teşhis edilebilmesi 1 seneye yakın sürdü ve bunun için gerçekten çaba gösterdim. Sonradan yanlış yapıldığını anladığımız biyopsinin temiz çıkması bile "eh tamam iyiymişim bu sertlik geçici o zaman" dedirtmedi. Bu, bana insanın kendi vücudunu yıllarını bu işe vermiş koca profesörlerden çok daha iyi tanıdığını ve bir şeyden şüpheleniyorsa bunun peşinden gitmesi gerektiğini de gösterdi. Teşhisi ilk öğrendiğimde bir karar vermem gerekiyordu: Ya karalar bağlayıp "Bu neden benim başıma geldi" diye ağlayarak eve kapanacaktım - ki bunu yapmak da hakkımdı. Ya da "Ben bu süreci en az zararla ve hatta birşeyler öğrenerek nasıl geçirebilirim" diye düşünebilirdim -ki ben de bunu tercih ettim.

    25 yıldır çok yoğun çalışıyordum ve özellikle son yıllarda artan iş tempom sebepli kendime ve sevdiklerime çok vakit ayıramıyordum. Bu sebeple bu süreci bir "hastalık yada tedavi süreci" gibi değil, canımın istediği zaman, canımın istediği insanlarla, canımın istediği yerlere gidebileceğim, herşeyi kontrol etmeyerek üzerimdeki fazla yükleri sahiplerine geri verebileceğim, hobilerime zaman ayırabileceğim, bol bol okuyarak daha çok öğrenebileceğim, lüks birşeymiş gibi düşünmeden biraz "durabileceğim" bir süreç olarak tanımladım. Başa çıkmak demişken, bu tarz zorluklarda "bakış açımızı değiştirebilmek", süreçleri yeniden tanımlamak, aslında olayları daha enerjik ve daha pozitif yönetmemizi çok daha kolaylaştırıyor diyebilirim.

    • Bugün kariyer hayatınızda sizin geçtiğiniz yollardan geçen bir kadına tek bir şey söyleyebilseydiniz, bu ne olurdu?

    Okuldayken sınavlardan hemen önce; "Eee çalıştın mı?" sorusuna önceki gece sabahlasa da "Ay yok ya hiç bakamadım!" diye cevaplayanları hepimiz biliriz, çoğu da en yüksek notu alır. :) İş hayatına geçince bu durum nedense tam tersine döner. Nasılsın diye sorduklarında: "Ayyy nasıl olayım; çok yoğunum, koşturuyorum işte her zamanki gibi..." diye cevap vermeye başlarız ve bu aslında biz beyazyakalıların uydurduğu iyi olma halidir. Bilinçli yada bilinçsiz olarak çoğu zaman karşıdaki tarafından takdir edilmek, sorumluluk sahibi görülmek, çok mühim başarıları hakettiğine inandırmak, başarısız olursan da "aa ama ben biliyorum çok çalışır o" dedirterek başarısızlığın ana sebebinin başka bir etmen, kişi yada bir şanssızlık olduğuna inandırmak amaçlıdır; hiç de hayra alamet değildir. Burada önemli olan, işin ve kariyerinin hayatını ne kadar ele geçirdiği; 'Nasılsın?' diye sorulduğunda, işlerinin ne kadar yoğun olduğu yerine o anki ruh halini yansıtabilecek bir cevabın olup olmadığıdır. Kariyer, hayatını en huzurlu, mutlu, sağlıklı yürütebilmen için para kazanma yolundur. Çok çalış ama verimli çalış. Yardım istemeyi ve delege etmeyi öğren. Herşeye kendin yetişmeye uğraşma - onun yerine başkalarına öğretmeyi öğren.  

    • Dünyanın dört bir yanındaki kadınlara umut, cesaret ve güç verecek bir mesaj paylaşsanız, ne söylerdiniz?

    Hayatım boyunca bir beyaz yakalı kadının başına gelebilecek bir çok şeyi yaşadım. Evlendim, bir oğlum oldu. Boşandım, uzun yıllar bekar anneliği deneyimledim. Babamı, uzun bir tedavi sürecinden sonra, annemi çok kısa bir süre içinde kaybettim. 40'ından sonra tekrar aşık olup evlendim. İş hayatım boyunca çok önemli başarılarım da oldu. Konjonktür değişimi sebebiyle işten çıkarıldığım da, nefis yöneticilerim de oldu, deneyimli, geç yaşlarımda mobbinge maruz kaldığım da... Bu zorlukları yaşadıktan sonra farkediyorsunuz ki başımıza gelen tüm kötü olaylar şu yada bu şekilde geçiyor. Sonrasında değerlendirme yaptığınızda görüyorsunuz ki başımıza gelen her musibet aslında bize daha hayırlı, bizi daha mutlu edecek bir kapı açıyor. Diğer yandan iyi olaylar da kalıcı olmuyor, onlar da geçiyor. Hayatımı şöyle bir değerlendirip bunu farkettiğim andan beri, zorluklarla karşılaştığımda onları karşılama biçimim değişti. Mutlu olduğum, iyi olduğum anlara olan minnettarlığım da arttı. Bu da beni hayata karşı daha da pozitif ve duygusal anlamda daha dayanıklı yaptı. Bu yazıyı okuyan tüm kadın ve erkeklere hayatlarını bir gözden geçirmelerini tavsiye ederim. Henüz çok genç olan arkadaşlarıma da bu yazdıklarımı akıllarının bir yerinde tutmalarını ve ilk zorluklarıyla karşılaştıklarında hatırlamalarını.  

    • Eklemek istediğiniz bir şey var mı?

    Evet, hayatımızdaki en kıymetli iki şey: Sağlık ve Zaman. Ve maalesef her ikisi de ancak kaybedildiğinde gündemimizde oluyor. Bu bilinçle yaş alalım; bu ikisine saygıda kusur etmeyelim.  

    Bitirirken…

    Sevgili Sezin MIZRAKLI AVALİN

    Yaşamın kıymetini bilen, sağlığı ve zamanı en değerli hazineler olarak gören, kendimizi önceliklendirmeyi hatırlatan bakış açını tüm içtenliğinle paylaştığın için teşekkür ederim. Başarılı kariyerinin yanı sıra yaşama cesaretle sahip çıkmanın, her yeni günü kutlamanın ve hayatı "özel günleri beklemeden" yaşamayı, bugünün de en az "özel" sandıklarımız kadar değerli olduğunu hatırlattığın için minnettarım. Hikayen, belki de bazılarımız için "Özel bir gün varsa o da BUGÜN" mottonu sahiplenip dönüşümlerinin başlangıcı olacak.

    İyi ki hikayenle bu seride yer aldın. İyi ki varsın.

    Sezin'den Pelin'e Kalan: "Burada önemli olan, işin ve kariyerinin hayatını ne kadar ele geçirdiği; 'Nasılsın?' diye sorulduğunda, işlerinin ne kadar yoğun olduğu yerine o anki ruh halini yansıtabilecek bir cevabın olup olmadığıdır." Sezin MIZRAKLI AVALİN

    Her Kadının Bir Hikayesi Var/Every Woman Has A Story by Pelin Ayan

     

    Yorum

    Yorumlar herkese açık kullanıcılar tarafından kullanılamaz.Yorum görüntülemek/eklemek için lütfen önce giriş yapın.
    © 2025 BinYaprak. Tüm Hakları Saklıdır.
    Bir TurkishWIN girişimidir.