Microsoft'ta Esnek Çalışma: Orta Doğu ve Afrika İK Müdürü Kemal Özel ile Röportaj

    kemal-ozel-microsoft-ik-cover

    Aidiyet hissinden, iş takibine rol model olan ve en önemlisi çalışanına "ben sana güveniyorum" diyebilen Microsoft Türkiye'de esnek çalışma sistemini Orta Doğu ve Afrika İnsan Kaynakları Müdürü Kemal Özel'den dinledik. Detaylar yazının devamında!

    1. Kısaca kendinizi tanıtabilir misiniz?

    1984 doğumluyum, Marmara Üniversitesi Almanca İşletme Enformatiği bölümünden 2007 yılında mezun oldum. Ardından İstanbul Üniversitesi'nde MBA eğitimimi tamamladım. Daha evvel ilaç ve telekom sektörlerinde insan kaynakları alanında çalıştım. Yaklaşık 8,5 senedir Microsoft'ta çalışıyorum ve şu an Orta Doğu ve Afrika bölgesinde İnsan Kaynakları Müdürü olarak görev yapmaktayım.

    2. Firmanızda uygulanan esnek çalışma sisteminden kısaca bahsedebilir misiniz?

    Microsoft olarak çalışanlarımız hem mekan hem de zaman anlamında oldukça esnek olarak çalışabiliyorlar. Çalışanlarımızın belli zamanlarda iş yerinde olmak, ya da günde en az şu kadar saat ofiste bulunmak vb. zorunlulukları bulunmuyor.

    Aslında bu, çalışanlar ve yöneticileri arasında yapılan yazılı olmayan bir sözleşmeye dayanıyor diyebiliriz. Çalışanlarımız kendilerine verilen sorumlulukları, hedefleri, müşteri memnuniyetini sağladıkları sürece, nereden, ne kadar zaman çalışmış, ofise ne kadar gelmiş gibi konular bizim için çok da önemli değil. Burada önemli olan çalışanlarımızın güven ilişkisi çerçevesinde görevlerini en iyi şekilde yerine getirmelerini sağlamak. Biz de Microsoft olarak hem bu kültürün devamını sağlamak, hem de bu süreci sağlıklı ve verimli bir şekilde yürütebilmek için gerekli teknolojik imkanları çalışanlarımıza sunmak konusunda çalışıyoruz. Böylece çalışanlarımız nerede olurlarsa olsunlar, toplantılara katılabilmekte, tüm ihtiyaçları olan dokümanlara ve bilgilere ofis dışından da istedikleri gibi erişebilmekteler.

    3. Sizce günümüzde göçebe ya da esnek çalışma tarzına neden ihtiyaç duyuluyor?

    Hepimiz birer birey olarak kendimizi sosyal, profesyonel ve kişisel olarak birçok farklı şekilde tanımlıyoruz. Çalışanlar artık kendilerine dayatılan, her şeyin iş olduğu sistemin dışına çıkma ihtiyacı hissediyorlar çünkü farklı ihtiyaçları var. Diyelim ki çocuğunu sabah okula bırakmak zorunda olan bir anne ya da baba, eğer belirli bir mesai saati içerisinde çalışıyorsa bu konuda zorluk çekebiliyor ve çocuğuna yeterli zamanı ayıramayabiliyor. Ya da her sabah spor yapmayı bir yaşam şekli haline getiren bir birey, sporunu yaptıktan sonra yani kendi kişisel sağlığına vakit ayırdıktan sonra işe başlamak istiyor. Bu ve bunlar gibi birçok sosyal ve kişisel ihtiyaç kişileri normal 8-17 ya da 9-18 gibi çalışma şekillerinin dışına çıkmaya zorluyor. Bunun yanında özellikle İstanbul gibi büyük kentlerde yaşanan trafik sorunu ve trafikte kaybedilen çok değerli saatlerde aslında çalışanın şirket için çok daha değerli işler yaratabilecek olması gerçeği de bu anlamda hem şirketleri hem de çalışanları cesaretlendiriyor.

    4. Firma bilgilerinin uzaktan yönetimini ve bilgilerin güvenliğini nasıl kontrol ediyorsunuz?

    Microsoft olarak çalışanlarımızın, müşterilerimizin ve şirketimizin bilgilerini korumak en önem verdiğimiz konuların başında geliyor. Bu anlamda da tabi ki birçok güvenlik uygulamamız mevcut. Tüm bilgisayarlarımızda çok faktörlü kimlik doğrulama (multi-factor authentication) bulunmaktadır. Aynı zamanda bilgisayarların çalınma ihtimaline karşın her birinde Bitlocker adını verdiğimiz çok özel bir şifreleme kullanılmaktadır. Aynı zamanda tüm çalışanlarımıza bilgi güvenliği kapsamında zorunlu eğitimler verilmekte ve her yıl bu eğitimler tekrarlanarak bu konuda çalışanların farkındalık kazanmasını da sağlamaktayız.

    5. Uzaktan çalışanların şirket kültüründen kopmamasını nasıl sağlıyorsunuz?

    Burada da yine teknolojik imkanlardan yararlanıyoruz. Global CEO'muz her ay canlı olarak çalışanlarla bilgi paylaşıp, çalışanların sorularını cevaplıyor. Buradaki en önemli noktalardan bir tanesini de kültür oluşturuyor ve mutlaka kültürümüzü oluşturan konularla ilgili fikir paylaşımları oluyor. Bunun haricinde Microsoft Türkiye olarak da düzenli bir all-hands toplantı takvimimiz bulunuyor. Bu kapsamda Genel Müdür'ümüz çalışanlarımıza kültür başta olmak üzere birçok konuda paylaşımlarda bulunuyor ve bu paylaşım toplantısı "Teams" platformumuz üzerinden tüm çalışanlarımıza canlı olarak yayınlanıyor ve isteyen yine bu platform üzerinden sorularını yöneltebiliyor ve düşüncelerini iletebiliyor.

    Çalılşanına "ben sana güveniyorum" diyemeyen ve böyle bir kültürü oluşturamayan firmaların esnek çalışmaya başlayabilmeleri oldukça zor.

    6. Uzaktan çalışanları ekibe / ekip çalışmasına nasıl dahil ediyorsunuz?

    Microsoft olarak geliştirdiğimiz beraber çalışma çözümlerimizi kullanıyoruz. Teams, Sharepoint gibi platformlar üzerinden toplantılarımızı neredeyse yüz yüze yapar gibi bir ses ve görüntü kalitesinde yapabiliyoruz. Aynı zamanda bir doküman üzerinde birden fazla kişi aynı anda çalışabiliyor ve bu da verimliliği ve beraber iş yapabilmeyi destekleyen bir uygulama. Türkiye'de oturan ve Amerika, Dubai gibi farklı ülkelerde yöneticileri ve ekip arkadaşları olan birçok çalışanımız mevcut. Bu kişiler de yine kendilerine sunduğumuz bu teknolojik imkanlar sayesinde ekip çalışması kapsamında sorun yaşamıyorlar.

    7. Uzaktan çalışanların performansını nasıl ölçümlüyorsunuz?

    Microsoft olarak tüm çalışanlarımızı sene başında kendilerine konulmuş olan hedeflerdeki etkisi, başka çalışma arkadaşlarının başarısına ne kadar katkıda bulunduğu ve başkalarından ne kadar öğrenip, bu öğrendiklerini kendi işinde kullanabildiği gibi kriterler üzerinden ölçümlüyoruz. Uzaktan çalışan ya da her gün ofise gelen bir çalışanın ölçümlenmesi konusunda bu anlamda bir farklılık bulunmuyor.

    8. İşe alım mülakatlarında adaylara esnek çalışma ile ilgili sorular yöneltiyor musunuz?

    Özel olarak esnek çalışmayla ilgili bir soru sormuyorum.

    9. Sizce Türkiye esnek çalışmaya ya da göçebe çalışma sistemine hazır mı?

    Henüz özellikle Türk şirketlerinin çok hazır olmadıklarını düşünüyorum. Buna engel olarak da iki konunun ön plana çıktığını düşünüyorum. Birincisi bu güven ilişkisini oluşturabilecek bir kültürün henüz kurulmamış olması. Birçok şirkette hala işe girişte, yemeğe çıkarken ya da işten çıkarken kart basmak zorunlu. Böyle bir zorunluluğun olması otomatik olarak çalışana "sana güvenmiyorum" mesajını veriyor. Çalışan bunu hissettiği zaman da o da kendisini korumaya alıyor ve aslında o şirkete gönülden bağlı olmak yerine, zorunluluktan bağlı hissediyor. Bu anlamda çalışana "ben sana güveniyorum" diyemeyen ve böyle bir kültürü oluşturamayan firmaların esnek çalışmaya başlayabilmeleri oldukça zor. 
    İkinci konu ise, teknolojik altyapı. Türkiye'deki firmaların birçoğu henüz beraber çalışma ve uzaktan çalışma konusunda gerekli olan yazılım ve çözümlere sahip değil; ve aynı zamanda bu konuda yatırım yapmak konusunda da çekimser gözüküyorlar. Esnek çalışmada güven ilişkisinin ve teknolojik altyapının en önemli bileşenler olduğunu düşünüyorum ve bunlara yatırım yapmadan, esnek çalışmayı kurgulamanın çok da kolay olmadığı kanaatindeyim.

    10. Günümüzde tek bir mesleğe sahip olmak hem maddi açıdan hem de mental açıdan birçok insana yeterli gelmiyor. Çalışanlar farklı şapkalara sahip olmak ve farklı disiplinlerden beslenmek istiyor. Deyim yerindeyse çalışanlar gelecekte "çok meslekli" olmaya hazırlanıyor. Sizce şirketler bu konfor alanının dışına çıkmaya hazır mı?

    Profesyonel deneyimimde gördüğüm iyi çalışanların şirketi iki sebeple terk ettikleri; 1- yöneticileri ve 2- kariyer beklentilerinin karşılanmaması. 
    Bu soru kapsamında kariyer konusuna değinmek daha doğru olur. Çalışanlar, yöneticilerinden ve şirketten kariyerini farklılıklarla besleyecek sistemleri kurmasını ve kendilerini bu konuda desteklemelerini bekliyor. Eğer bir çalışan artık bulunduğu rolde öğrenemiyor ve kendisine yeni şeyler katamıyorsa, öncelikle şirket içerisindeki kendisini gelişimi için zorlayabilecek rollere bakıyor ve yöneticisinden bu anlamda destek olmasını bekliyor. Eğer bu konuda yeterli desteği bulamıyorsa da hemen dışarıya farklı fırsatlara bakmaya başlıyor. Günümüzün hızlı değişen dünyasında, yeni şeyler öğrenebilmek ve sürekli güncel kalabilmek çok kritik. Dolayısıyla aynı işe yıllarca bağlanıp, artık yeni şey öğrenemeyen çalışanlar kendilerini hem profesyonel hem de kişisel olarak geliştiremiyor ve şirkete bağlılıklarını kaybedebiliyorlar. 
    Yeteneğin ne kadar önemli olduğunun neredeyse tüm CEO'lar tarafından altının çizildiği bir dünyada, yeteneği elde tutabilmek aslında yeteneğe farklı deneyimler kazandırabilmek ve sürekli öğrenebilecekleri bir sistem kurmaktan geçiyor. Bu felsefeyi önceliklendirmeyen ve hala aynı eski sistemleri kullanmakta direten şirketlerin gerçek yeteneği elde tutmaları neredeyse imkansız.

    Röportajımıza değerli katkılarından dolayı Kemal Özel'e çok teşekkür ederiz.

     

    Yorum

    Zaten Hesabınız Varsa Buradan Oturum Açın
    Henüz bir yorum yapılmamış. İlk yorum yapan siz olun

    Duygu Çelebi Kaya, 1988'de Kdz. Ereğli'de doğdu. İlkokul, ortaokul ve liseyi farklı şehirlerde okudu. Lisans eğitimini Yeditepe Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı ve Halkla İlişkiler ve Tanıtım (çift anadal) bölümlerinde tamamladı. Ardından yine Yeditepe Üniversitesi'nde Pazarlama İletişimi yüksek lisansı yaptı. Çalışma hayatına İstanbul Kalkınma Ajansı'nda Kurumsal İletişim Sorumlusu olarak başlayan Duygu, Hollanda merkezli bir dijital pazarlama ajansında ve sonra da BinYaprak'ta çalıştı. İstanbul'da başladığı BinYaprak macerasına bir süre sonra dijital göçebe olarak devam etti. Şu anda BinYaprak'ta geleceğin trendlerinden "esnek çalışma işgücü" yolculuğunun yönderi olan Duygu, Balıkesir'de aile şirketi için çalışmakta ve 2-5 yaş arası öğrencilere Yaratıcı Düşünce dersleri vermektedir.

    © 2024 BinYaprak. Tüm Hakları Saklıdır.
    Bir TurkishWIN girişimidir.