Endüstri/Örgüt Psikolojisi alanında uzmanlaşmış olan Yrd. Doç. Dr. Gamze Arman ile duygusal zekayı konuştuk. Detaylar yazıda!
1) Duygusal zeka nedir?
Duygusal zeka insanın öncelikle kendi duygularını, paralel olarak da başkalarının duygularını anlayabilmesi, birbiriyle karşılaştırabilmesi ve aralarındaki benzerlik ve farklılıkları görebilmesidir. Sonrasında bu farkındalık davranış ve tavırlara yansımalıdır (karşımdakine nasıl hissettiriyorum, karşı tarafın hissiyatına göre neleri değiştirebilirim vs.). Bir nevi kişiler arası ilişkilerde denge sağlamaktır.
2) Duygusal zekası yüksek diyebileceğiniz kişilerin ortak özellikleri nelerdir? Bir insanın duygusal zekasının yüksek olduğunu nasıl anlarsınız?
Genelde insan ilişkileri iyi olanların duygusal zekası yüksektir; sadece kendi perspektiflerinden -benim duygularım, benim alanım, benim hissiyatım- bakmak yerine farklı bakış açılarını da anlamaya çalışırlar. Genel olarak hem sosyal ilişkilerde, hem iş hayatında hem de kariyerlerinde daha başarılı olmaya meyilli insanlardır. En önemli özelliklerinden biri de empati kurabilmeleridir.
3) Günlük hayatınızda duygusal zekanızı nasıl kullanıyorsunuz? Faydaları / zararları nedir?
Duygusal zekada genel anlamda insanları ve onların bakış açılarını anlamaya çalışma kısmı önem taşımaktadır; bir öğrenci veya iş arkadaşınız bir sıkıntıyla geldiği zaman o anda ne hissediyor diye bakmayı denemek ve dolayısıyla yargılamadan, olumlu bir bakış açısıyla değerlendirmeye çalışmak gerekir. Herkes kendi içinde, kendi dünyasında, kendine göre haklıdır; önemli olan duyguların karşınızdaki kişi tarafından nasıl ortaya konulduğunu anlayabilmektir. Bunu da bir fedakarlık olarak düşünmek yerine, olması gereken olarak algılayıp hayatımızın bir parçası yapmak lazım; duygusal zeka zamanla gelişen bir şey olduğu için genel bakış açısını esnek tutmak ve pratik yapıp denemek gerekir.
4) Duygusal zekanın yüksek olmasının avantajları ve/veya düşük olmasının dezavantajları nedir?
Empati her zaman yararlı olmayabilir, korumacı olmak ve başka insanların sorunlarını üstlenmemek bireyin dengesi açısından önem taşıyabilir. İnsana, insan ilişkilerine, bireyin başkalarıyla olan iletişimine faydalı olduğu sürece empati kurulmalıdır, ama bireyin sırtında bir yüke dönüşüp zarar vermeye başlıyorsa orada durulmalıdır; özellikle başka insanların negatif enerjilerini alıp yıpranmamak gerekir. Duygusal zekanın en önemli getirilerinden biri objektif olma ve olaylara dışarıdan bakabilme yetkinliğidir; insanların üzüntüleri kendilerine göre gerçektir, ancak empati kurmak o üzüntüyü üstüne almak yerine anlamaya çalışmak olarak uygulanmalıdır.
5) Duygusal zeka her pozisyon/departman/sektör için gerekli midir? Özellikle gerekli olacağı pozisyonlar nelerdir?
Üst seviyelerde özellikle çok kritiktir çünkü insanların hayatlarını direkt olarak etkileme gücünüz vardır. Ancak duygusal zekanın, aynı kasları güçlendirmek gibi, erken zamanda kullanılmaya başlanıp geliştirilmesi gerekir. İnsanların günlük yaşamlarını etkileyecek kararlar verebildiğiniz pozisyonlarda da adalet önemlidir; şirketlerde günün sonunda yapılması gereken işler vardır. Çalışanların her derdini anlayıp çare bulmaya çalışmak, fazla empati, her olumsuzluğu rasyonalize etme, herkese fazla anlayışlı olma da işleri yapılamaz hale getirir. Dolayısıyla denge faktörü burada elzemdir. Duygusal zekanın yüksek olması anlayış / empati ve işlerin devam etmesi dengesini sağlayabilir.
Akademisyenler için de, öğrencilerle ilişkiler özelinde, adaleti kaybetmemek önemlidir; öğrenci ne kadar üzgün olursa olsun, birey olarak duygudurumundan ziyade tüm öğrencilerin hakkı ve emekleri gözetilmelidir. Ancak öğrenci içinde bulunduğu durumu düzeltmek için ekstra emek harcamaya razı ve motive ise, istismara yönelmediği sürece olumlu değerlendirilebilir.
6) Kadın ve erkek arasında duygusal zeka seviyesi konusunda fark var mıdır?
İstisnalar her zaman mevcut olsa da kadın ve erkek arasında duygusal zeka anlamında ciddi bir fark olduğunu düşünmüyorum. Kadınlar da erkekler de karşı tarafın duygularını anlamak ve aktif dinlemek anlamında zorluk çekiyor, dolayısıyla egosantrizm de bencillik de her iki cinsiyette de mevcut. Duygusal zeka seviyesi farklarından ziyade ataerkil kültürün getirdiği sosyal normlardan dolayı duygusal dışavurum ve davranışlarda farklar olduğunu düşünüyorum.
7) Yurtdışında yaşamış biri olarak ülkeler arası duygusal zeka farkları mevcut mudur?
Duygusal zeka farkından ziyade duyguların Türkiye'de Amerika'ya göre ciddi anlamda daha ön planda olduğundan bahsedilebilir. Amerika'da günlük yaşam daha nötrdür, yakın arkadaşlarınız olsa bile birbirinize dert yanmanız nadir gerçekleşir. Özellikle iş ortamında duygulara neredeyse hiç yer yoktur; herkes, bireysel dertlerinin olup olmamasından bağımsız, profesyonel anlamda yapması gerekeni yapar. Yani iş yerine girdiğiniz an duygular kapı dışında bırakılır. Türkiye'de ise neredeyse her duygu hem kişisel ilişkilere hem de işe yansımaktadır; bu da şirketleri profesyonellikten uzaklaştırmaktadır. Duygular her zaman ön planda ve afişe bir biçimde durmaktadır. Hatta insanlar duyguları paylaşmaya o kadar alışkın ki, hal ve davranışları gözlemleyerek herkes birbirinin duygularını okuyup ona göre davranabilir.
Çalışma ortamı anlamında en ideal yöntemin bu iki bakış açısının arası olduğunu düşünüyorum; insan hangi ortamda çalışırsa o ortamın şartlarına kendini uydurup davranışlarını şekillendirebilir. Ancak nasıl ki duyguların gereğinden fazla paylaşılması profesyonellik dışıysa, hiç paylaşılmaması da insanlık dışıdır; insan canı sıkkınken bir hal hatır sorulmasını istiyor ve özlüyor. Hatta Amerika'daki arkadaşlıklar bu yüzden daha yüzeysel oluyor; kimse duygularını tam olarak göstermediği için ne sevinci ne hüznü paylaşabiliyorsunuz. Dolayısıyla Amerika'da duygusal olarak nötrleşiyorsunuz; ne dibe vuruyor ne zirveye çıkıyorsunuz. Türkiye'de ise paylaşım yüksek olduğu için insanlarla birlikte üzüle de biliyorsunuz sevine de biliyorsunuz.
8) Duygusal zekayı geliştirmek için tavsiyeleriniz nedir? Duyguların farkında olmak, kontrol edebilmek ve empati kurabilmek için neler yapmak lazım?
Duygusal farkındalığı geliştirmek için yazmayı tavsiye edebilirim; o an içinizden geçen duygular her ne ise, pozitif veya negatif, bunları yazıya dökmek hem bir deşarj oluyor, hem de duygularınızı yazdıktan sonra hissettiklerinize dışarıdan bakıp farklı bağlantıları görüyor ve daha objektif değerlendirebiliyorsunuz. Dolayısıyla kendinizi daha iyi anlıyor, kendinizle yüzleşiyor ve duygularınızı nasıl dengeleyeceğinizi görüyorsunuz; bir nevi kendinizle empati kuruyorsunuz. Duygular hem pozitif hem de negatif olarak yaşanır, bunların hepsini deneyimlemek önemli, dolayısıyla pozitif duyguları da yazmak lazım. Ayrıca pozitif duyguları yazarak, kötü hissettiğimizde bu pozitif duygulara geri dönüp daha iyi hissedebiliriz.
Bir de duygusal zekasını geliştirmek isteyen herkesin iyi birer dinleyici olması lazım; herkes meşgul ve kimsenin vakti yok, ancak bu insan ilişkilerini boşlamanın bahanesi olamaz. Dolayısıyla dinlemeyi kendinden benzer bir örnek verebilmek için yapmak yerine aktif dinlemeyi deneyip karşı tarafın bakış açısını anlamaya çalışmak lazım. Bir de gelişim için herhangi bir kaynak okunacaksa bu kaynağın popüler kişisel gelişimden ziyade akademik olmasına dikkat etmek gerekir.
9) Duygusal zeka konusunda söylemek istediğiniz başka bir şey var mı?
Duygusal zeka konsepti Maslow'un motivasyon teorisi / ihtiyaçlar hiyerarşisindeki aydınlanma seviyesine benziyor; mükemmel duygusal zekaya sahip olmak mümkün olmuyor. Zamanla duyguların yaşanış ve ifade biçimleri, ve toplumdaki yansımaları değişebiliyor, dolayısıyla duygusal zeka sürekli üzerinde çalışılması ve geliştirilmesi gereken bir yetkinlik.
2023 BinYaprak. Tüm hakları saklıdır. Bir TurkishWIN girişimidir
Yorum