İçinden geçtiğimiz bu zor ve belirsiz süreçte belki Duygusal Zekamıza her zamankinden daha çok ihtiyacımız var. Mart ayında yaşadığımız pandemi krizi ile beraber evlere kapandığımızda ilk önce kaygı, endişe ve korku duygularıyla yüzleştik.
Kimimiz belki 2 ayın sonunda evde olmaya, dijital hayata, evden çalışmaya alışmaya başladıysa bile sistemin tekrar yavaş yavaş açılıyor olması ile endişe, kaygı ve korkuların da geri gelmesi çok normal. Gerçekten dışarı çıkmak güvenli mi? Kimlerle görüşebilirim? Bir yerde bir şey yiyip içebilir miyim? Avmler açıldı ama güvenli mi? Gibi birçok soru kafamızı yormakta, karıştırmakta. Aslına bakarsanız hiçbir şey bitmiş değil. Hala gelecek her anlamda çok belirsiz. O yüzden duygusal zekası yüksek insanların bu gibi belirsiz dönemlerde duygularıyla nasıl başa çıktıklarını hatırlamaya ve bir yetkinlik olarak hayatımıza dahil etmeye ihtiyacımız var.
Öncellikle işin fiziksel boyutuna bakalım. Bugün Nörobilim sayesinde biliyoruz ki duygularla bağışıklık sistemi birbirine bağlı. Stres altında salgılanan kortisol, prolaktin ve adrenalin gibi hormonlar bir taraftan stres ile başa çıkmamızı sağlarken bir taraftan da bağışık hücrelerimizi ciddi anlamda etkilemekte. Stres yaratan bir olay ile karşılaştığımız zaman beynimiz hayatta kalabilmek için çok daha acil olan o anki olağanüstü duruma öncelik tanır. Hem bir taraftan stresle başa çıkmak hem de bağışıklık direncini yüksek tutmak ciddi bir enerji kaybı olacağından, tasarruf yapmak adına sistem bağışıklık direncini en azından geçici olarak bastırır. Stres hormonları vücuda yayılırken bağışıklık sisteminin işlevini engeller.
İlk insana baktığımız zaman insanlar fiziksel bir tehdit karşında, diyelim ki bir aslanla karşılaşma, hayatta kalabilmek için stres hormonlarının yardımıyla stres yaratan olay karşısında hızla karar alıp aksiyona geçebildikleri için hayatta kalmışlar. Stres unsuru yaratan konu, deminki örneğimizdeki aslan, ortadan kalkınca tekrar eski hallerine geri dönüp rahatlayabilmişler. Bugün belki hayatımızda aslanlar gibi fiziksel tehditler yok ama psikolojik tehdit olarak algıladığımız konular da aynı etkiyi yaratmakta. Şunu biliyoruz ki insan sürekli stres altında yaşamaya alışık değil. Programı ona göre tasarlanmış değil fakat biz modern hayatta bazen farkında bile olmadan tehdit olarak aldığımız konular yüzünden bedenimizi sürekli stres altında tutabiliyoruz ki bu da birçok hastalığa sebebiyet veriyor. Günümüz koşullarında da pandemi gibi çok büyük bir tehditle karşı karşıya iken bağışıklığımızı güçlü tutmak için stresi çok daha iyi yönetmeyi öğrenmek zorundayız.
Duygusal Zeka açısından Stres Yönetimi stres yaratan olay karşısında sakin ve odaklı kalabilmeyi, esnek ve dayanıklı olabilmeyi, pozitif ve yapıcı bir yaklaşıma sahip olmayı içerir.
Esneklik:
Charles Darwin'nin çok güzel bir sözü var ''En güçlü veya en akıllı değil, değişime en iyi uyan ayakta kalır.''Esneklik duygu, düşünce ve davranışlarımızı oluşan yeni hal ve durum doğrultusunda adapte etme becerimizdir. Esneklik mevcut kalıpları değiştirdiği için zorlayıcıdır ve konfor alanımızın dışına çıkmamızı gerektirir. Esneklik, bir gün öyle bir gün böyle ya da rüzgar nereden eserse oraya giderim tarzı bir tutum değildir. Esnek olan insanlar sağlam zemine ve temele basarlar. Bunu yapabildikleri için yeni gelen bilgi doğrultusunda kendilerini adapte edebilirler ve yol alırlar. Bir yaprak gibi bir oraya bir buraya savrulmazlar.
İçinde olduğumuz durum çok ciddi bir esnekliği de beraberinde getiriyor. Yarın ne olacağını, hangi yeni bilgiye uyanacağımızı bilmiyoruz. İşin kötü tarafı bilen de yok. Her gün hep beraber gelişmeleri takip ediyor ve öğreniyoruz. Bütün bu belirsizlik içinde sağlam zemine ve temele sahip olmak istiyorsak işe özfarkındalık ile başlamalıyız. Kendimizi ne kadar iyi tanırsak temelimiz de o kadar sağlam olacaktır. Bu dönemde kendi duygu ve düşüncelerimizin farkında olmak, onları duymak, yer açmak bu anlamda çok önemli.
Özfarkındalığımız için de en etkili araçlardan bir tanesi de öğrenen zihinle hayata bakmaktır. Bu süreçte kendimle, etrafımla ilgili neyi fark ediyorum? Bu süreçten neyi öğrenebilirim? Neyi değiştirmeye ihtiyacım var? Neyi farklı yapabilirim? Ne mümkün? Bunu nasıl fırsata çevirebilirim?... gibi sorular sorarak kendimize, çevremize, ilişkilerimize farklı pencerelerden bakma alışkanlığını kazanabiliriz. Eğer bu değişen dinamikler içerisinde kendi kalıplarımızın dışına çıkamazsak, eski tutum ve davranışlarımıza sımsıkı sarılırsak o zaman etrafımızdaki değişime ayak uyduramayız. Oluşabilecek yeni sisteme adapte olmamız zor ve yıkıcı olur.
Stres Toleransı:
Stres Toleransı çelişkili duyguların ve olumsuz olayların yaşandığı durumlarda fiziksel ve duygusal semptomlar göstermeden stres ile aktif ve yapıcı bir şekilde baş edebilmektir. Duyguların seline kapılmadan kendine hakim, soğukkanlı ve sakin kalabilme becerisidir. Negatif duyguları tolere edebilme, taşıyabilme, onlarla yüzleşebilme ve yönetebilme kapasitesidir.
Stresi Toleransı yüksek kişiler, stres yaratan olay karşısında ufak da olsa kontrolü olduğunu hisseder ve kendi hayatı için sorumluluk alır. Ben burada neyi kontrol edebilirim? Hangi konular benim kontrol alanımda? Bu konuda benim sorumluluğum nedir? Çözüm için hangi sorumlulukları alabilirim? Gibi soruların cevaplarını ararlar. Stresi yönetebilecek veya limitleyebilecek pozitif aksiyonlar alırlar. Bu kimisi için resim yapmak kimisi için spor yapmak, yemek pişirmek, kitap okumak olabilir. Bu pozitif aksiyonlar herkes için farklıdır. Önemli olan size iyi gelecek aksiyonu bulmaktır.
İçinden geçtiğimiz bu belirsiz süreçte pandemi gerçeği bizim kontrol edemeyeceğimiz kadar büyük ve bizim çok üzerimizde. Enerjimizi kontrol edemeyeceğimiz bir alana yöneltmektense kontrol edebileceğimiz alanlara yöneltmek stres ile başa çıkmak için çok önemli. Kontrol edebileceğimiz alanların en başında kendimiz geliyoruz. Bu dönemde kendimize, evimize, ailemize ve bu gibi kontrol edebileceğimiz alanlara enerjimizi harcamak bizi tüm bu belirsizlikler karşısında daha kontrollü ve güçlü hissettirecektir.
Karantina döneminde belki birçok aktiviteyi yapmak mümkün değil. Fakat evde kolaylıkla yapılabilecek nefes, meditasyon, yoga veya başka tür egzersizler sinir sisteminizi rahatlatmak için yapabileceğiniz en ulaşılabilir aktivitelerden bazıları. Stres hormonlarının uyardığı, kaç ya da savaş modunda olan bedenimizi rahatlatmak bu tip teknikler ile artık çok daha kolay. Günde ayıracağınız 5 – 10 dk'lık nefes egzersizleri ile bile bu rahatlamayı bedeninize yaşatmak mümkün.
Optimizm:
Stresi iyi yöneten insanlar değişim ve negatif olay karşısında optimist olabilme yetkinliği yüksek insanlardır. Optimizm zorluklar karşısında pozitif ve yapıcı bir tutum içinde olmak ve olaylara iyi tarafından bakabilme becerisidir. Umut ve iyimserlik optimizmin olmazsa olmazlarıdır. Buradaki umut her şeyin er geç yoluna gireceğine inanan iyimser bir görüşün çok ötesinde bir şeydir. Umutlu olmak hedefler ne olursa olsun onlara ulaşmak için gerekli irade ve yönteme sahip olduğumuz inancıdır. Umutlu olmak kişinin zorlu engeller veya yenilgiler karşısında bunaltıcı kaygıya, teslimiyetçi bir tutuma ya da depresyona yenik düşmemesi anlamına gelir.
Optimistler, negatif olayları hayatlarında geçici olarak görürler. Negatif olayları durumsal ve spesifik olay olarak görürler. Asla polyanna değildirler. Hemen kendilerini suçlamazlar. Gerçeklik testi yaparlar. Hataları başarısızlık değil bir öğrenme fırsatı olarak görürler.
Bu yetkinlikleri nasıl geliştirebiliriz konusuna gelirsek her şey merak ile başlıyor. Bana ne oluyor? Ben ne hissediyorum? Ben ne düşünüyorum? Neden böyle hissediyorum ya da düşünüyorum? Korkum, endişem, kaygım nereden geliyor? Bu belirsizlik ile başa çıkabilecek hangi güçlü yönlerim var? Hangi değerlerim bana mevcut durumda destek olur? Hangi değerlerimi daha çok yaşatmaya ihtiyacım var? Gibi kendi iç dünyamıza duyduğumuz merak kendimize daha çok soru sormamız için bizi teşvik ediyor. Sorular farkındalığımızı ve iç görümüzü arttırırken olaylar ve durumlar karşısındaki seçeneklerin de farkına varmamızı sağlıyor. Seçeneklerimiz bizi seçime ve her seçimimiz değişen davranışa ve etkiye bizi götürüyor. Bunların sonucunda da değişimi yaratarak fark yaratabiliyoruz.
Bu karantina ve pandemi dönemi elbet bir gün bitecek. Tekrar sevdiklerimizle özgürce beraber olup, yapmaktan hoşlandığımız aktiviteleri yapmaya devam edeceğiz. O güne kadar karamsarlığa boyun eğmeden her gün yaptığımız küçük seçimlerle stresi, belirsizliği çok daha iyi yönetebiliriz. Bu seçimleri yapabilecek yaratıcılığa, akla, zekaya ve iç kaynaya hepimiz sahibiz. Yeter ki kendi kaynağımıza ulaşmak için ihtiyacımız olan istediği, arzuyu ve kararlılığı gösterelim.
2023 BinYaprak. Tüm hakları saklıdır. Bir TurkishWIN girişimidir
Yorum