Dünyanın Ötesine Sirayet Eden Bir Hukuk Dalı Olarak Uzay Hukuku

    file-20180723-189338-l42zjg

    Uzay teknolojilerinin durmaksızın gelişmesi hepimizi heyecanlandırıyor. Ancak bu gelişmelerinin hukuki boyutu nedir? Uluslararası Hukuk ne kadar bu gelişmelere ayak uydurabilmektedir? Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde Araştırma Görevlisi olan Dr. Merve Erdem Burger sizler için yazdı... 

    Genel Olarak


    Uluslararası hukuk, dünya üzerinde devletlerin faaliyetlerini yürüttükleri mekanlara ilişkin birtakım düzenlemeler getirmektedir. Bu kurallar, devletlerin egemenlik alanlarının sınırlarını belirlemek ve bu sınırların ötesinde ne gibi hak ve yükümlülüklere sahip olabileceklerini göstermek için getirilmiştir. Örneğin devletlerin yüzyıllardır yürüttüğü denizcilik faaliyeti neticesinde, deniz alanlarının kullanımına ilişkin örf ve adet hukuku kuralları gelişmiş; devam eden süreçte mevcut örf ve adet hukuku kuralları kodifiye edilerek 1982 Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi akdedilmiştir.

    Denizcilik faaliyetlerinden sonra 19. yüzyılın sonlarında ve 20. yüzyılın başlarında yaşanan teknolojik gelişmelerle birlikte, hava sahası da devletlerin kullanımına açılmıştır. Balon, zeplin ve ardından uçağın icat edilmesiyle sayesinde yeni bir faaliyet alanı olan hava sahası ve havacılık faaliyetleri, 1941 Şikago Sözleşmesi'yle birlikte belli kurallara bağlanmıştır. Tabi bu bahsettiklerim temel kaynaklardır. Havacılık ve denizcilik faaliyetlerinin farklı veçhelerini düzenleyen pek çok uluslararası antlaşma mevcuttur.

    Uzay Hukuku'nun gelişimi de tıpkı deniz hukuku ve hava hukuku gibi uzay faaliyetlerinin başlamasıyla oldukça ilintilidir. İşbu gelişimi genel olarak iki periyoda ayırabiliriz: Sputnik I öncesi ve sonrası.

    Sputnik I'in fırlatılması her ne kadar uzay faaliyetlerinin miladı kabul edilse de ilgili atılım öncesinde radyo frekanslarının tahsisinin devletler tarafından antlaşmaya bağlanması; hava sahası üzerinde egemenlik hakkının ve sınırının özellikle roket teknolojisinin gelişmesiyle birlikte akademide tartışılmaya başlanması, uzay hukukunun oluşumuna ilişkin ilk adımlardır.

    Yine bu dönemde, 1950'lerde Köln'de ve Montreal'de hava ve uzay hukuku enstitüleri ile 1951'de uzay alanında çalışan bilim insanlarının bir araya geldiği bir forum olan Uluslararası Astronotik Federasyonu kurulması, enstitüler ve Federasyon tarafından düzenlenmeye başlayan kongreler nezdinde uzay hukuku tartışılmasını sağlamıştır. Son olarak, 1957-1958 yılları arasında gerçekleştirilen Uluslararası Jeofizik Yılı, uzaya ilişkin hukuki bir rejimin gerekliliğinin altını çizmiştir.

    Uzay hukukunun gelişimi Sovyetler Birliği tarafından fırlatılan Sputnik I ertesinde hız kazanmış ve günümüz uzay anlaşmaları, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu (BMGK) kararları ve Birleşmiş Milletler Uzayın Barışçıl Amaçlarla Kullanılması Komitesi (BMUBAK) tarafından kılavuz ilkeler kabul edilmiştir.

    Uzay hukuku, sadece uluslararası rejimden ibaret değildir; aynı zamanda bölgesel örgütler ve ulusal hukuk sistemleri kendi uzay hukuku rejimlerini oluşturmuşlardır. Bunun yanında uzay faaliyetlerinin devlet tekelinden çıkıp özel hukuk kişilerinin de yer aldığı bir uzay sektörünün oluşmasıyla birlikte, özel hukuk kuralları uzay faaliyetlerini de kapsamı altına almıştır. Örneğin, sigorta hukuku, fikri mülkiyet hukuku vs.

    Görüldüğü üzere uzay hukuku geniş kapsamda, uzayı ve uzay faaliyetlerini düzenleyen uluslararası ve ulusal hukuk kurallarını ve uzay faaliyetlerine ilişkin özel hukuk kurallarını içermektedir. Ancak biz, dar kapsamıyla, uluslararası hukukun bir dalı olan uluslararası uzay hukukunu mercek altına alacağız.

    Uluslararası Uzay Hukukunun Kaynakları

    Uluslararası hukukun kaynakları dediğimizde, genelde referans noktamız, ilgili maddede bahsedilenlerle sınırlı olmamakla birlikte, Uluslararası Adalet Divanı Statüsü'nün 38. maddesinde yer alan kaynaklardır:

    - Uluslararası antlaşmalar (asli kaynaklar),

    - Uluslararası örf ve adet hukuku kuralları (asli kaynaklar),

    - Hukukun genel ilkeleri (asli kaynaklar),

    - Yargı kararları ve doktrin (tali kaynaklar).

    Saydıklarım dışında ilgili maddede yer almayan ancak uluslararası hukukta artık sıkça rastladığımız yumuşak hukuk kuralları da uluslararası hukukun kaynakları arasında yerini almaktadır. Yumuşak hukuk kuralları denilmesinin sebebi, ilgili kuralların devletler nezdinde bağlayıcı olmamasıdır.

    Uzay hukukunda da özellikle uluslararası antlaşmalar, örf ve adet hukuku kuralları ve yumuşak hukuk kuralları mevcuttur.Bu kurallar Sputnik'in fırlatılmasından, Ay'a ayak basılmasına; Uluslararası Uzay İstasyonu'nun kurulmasından Mars'a yolculuğa uzanan süreçte oluşmuş ve oluşmaya da devam etmektedir.

    Uzay hukuku antlaşmalarının ortaya çıkmasında özellikle BM'nin rolü büyüktür. BM devletlerin bir araya gelerek, bir uluslararası antlaşmanın akdedilmesi hususunda görüştüğü, tartıştığı ve iş birliği kurduğu bir alan yaratmıştır. Yani BM uzay antlaşmalarını akdetmesini kolaylaştırmış, uzay hukuku kuralları böylece varlık kazanmıştır. 

    Uzay Hukukunun Oluşumunda Birleşmiş Milletler'in Rolü


    Sputnik I'in fırlatılmasından sonra Birleşmiş Milletler nezdinde yapılan ilk iş, BMGK'nın 13 Aralık 1958 tarihli ve 1348 (XIII) sayılı kararıyla BMUBAK Ad Hoc Komitesi'nin kurulması olmuştur. Ancak Komite'nin ad hoc niteliği çok da uzun sürmemiştir. Genel Kurul bu kez 12 Aralık 1959 yılında, yani tam bir yıl sonra, Komite'yi daimi komiteye dönüştürmüştür. Komite'nin bugünkü şekli, 1962 yılında Bilim ve Teknik ile Hukuk Alt komitelerinin oluşturulmasıyla birlikte tamamlanmıştır.

    Ad Hoc Komite ilk olarak uzaya ve uzay faaliyetlerine ilişkin atılması gereken adımları incelemiştir. Buna göre; Ad Hoc Komite 14 Temmuz 1959 yılında meşhur A/4141 sayılı raporunu çıkarmıştır. Raporda uzay hukukunun oluşumunda öncelikli konuların altı çizilmiştir. Bunlar;

    • uzayın serbestçe araştırılması ve kullanımı,
    • uzay araçlarının neden olduğu zarardan sorumluluk,
    • radyo frekanslarının paylaşımı,
    • uzay araçları ile hava araçları arasında meydana gelebilecek çatmaların önlenmesi,
    • uzay araçlarının tabiiyeti ve tescili, uzay araçlarının fırlatılmasının kontrol edilmesi,
    • uzay araçlarının atmosfere tekrar girmesi ve yere inmesi.

    İhtiyaç listesinin çıkarılmasıyla birlikte, uzayın ve uzay faaliyetlerinin düzenlenmesine ilişkin ilk metin, BMGK kararıyla ortaya çıkmıştır. BMGK'nın 13 Aralık 1963 tarihli ve 1962 (XVIII) sayılı "Devletlerin Uzayın Araştırılması ve Kullanılması Faaliyetlerini Düzenleyen Hukuki İlkeler Bildirgesi" uzaya ve uzay faaliyetlerine ilişkin ilk temel ilkeleri oluşturması bakımından, devam eden süreçte akdedilen antlaşmalara kaynaklık etmiştir. Bildirgenin ardından sırasıyla;

    1. 1967 Ay ve Diğer Gök Cisimleri Dahil, Uzayın Araştırılması ve Kullanılmasında, Devletlerin Faaliyetlerini Yöneten İlkeler Hakkında Antlaşma (Uzay Antlaşması)

    2. 1968 Astronotların Kurtarılması, Astronotların ve Uzaya Fırlatılmış Olan Araçların Geri Verilmesi Hakkında Anlaşma (Kurtarma Anlaşması),

    3. 1972 Uzay Araçları Tarafından Verilen Zararlardan Ötürü Sorumluluk Hakkında Sözleşme (Sorumluluk Sözleşmesi),

    4. 1975 Uzaya Fırlatılan Araçların Tescili Hakkında Sözleşme (Tescil Sözleşmesi),

    5. 1979 Ay ve Diğer Gök Cisimleri Üzerinde Devletlerin Faaliyetlerini Düzenleyen Anlaşma (Ay Anlaşması), akdedilmiştir.

    Günümüzde uzay hukuku antlaşmaları başta Uzay Antlaşması olmak üzere, uzay ve uzay faaliyetlerine ilişkin temel yapıyı ortaya koymaktadır. Uzay Antlaşması'na şöyle bir göz gezdiğimizde,

    • uzayın ve gök cisimlerinin devlet egemenliğine konu olamayacağı, uzay ve gök cisimlerinin uluslararası hukuka ve eşitlik prensibine uygun kullanılması,
    • uzayın keşfi ve kullanımı serbestisi,
    • uzayın ve gök cisimlerinin barışçıl amaçlarla kullanımı, her türlü nükleer silahın ya da kitle imha silahlarının dünya yörüngesine ya da gök cisimlerine yerleştirilmesinin yasaklanması,
    • devletlerin kamu kurumları ve özel hukuk kişileri tarafından gerçekleştirilen faaliyetlerinden ötürü uluslararası sorumluluğu (responsibility),
    • astronotların hukuki statüsü ve kurtarılması,
    • uzay araçlarının tescili,
    • uzay araçlarının vereceği zararlar nedeniyle uluslararası sorumluluk (liability),
    • uzayın ve gök cisimlerinin zararlı kirlenmesinin önüne geçilmesi gibi, uluslararası örf ve adet hukuku kuralları olarak da kabul edilen, ilkeler karşımıza çıkmaktadır.

    Daha sonra akdedilen uzay antlaşmaları, yukarıda sayılan temel ilkelerin devamı olup ilgili konulara ilişkin daha ayrıntılı düzenlemeler içermektedir. Örneğin, Kurtarma Anlaşması astronotların ve uzay araçlarının uzayda ya da yeryüzünde kaza geçirmesi ya da zorunlu iniş yapması halinde kurtarılması ve iade edilmesini; Sorumluluk Sözleşmesi uzay araçlarının verdiği zararlardan sorumluluğun türlerini ve konuya ilişkin uyuşmazlıkların çözümü mekanizmasını; Tescil Sözleşmesi, uzay araçlarının tescili bakımından uluslararası ve ulusal tescil mekanizmalarının kurulmasını; Ay Anlaşması ise özel olarak Ay'ın ve Ay'da gerçekleştirilecek faaliyetlerin hukuki rejimini, Ay'da bulunacak doğal kaynakların hukuki statüsünü ve işletilmesine ilişkin esasları düzenlemiştir.

    1979 Ay Anlaşması'nı takip eden süreçte, BM nezdinde akdedilen başka bir antlaşma bulunmamaktadır, bunun yerine BMGK eliyle çeşitli ilkeler kabul edilmiştir.

    Uzay Hukukunda Yumuşak Hukuk Kuralları

    Uzay hukukunda yumuşak hukuk kuralları olarak nitelendirilen kaynaklar, BMGK kararları ve BMUBAK kılavuz ilkeleridir.

    BMGK eliyle kabul edilen ilkeler, genel olarak yukarıda bahsi geçen antlaşmalarda düzenlenmeyen hususlara ilişkindir. Buna göre ilkeler sırasıyla,

    - Devletlerin Uluslararası Televizyon Yayını Uydularının Kullanımını Düzenleyen İlkeler,

    - Dünyayı Uzaktan Algılamaya İlişkin İlkeler,

    - Nükleer Enerji Kaynaklarının Uzayda Kullanılmasına İlişkin İlkeler,

    - Uzayın Tüm Devletlerin, Özellikle Gelişmekte Olan Devletlerin Menfaati ve Yararına Kullanılmasına İlişkin Uluslararası İşbirliği Bildirgesi,

    olarak hukuk camiasına girmiştir.

    BMGK kararlarının alınmasından sonrasındaki süreçte bu kez sahneye BMUBAK çıkmıştır. Komite, daha önce uzay antlaşmalarının akdedilmesinde ve Genel Kurul kararlarının çıkarılmasında aktif rol oynasa da bu kez kendi eliyle oluşturduğu kılavuz kuralları uluslararası topluma sunmaya başlamıştır. Halihazırda uzay çöplerinin azaltılmasına yönelik kılavuz kuralları önemli bir örnektir. Bunun yanında 2010 yılından beri yürütülen çalışmaların ürünü olarak, 2019 Haziran ayında kabul edilen "Uzay Faaliyetlerinin Uzun Vadede Sürdürülebilirliğine İlişkin Kılavuz İlkeler", uzaya ilişkin -bağlayıcı olmayan- en yeni hukuki kaynaktır. 

    Sonuç olarak...

    Uzay hukuku 20. yüzyılda gelişmeye başlayan yeni bir hukuk dalıdır, uzaya ve uzay faaliyetlerine ilişkin genel bir çerçeve çizmektedir. Uzay teknolojisinin gelişmesiyle birlikte de şekillenmeye devam etmektedir. Ancak diğer mekânsal kurallar içinde (deniz ve hava hukuku) en ilkel kalan hukuk dalı olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Devletlerin tutumu nedeniyle uzay hukuku, uzay teknolojisinin gelişmeleri ve hedefleri karşısında geride kalmaktadır ve bu durum pek çok tartışmayı doğurmaktadır.

    İşbu tartışmalara örnekler verecek olursak uzay faaliyetlerinde yer alan aktörlerin ve dünya yörüngesine gönderilen uyduların artmasıyla birlikte uzay trafiğinin düzenlenmesi, yıllar geçtikçe işlevini yitiren uyduların ve bunların parçalarının yarattığı uzay çöplerinin hukuken düzenlenmesi, uzay turizmi, uzay madenciliği ile Ay ve Mars'ın kolonileştirilmesi gibi konular, bugün uzay hukukunun gündeminde olan tartışma konularıdır.

    Bu yazıyla birlikte uzay hukukuna ilişkin genel bir çerçeve verdiğimi umuyor ve ilerleyen dönemde yukarıda bahsettiğim tartışmaları daha ayrıntılı anlatmanın sözünü vererek şimdilik yazıma bir nokta koyuyorum.

    Sağlıkla kalmanız dileğiyle,

    Dr. Merve Erdem Burger 

     

    Yorum

    Zaten Hesabınız Varsa Buradan Oturum Açın
    Henüz bir yorum yapılmamış. İlk yorum yapan siz olun
    Dr. Ayşe Elif Yıldırım, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden 2010 yılında mezun olduktan sonra uluslararası hukuk alanında çalışmalar yapmaya başlamıştır. Avrupa’nın çeşitli şehirlerinde uzun süreli ikamet eden Dr. Yıldırım 2012 yılında Catolica Globa School of Law’dan Uluslararası ve Avrupa Birliği Hukuku alanında LL.M., 2015 yılında da İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nden Avrupa Birliği alanında M.A. diplomalarını aldıktan sonra 2015 yılında Nova School of Law bünyesinde Portekiz Bilim ve Teknoloji Vakfı’nın sağladığı bursla doktora çalışmalarına başlamıştır. Uluslararası Hukuk ve Şirketlerin İnsan Hakları sorumlulukları ile alakalı yazdığı hukuk doktorası tezi, tez jürisinden takdire layık görülmüştür. Sürdürülebilir kalkınma ve iş dünyasının insan hakları sorumlulukları Dr. Yıldırım’ın ilgi alanlarına girmektedir ve bu alanlarda çalışmalarını sürdürmektedir.
    © 2024 BinYaprak. Tüm Hakları Saklıdır.
    Bir TurkishWIN girişimidir.