Covid-19 Salgınında, kaybettiğimiz değerli büyükleri Hanife ve Mustafa Avcı'nın hikayesini paylaşan, en küçük kızları (kazan dibi) Yasemin Avcı'ya teşekkür ederiz.
Bugünkü adıyla Sivas İmranlı Atlıca Köyü, Sivas il merkezine 122 km uzaklıkta. 1930'lu yıllara kadar köyün adı Ağızgir olarak bilinirken, daha sonra değiştirilerek Atlıca olmuş. Bu köy, o dönemde kendi içinde 2 bölgeye/köye ayrılmış ve bu bölgeler arasında yalnızca en fazla 1 km kadar bir mesafe varmış.
Bu köyün en güzel kızı Hanife ile en yakışıklı delikanlısı Mustafa'nın yolları, çeşme başında kesişir. Aralarındaki masum bakışmalar bir süre sonra yerini aşka bırakır. Henüz 15'inde bile değilken Hanife bir gece bohçasını alıp Mustafa'ya kaçar. Ancak kimse, neden Mustafa'nın annesinin Hanife'yi istemeye gitmediğini, ya da neden Hanife'nin kaçmayı tercih ettiğini tam olarak bilmez. Çocukları da hiç sormamış , akıllarına gelmemiş.
Kaçtıkları yer , maksimum 1 km uzaklıkta olan Mustafa'nın evi. Zengin bir ev değil tabii, köy yerinde başka bir yere gitme şansları da yok. En yakın kasaba olan İmranlı'ya bile yürüyerek ancak 24 saatte varılırmış. Köy halkı da, yokluk içinde yaşam mücadelesi veren kendi halinde mütevazi insanlarmış.
Mustafa 1937, Hanife ise 1940 doğumlu. Nüfus cüzdanları böyle söylese de köy halkı ve çocukları bu bilgilerin doğru olmadığını düşünür; o zamanlar kayıtlar hep eksik veya yanlıştır. Kimin doğruydu ki..
Mustafa, 3 yıl askerlik yapar. Bu süre boyunca Hanife'ye şiirler yazar:
Esti bir rüzgar, beni attı Van'a,
Bakın resmime, benzer mi bana?
Akşam olur, gizli gizli ağlarım,
Beylik battaniye, üzerime atarım.
Askerin yatağı, hep bir sırada,
Nöbetçi subayı, gezer arada.
Ben burada, gönlüm orada,
Bakın resmime, benzer mi bana?
Bu sırada Hanife, iki erkek çocuğunu dünyaya getirir. Ancak her iki bebek de bakımsızlık ve geç müdahale nedeniyle hayatını kaybeder. Hanife hep "Nur topu gibiydiler, nazardan öldüler." der. Ne geldiyse başımıza hep ''nazar''.
Yine aynı dönemde Hanife'nin annesi hastalanır ve hastaneye kaldırılır, ancak yokluk, ulaşım imkansızlığı sebebi ile annesinin vefatına yetişemez hatta kimsesizler mezarlığına konulan annenin mezarlığına ulaşmak bile mümkün olamaz. Hanife'nin en büyük acısıdır bu...
Mustafa'nın annesi Hanife'ye pek iyi davranmamış. Ancak Hanife'nin gidecek başka yeri olmadığından, mecburen aynı evde yaşamışlar. İlk kızları 1956'da tarlada doğar, ikinci kızları 1960'ta köyde dünyaya gelir. Üçüncü çocuk, bir erkek, 1963'te doğar. Artık büyük şehre, İstanbul'a göç etme vakti gelmiştir. Köy yerindeki yokluğa bir yere kadar dayanılır.
Aile, 1964 yılından sonra İstanbul'a göç eder. 1969'da "kazan dibi" olan kızları doğar. Artık dört çocuklu bir ailedirler. Ancak geçim çok zordur. Hanife, "Bir göz odada kaldık. Çok çektik. Yerde yatarken sırtıma iğneler batardı ama size bir şey diyemezdik babanızla." diyerek o günleri anlatır.
O dönemlerde muzun tane ile alınıp tane ile çocuklara paylaştırıldığı, pişen bir tencere yemeğin birlikte yenildiği, Hanife ve Mustafa'nın yemeyip çocuklarını doyurduğu yıllardır. Yokluk içinde olsa da. birbirlerine sevgiyle bağlı bir ailedirler.
Mustafa işçilik yapar, Hanife ise evde çocuklarını büyütür. Çocukları büyüyüp hayata atılır. İkinci kız Almanya'ya gidip orada bir hayat kurar. En büyük kız iki kez aynı kişiyle evlenip boşanır ve sonunda kendi yolunu çizer. En küçük kız ailenin rol modeli olur, çok çalışır ve başarılı bir hayat sürer. Erkek çocuk ise (erkekti nihayetinde,beklenilen erkek), okur, kendi ailesini kurar.
Hanife, üç torununu büyütür. Diğer torunları Almanya'da olduğu için yalnızca yazları görebilir. Toplam beş torun, en büyük torunun oğlu olduğunda, yere göğe sığdırılamadı o çocuk..Dile kolay torunun oğlu..
Mustafa emekli olduğunda ikramiyesi ve sattığı arsadan gelen parayla Hanife'nin deyimiyle "saray gibi" bir ev alırlar. Bu ev, yaklaşık 40 yıldır ailenin buluşma noktasıdır.
Hep koyun koyuna yatarlar, asla bir gece dahi ayrı kalmazlar, asla ayrı yemek yemezler, dışarıda bir şey yiyen diğerine de aynısı mutlaka tatsın diye yanında getirirdi.
Nasıl bir bağ, Nasıl bir sevda..
2020'ye gelindiğinde, Covid-19 tüm dünyayı etkisi altına alır. Mart ortası gibi ülkede sokağa çıkma yasağı başlar. Hastaneler dolu, tedavisi henüz yok, sağlık ekipleri yetersiz. Oğlan önce evinde yatar ama sonra Covid olduğu anlaşılır ve hastaneye kaldırılır, belli ki en büyük kız da Covid ama bir şekilde kendini toparlar.
Mustafa'nın artık vücudunda yaralar oluşur, kendinde değildir. Nereye kadar evde müdahale edilebilir ki..
28 Mart hastaneye kaldırılır, zor yer bulunur. 6 Nisan gözlerini bir daha açmamak üzere kapatır. Hanife de 31 Mart 2020 tarihinde çok zor yer bulunarak hastaneye kaldırılır. Mustafa vefat edene kadar ikisi de birbirlerini hiç sormazlar.
Çocuklar anlarlar, aralarında bir mesajlaşma yöntemi vardır ve kesin durumdan haberdardılar. Eminler..
Hanife de tam 13 gün sonra vefat eder..
Vedalaşamamak çok dokundu çocuklara, cenaze töreni bile olamadı..Oysa Hanife ve Mustafa her hastalığa, her cenazeye giderlerdi. Onlara gelen de olamadı.
Sessiz sedasız gittiler..
Mustafa'nın vasiyeti gereği Sivas'taki köylerine defnedilmesi gerekir. Ölüm kağıdında normal ölüm yazdığından, yasak olan şehirlerarası seyahat özel izinle halledilir.Ancak izin sadece 2 kişiye çıkar, aracı kullanacak olan şoför yani en büyük torun ve refakatçi olan en büyük kız..
Hanife ise ölüm kağıdında Covid yazdığından İstanbul'da defnedilmek zorunda kalır. Mecburen kendisine hayır etmeyen kayınvalidesinin koynuna defnedilir. Yasaklar devam..
Cenazeye sadece en büyük kız, en küçük kız, oğlan, Hanife'nin yeğeni ve onun oğlu (ahh Engin sen nasıl bir çocuksun, hakkın ödenmez, mezara girip Hanife'yi o yerleştirdi) gelin ve torun…Diğer kızları gelemez. Bu da hayırlı oldu dedi çocukları, vedalaşabilmek için her gün Hanife'yi ziyarete gittiler,
Çocukları, onları bir araya getirmek için bir yıl bekler. 2021 Haziran ayında, Hanife ve Mustafa Sivas'taki Atlıca Köyü'nün tepesinde yeniden bir araya getirilir.
Çocukları onların cennette buluştuğuna inanır ; birbirlerine verdikleri sözü tuttular, ölüme de birlikte gittiler. Ölümü de birlikte yaşıyorlar. Cennette buluştular, çocuklar emin.
Yine gülüyorlar, Mustafa ''kızay edo kalk çay yap içelim'', Hanife ''bu sefer sen koy Musto, hiç halim yok'' diyor.
Sizi örnek aldık, sizi çok sevdik, sizin sevdanız bize denk gelmedi ama size sevdalandık biz, hem de çok derinden diyor çocukları.
70 yıla yakın sürdü sevdanız, kırılmadan, kırmadan, darılmadan, darıltmadan, dağılmadan, melekler arasındaki yerlerini aldılar diye de ekliyorlar.
Siz hep aklımızda ve kalbimizdesiniz..
Baba ocağımız evimiz sizin için hep var olacak. Sizin adınızı yaşatmak için en küçük kız Ha-Mu Mum' u yarattı. @Ha_Mu , sizler adına kadınlar ve çocuklar başta olmak üzere tüm ihtiyaç sahiplerine el uzatmaya çalışıyor.
Özlemimiz asla bitmeyecek diyor çocuklar. Hanife'nin kaderini yaşadı çocukları da, Hanife ile vedalaşamadılar. Tıpkı Hanife'nin kendi annesi ile vedalaşamadığı gibi ama her daim ziyaret edecekleri bir kabristanı olduğu için de şükür ediyorlar.
İyi ki sizi seçmişiz anne, baba olarak..İyi ki..
Çok seviyoruz, çok özlüyoruz
Hanife ve Mustafa'nın çocukları…
Şahhanım,Güllü,Alişir,Yasemin
Hanife ve Mustafa Avcı'nın sevgi, mücadele, kayıp ve bağlılıkla örülü yaşamları, aynı zamanda birçok insanın belleğinde yankı bulacak gerçek bir hayat hikayesinin özeti . Onların 70 yıla yakın süren birliktelikleri ve bu süre boyunca birbirlerine olan sadakatleri, günümüzde nadir görülen bir sevda örneği.
Özellikle zorluklara rağmen birbirlerini hep korumaları ve destek olmaları, hepimize ilham verdi.
Anılarla dolu olan bu hikaye, aynı zamanda kayıpların ne kadar derin izler bıraktığını, ancak sevgiyle bu izlerin nasıl şifa bulabileceğini anlatmayı hedefliyor..
Çocuklarının anne ve babalarına olan düşkünlüğü, onların hayatlarına nasıl birer örnek teşkil ettiklerini yansıtıyor.
@Ha_Mu Mum'un , doğuş hikayesi ise Hanife ve Mustafa'nın sevgi dolu mirasını sürdürme çabasını simgeliyor. Bu hikayemiz insanlara hem ilham hem de hayatın ne kadar değerli olduğunu hatırlatmak için paylaşıldı..
Kaleme alan kim mi 😊
Kazan dibi olan kız; Yasemin
BinYaprak; iş hayatına atılmaya hazırlanan farklı coğrafyalardaki üniversiteli kadınla, çalışan kadının ilham, tecrübe ve iş fırsatlarını paylaştıkları, çalışan kadının dijital kız kardeşlik çemberi.
BinYaprak; iş hayatına atılmaya hazırlanan farklı coğrafyalardaki üniversiteli kadınla, çalışan kadının ilham, tecrübe ve iş fırsatlarını paylaştıkları, çalışan kadının dijital kız kardeşlik çemberi.
2023 BinYaprak. Tüm hakları saklıdır. Bir TurkishWIN girişimidir
Yorum