İlham Röportajları: Begüm Önsal

    WhatsApp-Image-2023-10-09-at-22.37.14

    29 Temmuz 1999'da İzmir'de doğdum. 2017 yılında Bornova Anadolu Lisesi'nden mezun olduktan sonra Koç Üniversitesi Kimya ve Biyoloji Mühendisliği bölümünde lisans eğitimimi tamamladım. Eğitimim boyunca Pazarlama ve Sürdürülebilirlik alanlarında uzmanlaştım. 2019 yılında Sosyal Medya komitesinde başlayan CampusWIN maceram 2022 yılında Outreach komitesi liderlerinden biri olarak sona erdi. Üniversite eğitimim esnasında çeşitli kurumlarda 4 staj yapıp, mezuniyetim sonrası Kiğılı'nın Yurtdışı Satış Departmanı'nda 1 yıl boyunca Yurtdışı Bayiler Sorumlusu olarak görev yaptım. An itibariyle, dünyanın ilk 5 işletme okulundan biri olan Bocconi Üniversitesi'nde Marketing Management alanında yüksek lisans eğitimime devam ediyorum.  

    1) Sizi kısaca tanıyalım: Nerede doğdunuz, ne okudunuz, şimdi ne yapıyorsunuz?

    29 Temmuz 1999, İzmir doğumluyum. İzmir'in köklü liselerinden Bornova Anadolu Lisesi'ni bitirip, lisans derecemi Koç Üniversitesi Kimya ve Biyoloji Mühendisliği bölümünde tamamladım. Kimya ve Biyoloji derslerimin yanında pazarlama ve sürdürülebilirlik alanlarında da Global Learning and Leadership for Sustainability (GLLS) programı dahilinde dersler alma, liderlik seminerlerine ve çeşitli workshoplara katılma imkanım oldu. Okulum sayesinde Vietnam ve Endonezya'da düzenlenen iki yurt dışı programına da katılma şansım oldu ve bu programlar sayesinde pazarlamaya olan ilgimi keşfettim. Ayrıca, 2019 yılının yazında tam pandemi öncesi AIESEC tarafından organize edilen Dare to Dream in Suzhou projesine katılıp, Çin'de gönüllü olma şansım oldu.

    Mezuniyetim sonrası 1 sene boyunca Kiğılı'nın Yurtdışı Satış departmanında Yurt dışı Bayiiler Sorumlusu olarak çalıştım. Hayatımın en güzel 1 yılıydı diyebilirim, çok değer gördüğümü hissettiğim, çalışmaktan çok keyif aldığım ve farklı yerleri deneyimlediğim çok güzel bir süreçti benim için. Beni hem profesyonel olarak hem de duygusal olarak çok geliştirdi ve büyüttü.Daha sonrasında ise Bocconi Üniversitesi'nin Marketing Management programına kabul almamla beraber şirketteki görevimden ayrılıp, ağustos ayı itibariyle Milano'da yeni bir hayata başladım. Şu anda da tam gaz Bocconi Üniversitesi'ndeki derslerime devam ediyorum. 

    2) Sizi yönlendiren anlar ve kişiler kimlerdi? Mesleğinizi nasıl seçtiniz, karar anlarınız neler oldular?

    Hayatımın başından beri annem, babam ve anneannem bana hep destek oldular, kendilerince en doğru olan yolları bana olabildiğince gösterdiler, açıkladılar. Özellikle, annemin liderlik yönünün ve babamın insanları anlama ve analiz becerileri beni çok etkiledi. Çocukluğumdan beri hep onların iyi yönlerini ve başarılarını kendime model gördüm, üstüne daha da fazlasını koymaya çalıştım. Ailem ve bana sağladıkları imkânlar sayesinde, profesyonel yanıma ek olarak bir sürü dil öğrendim, hobiler edindim ve çok fazla değişik ülkeyi görme şansım oldu. Okuyacağım bölüme karar verirken, her alana rahatlıkla uyum sağlayabilecek ve bana analitik düşünceyi en iyi şekilde kazandıracak bölümlerden birini seçtim. Mühendislik okumak bence sadece bir süreç tasarımından ya da üretim alanına hâkim olmaktan ibaret değil. Size kazandırdığı analitik düşünce becerisini hayatınızın her alanında uygulayabiliyorsunuz.

    Üniversitenin ikinci senesinde zorunlu üretim stajımı yaptım. SOCAR'da yaptığım bu staj hem okuduğum bölümü daha iyi tanımama hem de üretim alanında çalışmaya daha az istekli olduğumu görmeme yardımcı oldu. Üretim, özellikle de petrokimya sektörü için, gerçekten bu işe yüreğini koyarak çalışılması gereken bir alan. Ben o zaman ilgimin pazarlama alanına kaymış olduğunu anlayarak tüm seçmeli derslerimi pazarlama alanından almaya karar vermiştim, iyi ki de vermişim. Bir konuya ya da bir alana gerçekten ilgili olduğunuz zaman o konuda yaptığınız herhangi bir çalışma size zorunluluk gibi hissettirmiyor. Meslek seçiminde en çok yoğunlaşmamız gereken şey bu diye düşünüyorum: Yaptığınız işi gerçekten seviyor musunuz? Size zorunluluk gibi mi geliyor?

    Hayatımda beni en çok etkileyen bir diğer an da mezun olmadan önce yaptığım uzun dönemli stajım oldu, bana bir şirkette aramam gereken tek şeyin profesyonel değer olmaması gerektiğini öğretti. O zamandan sonra hep çalışmak istediğim, ilgimi çeken şirketlerinin belli bir şirket kültürünün, güçlü bir ekip anlayışının olmasına, şirketin çalışanlarına verdiği değere özellikle dikkat ettim.

    Bu sayede de yolum Kiğılı ile kesişti. Kiğılı'da ülkemizin ileri gelen iş adamlarından Abdullah Kiğılı ile tanışmak benim için çok özel bir deneyimdi. Kiğılı'da da hayatıma büyük etki eden insanlarla tanıştım, özellikle de değerli direktörlerim Taylan Bey ve Gökhan Bey olmak üzere ve tabii ki değerli ekip arkadaşlarım. İki direktörüm de bana iyi bir yönetici nasıl olur, zor dönemler nasıl atlatılır gibi konularda büyük katkıda bulundular. Öyle ki, hem perakende sektöründen çok keyif aldım, hem de normalde kariyer planlamam pazarlama üzerineyken satış alanını çok sevdiğimden planlamamın odağını bu alana çevirdim. Şirketteki bir yılım boyunca gerçekten değer gördüğümü hissettim ve hep gördüğüm değerin hakkını vermek istedim.

    Hayatımı değiştiren en son olay ise Bocconi'ye kabulüm oldu. Bazı akademik danışmanların zamanında anneme ve bana "Kızınız mühendislik okuyor, işletme okullarına kabul alamaz." sözlerinden dolayı zaten kabul alamam diye düşünerekten, şansımı denemek için başvurmuştum. Bocconi olur da yüksek lisans yaparsam, bunu yapmak istediğim tek okuldu. İyi bir pazarlamacı ya da satışçı olabilmeyi en iyi öğrenebileceğimiz ülkenin İtalya olduğunu düşünüyorum, özellikle de çalışmak istediğim perakende ve lüks sektörleri adına. Tabii bu kabul çok sevdiğim işimden ve ekip arkadaşlarımdan ayrılmamı gerektirdiğinden benim için oldukça zor bir veda oldu ama ekip arkadaşlarım ve direktörlerim beni o kadar motive ettiler ki Milano'ya daha da azimli bir şekilde taşınmış oldum. 

    3) Aileniz kariyer yolculuğunda sizi nasıl yönlendirdi, destek oldu mu?

    Ailem, kariyer yolculuğumun her adımında bana hem maddi hem de manevi olarak çok destek oldular. Özellikle annem kurumsal hayatla babama kıyasla daha iç içe olmasından ötürü kariyer mentorluğu rolünü de bir süreliğine üstlendi diyebilirim. Babamın da bu yolculukta en büyük önceliği benim mutluluğumdu.

    İkisi de kendimi geliştirmem için bana çeşitli imkânlar sundular. Ne zaman bir dil öğrenmek istesem, ne zaman bir spora başlasam ya da ne zaman bir programa katılmak istesem bana en doğru ve en uygun kaynağı bulmak için çok çaba harcadılar. Çok çalışmak istediğim bir şirketin staj programından ret cevabı aldığımda bile benimle üzüldüler ama sonrasında bana kendimi toparlamak için gerekli moral ve motivasyonu da verdiler. İkisi de kendi alanlarında çok başarılı insanlar ve çocukluğumdan beri onları kendime örnek alarak, motive olarak kendi yolumu çizdim diyebilirim. 

    4) Kendinizi geliştirmek için neler yapıyorsunuz? 

    Olabildiğince okumaya ve gezmeye çalışıyorum. Ayrıca öğrenebildiğim kadar yabancı dil öğreniyorum, an itibariyle İtalyanca ve Çince dersleri alıyorum. İkisi de birbirinden keyifli diller, özellikle Fransızcamın da iyi olması İtalyanca öğrenmeyi oldukça kolaylaştırıyor. İnsanlarla kendi dillerinde kuracağınız bir diyaloğun, sadece İngilizce konuşulmasından daha samimi olduğunu düşünüyorum. Bu karşı tarafa sadece onların dilini değil, kültürünü de bildiğinizi ve buna saygı duyduğunuzu göstermenin en içten yolu bence. Bu konuda anneannem hep "1 dil 1 insandır." der. Ayrıca, bir dili iyice anlayabilecek düzeydeysem o dilde yazılan kitapları orijinal haliyle okumayı seviyorum. Şu anda bunu sadece İngilizce ve Fransızca için yapabiliyorum ama bence hem dili geliştirmek hem de çevirilerde yaşanabilen kayıplar, çevrilemeyen kavramları yakalamak için harika bir yol.

    Kendimin ya da ailemin maddi gücü yettikçe başka ülkeleri gezmenin, onların kültürünü deneyimlemenin bize çok şey kattığına inananlardanım. Çin, İngiltere ve İtalya'daki uzun süreli eğitimlerimin bana global bir vizyon kattığını düşünüyorum. Kendime bu konularda hedef koymayı da seviyorum, mesela Çince ve İtalyancadan sonra kesinlikle İspanyolca öğrenmek istiyorum. 

    5) CampusWIN sizin hayatınıza nasıl dokundu? 

    CampusWIN'i zamanında yeni gelen Championlarımıza iş dünyasının bir simülasyonu olarak tanımlamıştım. Farklı komiteler, bir şirketin farklı ama birbirine bağlı departmanları gibi çalışırlardı. Her birimizin belli sorumlulukları, belirli deadline ve recurring taskları vardı. Bir yandan da serbestçe proje üretebileceğimiz, kendi ilgi alanımıza ağırlık verebileceğimiz bir platforma da sahiptik.

    CampusWIN, beni ben yapan şeyler arasında büyük bir yer kaplıyor. Kabuğumun dışına çıkmayı en başta buraya girerken başarıp, devamında da hep konfor alanımın çok dışında olan şeyleri denedim. Hem iyi bir takım çalışanı hem de iyi bir lider olmayı CampusWIN'de öğrendim. İlk başladığımda sosyal medya ekibinin bir üyesiyken, daha sonra Mentorluk komitesi ve sonrasında da Outreach ekibinin 3 liderinden biri oldum. Outreach ekibinin o dönemki halinin bir Satış & Pazarlama departmanından çok farkı yoktu, partner kulüpler ve Women In Business kulüpleriyle olan ilişkimizden dolayı biraz Kurumsal İlişkiler gibiydi de diyebilirim. Genç yaşta böyle liderlik pozisyonlarında bulunmak benim kurumsal hayata ve ileride bulunacağım liderlik pozisyonlarına iyi bir temel kurmamda yardımcı oldu.

    Ayrıca, programımızın yapısından dolayı alışılagelmiş normların dışında bir gruptuk. Programda bulunduğum sürece kimsenin kimseyi yargılamadığı, tam tersine kendisi olması için motive ettiği ve elde ettiği başarılarda da hep beraber sevindiğimiz bir komüniteydik. Belki birbirimizden uzaktaydık, bazılarımız İstanbul'da bazılarımız Ankara'da ve bazılarımız Kayseri'de okuyorduk ama dertlerimiz, hedeflerimiz ortak olduğundan özellikle de pandemi döneminde birbirimizin destek sistemi olmuştuk diyebilirim. 

    6) Hayatınıza etki eden, ilham aldığınız kişiler kimler, bize onlardan bahseder misiniz? 

    Hayatta en başta ilham aldığım kişi anneannem diyebilirim. 5 kardeşlik bir ailede, tek okuyup meslek sahibi olan kardeş anneannem. Bu sebeple de hayatımdaki en güçlü figürlerden biridir. Annem ve babam da farklı yönleriyle benim için ilham kaynağı olmaya devam ediyorlar. İkisinin de farklı liderlik anlayışlarının, farklı bakış açılarının olması bana da yansıyor. Şu anda olduğum noktada en çok onların emeği ve ilhamı var.

    Bunun dışında özellikle eski patronum Abdullah Kiğılı, gençlerin ilham için ihtiyaç duyduğu bir patron diyebilirim. Şirkette bulunduğum bir yıl boyunca ne zaman beni ya da herhangi bir çalışanını görse halini, hatırını sorar, bizimle sohbet ederdi. Bu özellikle işe yeni başlayanlar için çok önemli bir nokta diye düşünüyorum, çünkü genelde belli bir seviyeye gelene kadar iş dünyasında patronunuzla aynı masada oturmuyorsunuz. Bütün bir yıl boyunca, neredeyse her gün ofise gelir, her şeyi en ince detayına kadar inceler ve takip ederdi. Bu açıdan Abdullah Bey için çalışıyor olmak benim için hem çok büyük bir şans hem de kendisi benim için çok büyük bir ilham kaynağı oldu diyebilirim.

    Ayrıca, hayatta herkesin belli evrelerde belirli mentorları olur. Direktörlerim de o bir yıl boyunca bana sadece iş konusunda değil, kişisel gelişimim ve liderlik becerilerim konusunda da mentorluk yaptılar. Belli bir noktada onların liderlik yöntemleri, iletişim becerileri, çoğu genç arkadaşın iş dünyasında denk gelebileceğinden çok daha farklı, çok daha günümüzde ihtiyaç duyduğumuz yönetici kalıbında diyebilirim. Bana o kadar ilham verdiler ki, ileride kendi çalışanlarımın beni böyle anması benim için en büyük başarı olur diye düşünüyorum.

    Özel hayatımdaki ilham kaynaklarımın yanı sıra daha bilinen bazı ilham kaynaklarım da var tabii ki. Şu anda global iş dünyasında en büyük idollerimden biri Delphine Arnault diyebilirim. Özellikle lüks ve perakende sektöründe çalışan herkesin bildiği ya da bilmesi gereken LVMH grubunun yönetim kurulunda bulunan tek kadın ve en genç üye. Perakende ve lüks sektörü her ne kadar ağırlıklı olarak kadınları hedef alsa da çoğu şirketin yönetimi maalesef ki ağırlıklı olarak erkeklerden oluşuyor. Son olarak da her Türk gencinde olduğu gibi, en büyük ilham kaynağım Atatürk'tür. Özellikle yurtdışına taşındığınızda, geride bıraktığınız ülkenizi düşündükçe, onu en iyi şekilde temsil etmek için daha da gayret gösteriyormuşuz gibi hissediyorum ve bu gayret, bu motivasyon tamamen Atamızın bize emanet ettiği ülkemizi gerek kurumsal alanda gerek herhangi bir spor ya da sanat dalında güzelce temsil etmek ve gururlandırmak istediğinden geliyor diye düşünüyorum. 

    7) Kendimiz geliştirmek için hangi dijital kaynakları takip edelim? Mutlaka okumalısın dediğiniz kitaplar var mı? 

    Ben bu aralar Robert Greene'in kitaplarına takmış durumdayım.Bana göre "İnsan Doğasının Yasaları" kitabı günümüzün Sun Tzu "Savaş Sanatı" gibi , özellikle de ilk defa bir işe başlayacak ya da yepyeni bir ülkeye taşınacak birinin mutlaka okuması gereken bir kitap olduğunu düşünüyorum.

    Şu anda ayrıca Dune serisinin ikinci kitabını okuyorum. Kitap yıllar önce yazılmış olsa bile günümüz politikasının yıllar önce yapılmış detaylı bir analizi gibi, bence özellikle de lise dönemindeyseniz ya da üniversiteye yeni başladıysanız bir hayal dünyası üzerinden yakın geçmiş ve günümüzün bazı politik öğelerini daha iyi anlayabiliyorsunuz.

    Bunun dışında özellikle spor yaparken ya da uzun bir yoldaysam podcast dinlemeyi seviyorum. Ben çalıştığım ve çalışmayı devam etmeyi hedeflediğim sektör gereği "The Run-Through with Vogue" serisini takip ediyorum. Kişisel gelişimim ve iyi hissetmek açısından, Ece Targıt'ın "Yoldayız Geliyor Musun?" podcastini ve "Kendine İyi Davran" serisini dinliyorum. Bunun dışında farklı konularda bir fikrim olsun, kendime her açıdan bir şeyler katmak istiyorum dediğim zamanlar, yeterli vaktim varsa Jordan B. Peterson Podcast'i de takip ediyorum.

    Digital Newsletter olarak yine alanım gereği Business of Fashion'ı takip ediyorum. Bunun dışında Harvard Business Review'un hem newsletterını hem de eski içeriklerinden derlemiş oldukları kitap serilerini çok seviyorum ve çok faydalı buluyorum. Ayrıca, Sürdürülebilik tarafındaki merakımı da Sertaç Doğanay'ın "Sürdürülebilir bir Dünya" serisi üzerinden gideriyorum hem LinkedIn'den hem de Whatsapp'ta kurdukları grup üzerinden takip ediyorum. Günümüzde, alanınız ne olursa olsun sürdürülebilirlik konusunda kişinin kendisini eğitmesini çok önemli buluyorum. Şu an özellikle büyük şirketlerin en büyük odak noktalarından biri sürdürülebilirlik. Geleceğin yöneticileri olarak da bu en büyük sorumluluklarımızdan biri olacak diye düşünüyorum. 

    8) Tekrar 20 yaşında olsanız neyi farklı yapardınız? Bu mesleği seçmeyi düşünenlere ne tavsiye edersiniz?

    Tekrar 20 yaşında olsaydım, değiştirmek istediğim çok şey var diyebilirim. Birincisi, korkmamak. Anneannem hep "Hiçbir şeyden korkma ama ölümden kork." Der. Staj başvurusun reddedilecek diye başvurmuyor musun? En kötü ihtimal reddedilirsin ama seneye tekrar denersin. Bir işe kabul aldın ama taşınman gerekiyor, yalnız kalacağım diye mi korkuyorsun? Belki ama o yalnızlık hem bazı açılardan seni geliştirecek hem de eninde sonunda geçecek. Korkmaya elbette ki engel olamayız ama korkulara bağlı yaşarsak da hayatı asla tam tadında yaşayamayabiliriz. İkincisi, hayır demeyi ya da ayrılmayı bilmek. Hayatınızın her alanında birbirinden farklı personalarla karşılaşacaksınız. Bunlardan bazıları çok iyi insanlar olacak ama bazılarının o kadar da iyi niyetli olmadığını göreceksiniz. Kurumsal hayattan örnek vermek gerekirse, ben de yaptığım stajlardan birinde kötü bir durum yaşadım. Yöneticim çok iyi olsa da kurumdaki başka bir çalışanın özellikle stajyerlere karşı ezici bir tavrı vardı ve bu beni çok rahatsız ediyordu. Neredeyse tüm stajım boyunca, deneyim kazanabilmek adına sabrettim fakat çok sonradan anladım sabretmek zorunda olmadığımı. Bazen, gerçekten de bir yer, bir kişi veya kişiler size iyi gelmiyorsa bunlara hayır deyip, ayrılmayı bilmek kendinize yapabileceğiniz en büyük iyiliklerden biri. Hiçbir şeyi tolere etmek zorunda değilsiniz.

    Üçüncüsü, umutsuzluğa kapılmamak. Hayatta her şeyin üst üste geleceği zamanlar olacak ve bu zamanlarda doğal olarak üzüleceğiz, sinirleneceğiz. Umutsuzluğa kapılmayıp, kendimize küçük de olsa bir hedef koymak bazen bize gerekli motivasyonu verebiliyor. Şunu da gördüm ki, gerçekten en kötü günler bile bir şekilde geçiyor ve sonunda her zaman bizi bekleyen sürprizler, güzel haberler oluyor.

    Perakende ve Lüks sektörlerinde, satış ya da pazarlama alanlarında çalışmayı planlayan genç arkadaşlarıma tavsiyelerim şunlar olur:

    1.Mutlaka bir kodlama dili, özellikle de Phyton'ı öğrenmeye çalışın. Dijital okuryazarlığınızı arttırmaya çalışın. Gelecekte işimiz şu anda olduğundan daha da dijitale geçmiş olacak. Bizim şu anda gördüğümüz Master derslerimizden biri tamamen Phyton temeli üzerine kurulu. Kodlama dili öğrenmek ayrıca analitik düşünce tarzına uyum sağlayabilmek adına da çok önemli. Hem satış hem de pazarlama departmanları şu anda da olduğu gibi ileride de Big Data ve bunun analizi üzerinde çalışmaya devam edecekler.

    2. Bol bol okuyun, newsletterları takip edin. Daima gündemdekilerden haberiniz olsun ve işiniz için gereken temel yeteneklerin ne olduğunun bilincinde olun. Bu sadece bizim alanımız için değil tüm iş alanları için geçerli. Bir örnek verecek olursam; bir stajımda yanıma ek olarak bir Sosyal Medya stajyeri aranıyordu ve ilk aşama mülakatlarını ben yapıyordum.Mülakatta kıza yapacağı şeyleri açıkladıktan sonra CV'sinde yazan bilgilerin de ışığında dijital yeteneklerinin seviyesini sormaya başladım. "Canva üzerinden basit içerikler üretebilir misin?" diye sorduğumda "hayır" cevabını aldım. En son olarak "Excel'i başlangıç seviyesinde kullanabilir misin?" diye sorduğumda da "hayır" cevabını alınca anladım ki karşımdaki aday bu rolün basit yeteneklerini maalesef bilmiyor ve bazılarından da haberi yok. Daima, en güncel yetenekler neler olmalıdır araştırın ve asla ama asla CV'nizde bilmediğiniz şeyleri bulundurmayın.

    3. Mutlaka İngilizce dışında bir yabancı dil daha öğrenmeye çalışın. Bu sektör için özellikle Fransızca biliyor olmak size çok büyük bir artı kazandırır, sektörün öncü markaları Fransız ve İtalyan olduğundan dolayı. Daha zor bir dil denemek isterseniz de özellikle Lüks tüketimde Çin'in payı çok büyük olduğundan Çince öğrenmenizi önerebilirim.

    4. Networking, Networking ve daha da fazla networking! Özellikle de satış alanında çalışmak isteyenler için networkingin anlamı daha da büyük çünkü o network bir gün gelip müşteriniz olabilir, ortağınız olabilir. Ne kadar fazla insanla tanışırsanız hayatınıza o kadar fazla perspektif katmış olursunuz, ki bu sadece kurumsal hayat için değil özel hayatımız için de çok değerli bir şey.

    5. ve son olarak hayatınızda türlü türlü zorlukla karşılaşacaksınız, bunları güler yüzle ve dirençle karşılamaya çalışın. Kendinizi işiniz dışında da adayabileceğiniz hobileriniz olsun. Hem iyi hem de kötü gününüzde yanınızda olacak, sizi daha iyi olmaya teşvik edecek arkadaşlarınız olsun. Daha önünüzde upuzun ve maceralarla dolu bir hayat var! 

     

    Yorum

    Zaten Hesabınız Varsa Buradan Oturum Açın
    Henüz bir yorum yapılmamış. İlk yorum yapan siz olun
    © 2024 BinYaprak. Tüm Hakları Saklıdır.
    Bir TurkishWIN girişimidir.