Dişil liderlik yolunuzda bu sefer sizlere kendi sesinizi duymanız için yol göstermeye çalışacağız. Hem anlamanızı hem de uygulamanızı sağlayacak bu yazı umarız sizlere ilham olur. Keyifli okumalar!
İnternet tarayıcınıza "hayat ile ilgili sözler" yazarsanız çıkan sonuçların çeşitliliği sizi de şaşırtabilir. Bunların hepsine katılmasak da aslında onlar birilerine göre "doğru". Herkes hayata kendi olduğu yerden bakıyor, kendi gerçekliğinden değerlendiriyor ve kendi anlamlarını yüklüyor. Aynı resme bakıp bambaşka şeyler görebiliyoruz. O klasik görseldeki gibi rakama bir taraftan bakınca 6, diğer taraftan bakınca 9 görülmesi kadar basit de değil çoğu zaman. Aynı yerden bakıp birinin Roma Rakamı, diğerinin harfler görmesi de olabiliyor. Ya da baktığımızda kimimize yaşlı bir kadın, kimimize genç bir kadın gibi görünen 1900'lerin başında çizilmiş bu görseldeki gibi algımız başka çalışıyor.
Bunlar somut görünenler karşısındaki farklı algılarımız. Aslında sistem hepimizde aynı işliyor. Görme; ışığın çevremizdeki nesnelere çarpıp yansımasıyla gerçekleşiyor ama beyin bildiği bir şeylere benzeterek anlamlandırıyor. Hatta eksik veri varsa bile tamamlıyor ve öyle algılatıyor. Belki illüzyon müzesi gibi yerlerde deneyimlemiş de olabilirsiniz, epeyce eğlenceli algılar da yaratabiliyor.
Soru şu: Görmek gibi fiziksel bir eylem bile beynimin manipülasyonuna açıksa, dünyada olanları nasıl değerlendireceğim?Aslında konu dışarıda o sırada ne olduğundan ziyade "bende" ne oluyor konusu. Çünkü dışarıda hep bir şeyler oluyor ama benim hayatımı benim algım şekillendiriyor. Aynı odada oturan bir grup insanın, içeri aniden bir köpek girdiğindeki tepkilerinin farkı gibi. Kimi korkudan yerinden zıplarken, kimi aman da ne şeker şey diye sarılmaya gidiyor.
CIYO programlarında da bahsederiz. Dış dünyada karşılaştığımız verilerin içinden, bazılarını seçiyoruz ve bu seçtiklerimizi beynimizde proses edip bilgi haline dönüştürüyoruz ve bu proseslerle kendi varsayımlarımızı ve hatta inançlarımızı oluşturuyoruz. Kararlarımızdan iletişimimize kadar bir çok şey bunlardan etkileniyor. Detayını merak ederseniz Harvard'li bir profesör olan Chris Argyris "Çıkarım Merdiveni" modelinde bu konuyu detaylı bir şekilde anlatıyor.
Bunları öğrendiğimden beri hep kendime sorarım:
Bu yaşadığım olayda "salt veri" ne?
Benim algım hangilerini değerlendirmeyi tercih etti?
Bu değerlendirme bende hangi duygumu çıkarıyor?
Tüm bunlarla ne yapacağım?
Mesela bir arkadaşımı telefonla aradım ve açmadı, sonra da geri aramadı. Bu durumdan kendimce sonuçlar çıkarıp, önemsenmediğimi düşünmem, bunun için üzülmem ya da kızmam ve ona sitemkar veya sert bir mesaj göndermem de olası, başına bir şey geldiğini düşünüp, korkmam ve telaşlı bir mesaj göndermem de olası. Ya da nötr bir şekilde aradığımı, ulaşamadığımı, kendisinden cevap beklediğimi de yazabilirim :)
İç dünyamız bazen çok karmaşık olabiliyor. Bu örnekteki gibi şıp diye fark edip, seçenekleri gözümüzün önüne seremeyebiliyoruz. Ama bu becerimizi geliştirebilmek de mümkün.
Günümüzün en popüler terimleri arasına girmeye başlamış olan "Mindfulness" egzersizleri benim bu konuda da çok işime yaradı. En temel tanımıyla Mindfulness; "bilinçli farkındalık" olarak dilimize çevriliyor ve "şimdiki zaman farkındalığı" demek.Şu anda gerçekleşen her şeyi, duygu düşünce ve olayları, bilinçli bir şekilde, yargılamadan ve nazik bir dikkat ile izleyebilmek. Buradaki anahtar kelimeler "yargılamamak ve nazik bir dikkat". Zaten az önce ne dedik; yargılar benim yüklediğim anlamlar ile alakalı ve çoğunlukla gerçeklik değil.
Uzmanlıklarım arasında olan Mindfulness ile ilgili internette de çok sayıda kaynak ve egzersiz bulabilirsiniz ancak burada size iki basit egzersiz önereceğim. Şu anda bu yazıyı okurken bile yapabilirsiniz.
1. Egzersiz: Gözlerinizi nazikçe kapayın ve derin bir nefes alın. Gözlerinizi açtığınızda bulunduğunuz ortamı sanki ilk kez görüyormuş gibi, başka bir gezegenden gelmiş gibi, ya da bir çocuğun meraklı gözlerinden bakar gibi bakmaya çalışın. Sadece verileri algılamaya çalışın. Karşınızdaki koltuğa baktığınızda yönü değişmiş minderi gören zihniniz "ev dağınık" diyorsa, önünüzdeki su dolu bardağı gören zihniniz "yine yeterince su içmedin" diyorsa bunu fark etmeye çalışın. Anlam yüklemeden sadece olanı görmeyi deneyin. Karşımda koltuk, üzerinde minder, önümde su dolu şeffaf bir bardak var gibi. Bunu diğer duyu organlarınızı da işin içine katarak her yerde yapabilirsiniz.
2. Egzersiz: Yine gözlerinizi nazikçe kapayın ve derin bir nefes alın. Bu sefer gözlerinizi açmadan başınızın tepesinden ayak ucunuza kadar bedeninizi hissetmeye çalışarak tarayın. Nefesinizi gözlemleyin. Burnunuzdan girdiği andan başlayarak vücuttaki hareketlerini izleyin. Aman biraz daha derin alayım nefesi, göğsüme değil karnıma alayım demeden, sadece gözlemlemeye çalışın. Bedeninize odaklanın, nerede ne hissediyorsunuz? Bacaklarım çok gergin, gevşeteyim demeden, sadece olanı fark ederek ilerleyin. Bir sürü düzeltme isteği ve yargı gelebilir çok normal. Zihninizden geçenleri de fark edin, nazikçe, kendinizi duymayı, hissetmeyi deneyin. Hazır hissettiğinizde yavaşça gözlerinizi açın. Deneyiminizi yazmak da faydalı olur.
Bedenimiz harika bir kaynak. Biz dinlediğimizde bizimle her zaman konuşur. Hem zihnimizle, hem de duygularımızla ve hatta ruhumuzla bağlantı için de güzel bir aracı olur. Ve bu bağlantıyı kurduğumuzda yani kendi sesimizi tam olarak duyduğumuzda ise tüm hayat daha net, daha anlaşılabilir ve daha rahat hale geliyor.
En eski, kadim öğretiler de diyor: Yukarıda ne varsa, aşağıda o var. İçeride ne varsa, dışarıda onunla karşılaşırsın.
Eğer ben şu an olana, hem olaylara hem de içimdekilere, dışarıdan bakan bir göz gibi, ilk defa görüyormuş gibi, yargısızca ve nezaketle baksam neler fark ederim?
Hayata ve kendime nezaketle bakmaya, kendi sesimi duymaya hazır mıyım?
Eğer hazırsam, kendimi gerçekleştirme yolunda bir adım daha atabilirim.
Kendi yolunda yürüyenlere…
Sevgiyle,
Büşra Sesişen -CIYO Program Lideri
Bu yazı Bin Yaprak misafir yazarlarından Büşra Sesişen tarafından yazılmıştır.
2023 BinYaprak. Tüm hakları saklıdır. Bir TurkishWIN girişimidir
Yorum