Çocuk Kahkahalarına Özlemle Evden Çalışma Deneyimleri

    Çocuk Kahkahalarına Özlemle Evden Çalışma Deneyimleri

    Bilge Oş, kendini çocuklara adamış bir öğretmen, yoga eğitmeni ve bir anne. Ben kendisinin çiçeği burnunda evden çalışma deneyimlerini onun güzel sesinden dinledim, aynı ruhu yansıtmak ümidiyle de sizler için kaleme aldım.

    1. Bilge, kısaca seni tanıyabilir miyiz?

    Eskişehir Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nden mezun oldum. Yıldız Teknik Üniversitesi'nde Edebiyat alanında yüksek lisansımı yaptım. Ancak mezun olmadan önce kariyerime bakış açım ve hayattaki önceliklerim değiştiği için tezimi sunmadım. 30'lu yaşlarımda öğretmenliğe, yani çocuklarla çalışmaya karar verdikten sonra çocuklar için yoga eğitimi aldım. Şu anda da özel bir kolejde hem ortaokul öğrencilerine Türkçe dersleri veriyorum hem de anaokulu öğrencilerine yoga eğitimi veriyorum.

    30 yaşıma kadar hayalini kurduğum şeylerin aslında benim gerçek hayallerim olmadığını fark ettim ve o an öğretmen olmaya karar verdim.

    2. O zaman kariyer hayatınla ilgili büyük bir dönüşüm yaşadığını söyleyebiliriz. Peki, meslek seçimini nasıl yaptın? "Ne umdum, ne buldum" şokunu yaşadın mı, yoksa hayalindeki işi, hayal ettiğin şekilde yapabiliyor musun?

    Ben bu konuda gerçekten kendimi çok şanslı hissediyorum. Çünkü ilk başta öğretmen olmayı çok istememiştim. Hatta öğretmenlik, hiç hayalini kurduğum bir meslek değildi. Edebiyat Bölümü'nden mezun olmuştum ve kendimce çok daha "havalı" mesleklerde çalışmak istiyordum. Mesela sinema, dergi, gazete gibi alanlarda çalışmayı hayal ediyordum. İstanbul'a geldiğimde hem formasyonum olduğu için hem de Edebiyat Bölümü'nde okuduğum için çeşitli yerlerde yarı zamanlı olarak çalışırken öğretmenlik yapmaya başladım ve öğretmenliği çok sevdim. Hatta daha sonra öğretmenliği bırakıp tam zamanlı başka bir işe geçtiğimde çok mutsuz olduğumu fark ettim. Konuyu ailemle konuştuğumda, annemin "çocuklardan bahsederken gözlerinin içi gülüyordu" dediğini hatırlıyorum. Doğruydu. Ben öğretmenliği, çocukları çok seviyorum. Bu farkındalıkla, 30 yaşıma kadar hayalini kurduğum şeylerin aslında benim gerçek hayallerim olmadığını fark ettim ve o an öğretmen olmaya karar verdim. Yani aslında öğretmenlik mesleğini yaparak çocukluk hayalimi değil de yetişkinlik hayalimi gerçekleştirmiş oldum. Ben şanslı bir azınlıktanım çünkü sevdiğim işi yapıyorum. Hayalimdeki gibi yapamasam da, hayalimdekini gerçekleştirmek için çok çalışıyorum. Bu yüzden yoga eğitimi, yaratıcı drama liderliği eğitimleri aldım. Çocuklarla iletişim kurabilmek için her türlü eğitimi almaya çalışıyorum ve almaya da devam edeceğim.

    3. Gerçekten şahane bir farkındalık, öğrencilerin de en az senin kadar şanslı bence! Bilge, koronavirüs pandemisi ile esnek çalışma sistemine ani bir geçiş yaptık. Bu geçiş senin açından nasıl oldu?

    Geçiş süreci benim için çok beklenmedik ve sancılı oldu. Biz çocuklarla çalıştığımız için online eğitim fikri bana çok parlak görünmedi tabi ki. Çünkü teknik olarak hazır değildim, evde kullanıma hazır bir laptopım yoktu mesela :) Ayrıca  öğrencilerimle birebir iletişim kuran bir öğretmen olduğum için bunun nasıl olacağı ile ilgili endişelerim vardı. Ama tabi ki değişen her şeye ayak uydurmak bizim doğamızda var. O yüzden geçiş süreci her ne kadar sancılı olsa da daha sonra bunu bir şekilde oturtabiliyorsun. İlk başta derslerde aldığım tavırla, verdiğim ödevlerle bir - iki hafta sonrası çok daha farklı olmaya başladı. Çünkü artık bu geçiş süreci değil bizim şu anki gerçeğimiz oldu. Ve ben öğrencilerimle yapmak istediğim şeyi bu şekilde yapmaya devam etmek zorundaydım. O yüzden değişen bakış açıları ile beraber bu sürece ben de ayak uydurdum.

    4. Peki, bu yeni süreçteki günlük çalışma rutinin nasıl?

    Benim her gün 2 saat online dersim var ama sadece online ders ile bitmiyor. Ödevler, kontroller ve geri bildirimler de var. Ben aynı zamanda da bir anneyim, evde iş dışında da sorumluluklarım oluyor. O yüzden günlük iş rutinim oğlum Ömür'ün ders saatlerine ve benim ders saatlerime göre şekilleniyor. Her gün benden önce oğlumun dersi var. Oğlumla yeni ev rutinimiz de şu şekilde; uyan, kahvaltı et, Ömür derse girsin, sonra Ömür ile oyun, evi toplamaca, sonra benim ders saatim geliyor, dersimin ardından yemek yiyoruz, tekrar oyun oynuyoruz derken çalış - ara ver - çalış şeklinde bir rutinimiz var şu anda.

    5. Bu bir yandan zorlayıcı bir durum, peki, iş - yaşam dengeni nasıl konumlandırdın?

    Bekar bir anne olduğum için ve şu anda 3,5 yaşındaki oğlumla beraber evde bize yardım eden başka bir kişi olmadığı için bazen gerçekten zorlanıyorum. Online derslerimin saatleri belli de olsa zorluk çekebiliyorum. Çünkü sonuçta Ömür 3,5 yaşında bir çocuk. Ben dersteyken bazen çok anlayışlı davranıyor, bazen ilgi isteyebiliyor, bazen de gerçekten bana ihtiyaç duyduğu anlar oluyor. En temel ihtiyaçlarından tutun da, bir başka ihtiyacına kadar. O an benim onunla ilgilenmem gerekebiliyor ve en zorlandığım anlar bu anlar oluyor. 

    Samimi bir itirafta bulunmam gerekirse ilk haftalar çok zorlandım ve bu durumdan ötürü kendimi çok gergin hissettim ama sonrasında kendime sürekli şunu söyledim. "Evden çalışıyorum, yalnızım ve benim 3,5 yaşında bir oğlum var." Ve şu anda Ömür ben dersteyken gelip bana bir şey sorduğunda, durup ona cevap veriyorum ya da "çocuklar siz soruyu okumaya devam edin" ya da "şu kısmı okuyun, ben geliyorum" diyerek Ömür'ün temel ihtiyaçları ile ilgileniyorum. 

    Ders dışındaki iş yaşam dengesine gelecek olursak; benim yaşamımın diğer kısmı şu anda Ömür'e ait. Bu süreçte bana çok ihtiyacı var. Ders dışında kalan vakitlerimde onunla vakit geçirmeye çalışıyorum. İkimiz için gerekli olan şeyleri halletmeye çalışıyorum; yemek, temizlik ve oyun oynamak gibi. Bunları dengelemeye çalışıyorum. Bazen de anlattığım gibi bocalıyorum.

    Ama tecrübe ede ede zorlandığımız her şeye bir çözüm buluyoruz. Bazen çok zorlandığımda keşke daha farklı olsaydı dediğim anlar oluyor ama sonra geçiyor. Diğer yandan keyif aldığım anlar da çok fazla oluyor. Mesela geçenlerde bir online dersimde Ömür kucağıma geldi, öğrencilerimle konuştu ve sonra geri gitti. Dün gerçekleştirdiğimiz bir derste de bir öğrencimin kardeşi geldi, bizimle konuştu, sonra gitti. Bunlar ev hali, ev ortamlarında böyle şeyler oluyor ve çok da keyifli oluyor.

    6. Haklısın, çok basit bir bakış açısı ile her şeye alışmak mümkün. Tüm bu deneyimlerini göz önünde bulundurduğunda okuldan çalışmayı mı, evden çalışmayı mı tercih edersin?

    Okuldan çalışmayı! Çünkü yaptığım meslekten dolayı öğrencilerimle aynı ortamda olmayı, onlarla birebir göz teması kurarak çalışmayı tercih ediyorum. Mesela bugün derste bir öğrencinin ismini söyledim, ek olarak şu anda sana bakıyorum diye de belirtme ihtiyacı duydum. Bence öğretmenler olarak öğrencinin omzuna bir dokunuşla, başını okşamayla ya da öğrenciyle birebir göz teması kurarak bazı anları daha rahat ifade edebiliyoruz. Ben çocuklarla yapılan işlerin birebir temasla yapılması gerektiğine inanıyorum. Yoga dersleri de verdiğimi belirtmiştim. Çocukların hem fiziksel hem de duyusal gelişimleri için daha hareketli bir ortamda olmaları gerektiğine inanıyorum. O yüzden okuldan çalışmayı tercih ederim. Ama okuldan çalışırken de bazı okullarda öğretmenlerin okulda kalma sürelerinin düzenlenmesi gerektiğine inanıyorum. Sadece öğretmenlik de değil, Türkiye'de neredeyse tüm mesleklerde çalışma saatleri çok uzun. Meslek sahipleri kendilerini mesleklerinde geliştirmek için çoğunlukla ek zaman yaratamıyor. Çalışma saatleri tüm mesleklerde esnetilse hem bireylerin iş yapma kalitesinin, hem de aileye, kendine ayrılan zamanla doğru orantılı olarak yaşam kalitesinin çok daha fazla artacağına inanıyorum. Ben bir öğretmen olarak kendimi geliştirmek isterim, okuldan arta kalan zamanlarımda izlemek, dinlemek, takip etmek isterim. Bir tek öğretmenlerin ve diğer meslek sahiplerinin de değil, öğrencilerin de okulda kalma süreleri çok uzun. Ama tabi uzmanlar bu konuları zaten değerlendiriyor. Biz de sonuçları heyecanla bekliyoruz :)

    7. Kesinlikle katılıyorum, esnek çalışma sistemine geçmek bu açıdan çok önemli. Çalışırken yanında bulundurduğun olmazsa olmazların nelerdir?

    Su :) Ders anlatırken sürekli konuştuğum için yanımda olmazsa olmazım su. Ben çok fazla su içerim, herkes de içsin, sen de iç Duygu :) 

    8. Kısa bir su içme molasının ardından birlikteyiz :) Bilge, evden çalışmanın en çok hangi yönlerini sevdin? Sence esnek çalışma sürecinin sana kazandırdığı yetkinlikler neler?

    Evden çalışma sürecinin benim için en güzel yanı oğlumla vakit geçirmek oldu. Oğlum da okula gidiyordu, ben de okula gidiyordum. Hafta içi sabah bir telaş, akşam bir telaş, hafta sonlarının da nasıl geçtiğini anlamıyorduk. Şimdi daha çok yan yanayız, birlikteyiz, her anımızı görüyoruz. Böyle olunca oğlumla birbirimizi daha çok tanıma fırsatımız oldu, bu sürecin bana kazandırdığı en güzel şey de bu. Bununla birlikte, bazı şeyleri tekrar değerlendirme ve düşünme fırsatı buldum. Bir çocuğu büyürken sıfırdan gözlemlemek bazı ilkel duygularımı ve gelişmekte olan başka duyguları hatırlatıyor. Bazen sancılı yüzleşmeler, bazen çok keyifli keşifler oluyor. Farklı bir süreç. Bir çocuğun büyüdüğüne şahit olmak şahane bir şeymiş.

    Doğrumuzun, yanlışımızın, sevgimizin, öfkemizin, nefretimizin, aklımıza gelebilecek her şeyin farkına varırsak ancak bir şeyleri değiştirebiliriz.

    9. Aslında önceki cevaplarından dolayı bu sorunun cevabını az çok tahmin edebiliyorum ama koronavirüs hastalığı pandemisi sonrasında "yeni normale" geçebildiğimizde, evden çalışmaya devam etmek ister misin?

     Hayır :) Öğrencilerimi çok özledim, onlarla yüz yüze iletişim kurmayı çok özledim, onlarla gülmeyi, didişmeyi çok özledim. Çalışma arkadaşlarımı da çok özledim. Bugün sokağa çıkma izninde parka gittiğimizde sokakta çocuk kahkahaları duymak beni çok duygulandırdı. Okuldayken bazen nadir de olsa öğretmenler odasının kapısını kapatsak da biraz dinlensek dediğimiz sesi çok fazla özlediğimi fark ettim. Ve bir kez daha çok sevdiğim bir işi yapmanın beni ne kadar mutlu ettiğini anladım.

    10. Son olarak,  sence pandemiden dolayı evde kaldığımız bu günlerde bizi ne iyileştirir?

    Bizi farkındalık iyileştirir Duygu. Doğrumuzun, yanlışımızın, sevgimizin, öfkemizin, nefretimizin, aklımıza gelebilecek her şeyin farkına varırsak ancak bir şeyleri değiştirebiliriz. Eğer farkında olmazsak, bir virüsten, eğitime kadar, hiçbir şeyi, kendimizi de dahil değiştiremeyiz. 

    Röportajımıza katkılarından dolayı Bilge Oş'a çok teşekkür ederim.

     

    Yorum

    Zaten Hesabınız Varsa Buradan Oturum Açın
    Henüz bir yorum yapılmamış. İlk yorum yapan siz olun

    Duygu Çelebi Kaya, 1988'de Kdz. Ereğli'de doğdu. İlkokul, ortaokul ve liseyi farklı şehirlerde okudu. Lisans eğitimini Yeditepe Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı ve Halkla İlişkiler ve Tanıtım (çift anadal) bölümlerinde tamamladı. Ardından yine Yeditepe Üniversitesi'nde Pazarlama İletişimi yüksek lisansı yaptı. Çalışma hayatına İstanbul Kalkınma Ajansı'nda Kurumsal İletişim Sorumlusu olarak başlayan Duygu, Hollanda merkezli bir dijital pazarlama ajansında ve sonra da BinYaprak'ta çalıştı. İstanbul'da başladığı BinYaprak macerasına bir süre sonra dijital göçebe olarak devam etti. Şu anda BinYaprak'ta geleceğin trendlerinden "esnek çalışma işgücü" yolculuğunun yönderi olan Duygu, Balıkesir'de aile şirketi için çalışmakta ve 2-5 yaş arası öğrencilere Yaratıcı Düşünce dersleri vermektedir.

    © 2024 BinYaprak. Tüm Hakları Saklıdır.
    Bir TurkishWIN girişimidir.