İhsan Elgin'in kaleme aldığı girişimcilik özelindeki serimizin üçüncü yazısında sizler için girişimcilik hakkındaki ek sorularla devam ediyoruz. Keyifli okumalar!
Girişimciliğin "yeni ekonomi"de nasıl bir değer yaratması bekleniyor? Dünyada girişimcilik dalgası nasıl bir değişim yaratıyor?
Girişimcilik, dünyanın önündeki en büyük problem olan "istidamın çözümü" için desteklenmektedir. Tüm ülkelerde yayınlanmaya başlanan raporlar son 20 yılda 5 yaştan büyük şirketlerin istihdama etkisinin sıfır olduğunu göstermektedir. Bu nedenle hükümetlerde yeni kurulacak girişimleri desteklemeyi de politikalarının bir parçası yapmışlardır. Hatta Amerika girişimciliğin Orta Doğu'da barış sağlanması içinde önemli olduğunu düşünmektedir. İnsanların iş sahibi olması ile siyasi gerilimden daha uzak kalacağına inanılmaktadır.
Girişimcilik dalgasının en önemli etkisi yeni gençlerin kendilerine güvenin artmasını sağlamıştır. Diğer yandan bu güven artışı büyük şirketlerin yetenekleri ellerinde tutmaları için yeni stratejiler geliştirmek zorunda bırakmıştır.
Başka bir etki de yeni girişimlerin küçük bütçeler ve kısıtlı çalışan ile hızla büyümesi ile büyük şirketlere rakip olması kurumları da yeni iş geliştirmeyi yeniden düşünmeye itmiştir. Artık kurumlar start-up gibi ürün geliştirmeyi öğrenmeye çalışmaktadırlar.
Türkiye'de "yeni ekonomi"yi yaratacak bir ekosistemden söz edebilir miyiz?
Ne yazık ki söz edemeyiz. Bu konuda temel iki eksik; üniversitelerin hala bu konudaki rollerini tam olarak anlamamış olmaları, mentorluk ve melek yatırımcılık konseptlerinin yeterince gelişmemesidir. Üniversitelerin ve hatta liselerin öğrencilerini girişimci olmayı değil, girişimci gibi düşünmeyi ve davranmayı öğretmeleri gerektiğini anlamaları gerekir. Ardında onlara güvenli bir ortamda deneme yapacak imkanları sunmaları gerekmektedir. Ama bunu mevcut öğretim görevlilerin mevcut bakış açıları ile ve devletin baskısı ile yapmak zor. Mentorluk ve melek yatırımcılıkta hem sayı yeterli değil hem de felsefenin doğru anlaşıldığını düşünmüyorum. Melek yatırımcılardan beklenen rol sadece girişime yatırım yapmaları ve sonra genç arkadaşın başarmasını beklemeleri değildir. Onun yanında olmak, çevresini ve tecrübesini onun için kullanması gerekmektedir. Bu konuda önemli rol girişimci örgütlenmelerine düşmektedir. Üyelerini bu konularda beslemeleri gerekmektedir.
Ekosistemde en hızlı gelişen yapı TÜBİTAK' tır. Girişimcilere yalnız akademisyenlerin değerlendirmesi ile sadece hibe vermenin doğru olmadığını anlamışlardır. Artık hem seri girişimciler hem de yatırımcılarda jüride yer almaktadır. Sadece hibe vermemekte eğitim ve mentorluk gibi diğer destekleri de sağlamaktadırlar. TÜBİTAK' ın bu yeni ekonomi de ki girişimcilik anlayışına adaptasyonunu üniversitelerden ve eski ekonominin deneyimli girişimcilerinden de bekliyoruz.
Sözü edilen "yeni ekonomi"yi yaratacak aktörler kimler? Bu süreçte devletin rolü ne olmalı? Türkiye' deki kamu politikaları bu rolü oynayabiliyor mu?
Yukarıdaki cevabım bunu da cevaplamaktadır.
Silikon Vadisi birçok ülkenin hedefleri/hayalleri arasında. Peki Türkiye ekonomisi kendi dinamiklerine uygun "Silikon Vadisi" benzeri bir ekosistem oluşturabiliyor mu?
Ne yazık ki buna olumlu bir cevap veremiyorum. Bugüne kadar Silikon Vadisi'ni aynen ve hızla kopyalama yolunda ilerlediğimiz için ciddi sonuçlar elde edemedik. Hangi seviyede olduğumuzu, hangi avantaj ve dezavantajlarımız olduğunu ve bizim neye ihtiyacımız olduğunu analiz etmeden yola hızla atladık.
Bu da ortalığa saçılan fırsatları gören ve konuya hakim olmayan kişilerin bazı köşeleri sahiplenmesine ve yanlış bakış açısının yayılmasına neden oldu. Hemen satılacak kopya işlere girişimcileri odaklanmaları, yatırımcı adaylarını çekirdek sermaye verdiğin girişimci şirketinin %50'sinden fazlasına ortak olabilirsin ile motive etmeleri örnek olarak sayılabilir.
Geç de olsa oyuna giren doğru oyuncular ile son bir senedir pozitif sinyaller gelmeye başladı. Kamu tarafında Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı dışında Kalkınma Bakanlığı' nın da konuya profesyonel yaklaşması, üniversitelerin tersine beyin göçü ile konu hakkında bilgisi olan akademisyenleri işin içine çekmesi pozitif gelişmelerdir.
En büyük eksiğimiz yeni ekonomide başarılı olmuş ve artık odağının bir kısmının da topluma geri vermek olan girişimci sayımızın ciddi az olması en büyük dar boğazdır. Bu profilde olan ve yurtdışında yaşayan Türk diasporası diyebileceğimiz kişiler mevcut. Onların bilgi ve tecrübelerini gençlerimize aktaracak yapılar kurmamız gerekmektedir.
Türkiye'deki "yeni nesil" girişimlerin önemli bir kısmının internet ekosisteminin parçası olduğu görülüyor. İnternet odaklı bu girişimcilik dalgası genel olarak girişimcilik ekosistemini nasıl etkiliyor? Girişimcilik dalgasının internet odaklı işlerin dışına çıkamadığı görüşüne katılıyor musunuz?
Yukarıda da değindiğim gibi ülkemizde gençler kısa zamanda zengin olma ile motive edildikleri ve başlaması göreceli kolay olduğu için internet girişimciliğine odaklandılar. Bu girişimcilerde genelde Amerika' da başarılı olmuş işleri kopyalamayı tercih ettiler. Benzer işlerden yüzlerin üzerinde girişim kuruldu. Tabii ki çoğu bir süre sonra kapatmak zorunda kaldılar. Kapanmaların girişimcilik dalgasına öğretici etkisi olsa da aynı zamanda motivasyon kırıcı etkisi olduğunu söylemek gerekli.
Bu durumun diğer bir nedeni de yeni girişimlere destek veren iyi niyetli kişilerinden internet dünyasından gelmesi de doğal olarak gelişimin bu yönde olmasını sağladı.
Türkiye'de sanayide, tarımda, ileri teknoloji sektörlerinde girişimcilik nasıl teşvik edilebilir? Bu alanlarda gerçekleştirilecek bir girişimcilik hamlesinin doğuracağı ne tür sonuçlar, fırsatlar olabilir?
Türkiye'nin bu girişimcilik hareketinden faydalanması için genç ve motive yeteneklerimizi ülke ekonomisinin temeli olan pazarlara odaklamamız şart. Ülke ekonomisinin %97'si kobiler üzerinden dönmektedir. Bu kobilerimizin çoğunluğu da tarım, tekstil, mobilya ve otomotiv yan sanayi üzerine çalışmaktadırlar. Bölgesel oyuncu olma konusundaki en büyük problemleri de rekabeti sadece kar azaltarak yapmalarıdır. İleri teknoloji kullanarak daha verimli olma veya inovasyona dayalı yeni özellikler ile rekabet etme konusunda çok zayıflar. Bunun temel nedenlerinden başında genç yeteneklerin bu şirketlerde çalışmayı tercih etmemeleri ve çalışanların da fikirleri deneyecek ortam bulamamalarıdır.
Biz girişimci potansiyeli olan genç yeteneklerimiz bu sektörlere katkı sağlayacak işletmeleri (b2b) güçlendirecek çözümler geliştirmeye odaklamamız durumunda hem genç arkadaşlarımız yeni iş alanı yaratmış olacak hem de bu onların ürünlerini kullanan işletmelerimizi güçlenmiş olacaklar.
Böylece ülke ekonomisine çifte fayda yaratmış olacağız.
Bunu gerçekleştirmenin tek yolu işletme birliklerinin, derneklerin ve odaların sektör bazlı problemlerini çözümü için genç yetenekler ile işbirliği yapması ve onlara destek yapıları oluşturmaları gereklidir.
Şubat 2014
Yorum