Merakı Keşfetmek

    Ekran-Grnts-_55_

     Sade ve iddialı bir soru ile başlayalım.

    "Ne kadar meraklısınız?"

    Kendimizi ne ölçüde meraklı gördüğümüzün devamında, daha fazla merakımızı keşfetmek için alanımız olduğuna da inanıyoruz. Yine çocukları hatırlayalım, onlara merakınızı nasıl keşfederseniz diye sormak ne kadar anlamsız olurdu. Kendileri için yeni alışılmadık bir durum olduğunda doğal olarak merak ediyorlar, zaten. Dört beş yaşındaki bir çocuk günde 300-350 dolu dolu soru sorarken, okulla birlikte başlarına iş açmamayı öğreniyorlar. Bir referans ile kanıta dayalı da söylemiş olalım. Gelişim Psikolojisi Uzmanı Barbara Tizard ve Martin Hughes'in araştırma sonuçları okul öncesi çocukların saat başına soru sorma performansı 27'leri bulurken, okul ile birlikte 3'lere kadar gerilediğini söylüyor. Kediyi öldüren merak okul ile birlikte çalışmaya başlıyor, demek ki.

    Ortam ile merak arasında da bir ilişki var. Hikaye biraz da şöyle çalışıyor. Sorulara yanıtla karşılık buldukça sormaktan vazgeçiyoruz. Diğer tarafın derdi yeni sorular türetmek, merakı büyütmek yerine; soruyu cevaplayıp, meseleyi çözmek ve sonuca ulaşmak olunca farklı bir durum da beklemek mümkün değil. İçinde bulunduğumuz ortam yanıtları barındırdıkça, sonuç odaklı kurumsallık grisine büründükçe merakımızdan da uzaklaşmaya başlıyoruz. Büyüdüğümüzde ne oluyor? Şimdi kendi bacağımıza sıkıyorum, dikkat 🤓 Merakı nasıl keşfederiz diye tartışma başlığı açabiliyoruz. Merak bir ruh hali ve alışkanlık ise çocukken de hepimiz meraklı olduğumuza göre aslında sadece hatırlamaya ihtiyacımız var. Özgürlüğümüzün elimizden alınmış olmasına inat -çünkü güvende kalmak büyüktür özgürlükten ifadesini kabul ettik- varoluşçu bir yaklaşımla eyleme geçerek merakımızı su yüzüne çıkarabiliriz.

    Hayat her zaman içinde hazır olmadığımız sahneler barındırıyor. Geriye doğru anlamlandırıyoruz, ancak geleceğe doğru yaşıyoruz demiş Kierkegaard. Dolayısıyla yaşadıklarımızdan doğru yüklediğimiz anlamlarla yeni meraklı sorulara her zaman daha çok yerimiz var. Bir iyi haber daha, yaş aldıkça zihinsel fonksiyonlarımızın performansı "biraz" hafiflese de merakın tüm kredisi bizde kalmaya devam ediyor.

    Merak çalışırken referans aldığımız isimlerden biri Francesca Gino, Harvard Üniversitesi öğretim görevlisi. Geçtiğimiz yıl 3.000 kişiye yazının başındaki soruyu yönelttiği araştırma sonuçlarını düşündürücü veya daha da abartılı bir şekilde kaygı verici olarak okuyabiliriz.

    Katılımcıların sadece %25'i iş yerinde kendilerini meraklı olarak tanımlıyor. Katılımcıların %70'i iş yerlerinde soru soramadıklarını paylaşıyor.

    Burada ilk bakışta fark etmekte zorlanacağımız bir mesele olduğunu da düşünüyoruz. Teknolojinin ilerleme hızının geometrik, kişilerin ise daha lineer bir yolculukları olduğunu neredeyse her sunumda gördük ve ezberledik. Bununla birlikte kişiler ve kurumlar arasında da bir boşluk var. Kurumların öğrenme çevikliği, kişilerden daha yavaş. Kurumlar daha kurumsal ve daha katmanlı oldukça vizyon ve misyon ifadelerindeki çeviklik o hızda imdada yetişmiyor. Bu kurumları büyütecek insanların merakını masaya getirebilmeleri için küçük kabileler ve kendi kendini yöneten takımlara ihtiyacımız var. Bir doz da yeni dünyadan yapay zeka ile öğrenme sürecimizi derinleştirebilirsek pembe gözlüklerimizi gururla taşıyabiliriz. Yoksa enerjimizi haklı olarak günah keçisi bulmaya harcayabiliriz. Yoğun koşturma ve toplantı takvimleri arasında sıkışıp birileri tarafından kurtulmayı bekleriz.

    Eğer siz merakınızı iş yerinde ortaya koyabildiğinizi düşünüyorsanız, öncelikle şanslı bir azınlıktasınız. Şimdi küçük bir mola verin, bunu fark edin ve kendinizi takdir edin. Çevrenizde de bu ortamı yaratan yönetici, takım arkadaşı diğer paydaşlarınıza da teşekkür edebilirsiniz. Hepimiz takdir edilmek isteriz, içi dolu olsun yeter ki…

    Merak öğrenme mumunun fitilidir.

    W. Arthur Ward

    Dünyadaki en büyük buluş bir çocuğun zihnidir.

    Thomas Edison

    Merak iyi gelirse, soru sormaya şimdi başlayabiliriz...

    Bir diğer referans ismimiz çok satanlar listesinde uzun süre adı geçen Alışkanlıkların Gücü kitabının yazarı Charles Duhigg. Alışkanlıklarımızı değiştirmek için rutinleri tanımlamayı ipucu olarak aktarırken kilit taşı alışkanlık kavramını da kazandırıyor. Egzersiz yapmak kilit taşı alışkanlık için nefis bir örnek. Hayatımıza sporu aldığımızda çarpan etkisiyle uyku düzenimiz, yemek alışkanlıklarımız, stres düzeyimiz de iyileşmeye başlayacaktır. Merakı da tekrar yeşertmeye başladığımızda hayatımızın farklı alanlarında olumlu yansımalarını görmeye başlarız.

    Merakımız büyüdükçe daha açık fikirli olmaya başlarız, burada yumurta tavuk denklemi çalışabilir. Açık fikirli olunca merakımız büyür de diyebiliriz, ancak günün sonunda ikisi de birbirini destekliyor, bu nedenle de başlangıç adımının meraktan gelmesi çok sorun olmayacaktır. Merakımız büyüdükçe soru sormaya, sorgulamaya başlarız. Soru sordukça bilmediklerimizi de keşfetmek bize alçakgönüllü halimizi de hatırlatacaktır. Açık fikirli ve alçak gönüllü halimizle soru sormaya başladığımızda "içten yanarak" öğrenme sürecini tetikleriz.

    Soru sormaya başladıkça, soru sorduğumuz kişilere ne kadar değer verdiğimizi de göstermeye başlarız. Onların bakış açılarını ve deneyimlerini anlamaya çalışırız ve bu durum bizi büyüttüğü kadar onlara da iyi gelecektir. Bu sohbet gelecekte karşınıza çıkacak bambaşka bir mesele için diyalog fırsatı için de alan yaratacaktır.

    Merakı keşfetmek için durmak, kendimize yeni tanışmış gibi çocuk tadında soru sormakla başlayabiliriz. Çocukken sorduğumuz soruları bize hatırlatacak bir aile büyüğü de bulursak ne güzel olur.

    Merakımız ve sağlığımız bol olsun 🎈

    Bu yazı Bin Yaprak misafir yazarlarından Mine Kobal tarafından yazılmıştır. 

     

    Yorum

    Zaten Hesabınız Varsa Buradan Oturum Açın
    Henüz bir yorum yapılmamış. İlk yorum yapan siz olun
    © 2024 BinYaprak. Tüm Hakları Saklıdır.
    Bir TurkishWIN girişimidir.