Polonya'da Esnek Çalışma: Yöneticilikten Çıraklığa

    sevilay-selecki-kapak

    Kariyerinde ilerlemişken, tekrar stajyer olmaya hazır mısınız? Acaba nasıl olur, iş bulabilir miyim, bütün çevrem burada derken bir bakmışsın Polonya'dasınız! Artık 9-6 mesaisi yok, eski bildiğin işiniz yok ve esnek çalışıyorsunuz. Bu mucizeyi gerçekleştiren Sevilay Selecki'yle macerası hakkına bir röportaj yaptık. Detayları yazıda!

    1. Seni kısaca tanıyalım: Nerede doğdun, hangi kurumda ve görevdesin?

    Tabi ki, ismim Sevilay Selecki. 1988 Kayseri doğumluyum. Çocukluğum ve üniversite yıllarım dahil Kayseri'de geçti. Mezun olduktan sonra iş hayatına Tekirdağ Çorlu'da atıldım ve 10 yıl kadar orada İngilizce Öğretmeni olarak çalıştım. 2019 yılında Polonya'ya taşındım ve şu an İngiltere merkezli bir finans ve yatırım şirketi olan IG Group'ta Technical SEO (arama motoru optimizasyonu) Manager olarak çalışıyorum.

    2. Hangi üniversite, hangi bölümde okudun? 

    2009'da Erciyes Üniversitesi İngilizce Öğretmenliğinden mezun oldum. Çocukluğumdan beri yabancı dile karşı hep bir ilgim ve yeteneğim vardı ve mutlaka dil ile alakalı bir şeyler yapmak istiyordum.

    2007 yılında Avusturya'da öğrenci değişim programı ile bir dönem geçirdim ve sanırım benim için dönüm noktası tam olarak orada başladı. Orada geçirdiğim süre boyunca, Almanca'yı neredeyse anadil seviyesine getirmenin yanı sıra, aslında dünyanın ne kadar büyük olduğunu ve hayatta istersem neler başarabileceğimi gördüm, deneyimledim. Ben, üniversitede kendi fakültemin ilk değişim öğrencisiydim ve hepsi benim çabalarım ve inatla pes etmeyişim sayesinde oldu.

    3. Meslek değiştirmeye nasıl karar verdin?

    Tabi ki bir anda karar verilen ve ani gelişen bir süreç değildi. Yani bir gün kalkıp da ben artık öğretmen olmak istemiyorum demedim. Aslında zamanla birçok faktör üst üste eklenip benim kendimi daha iyi tanımam ve potansiyelimi ortaya çıkarmam ile gelişen bir karardı.

    Az önce bahsettiğim gibi ilk yurt dışı deneyimim benim için müthiş bir vizyon oldu fakat yine de dönünce 10 sene boyunca öğretmen olarak çalıştım. Buna artık mahalle baskısı mı dersiniz ya da bilinç altına bir şekilde yerleştirilen "İngilizce Öğretmenliği okudum, e o zaman öğretmen olmalıyım", "Boşuna mı öğretmenlik okudun?" gibi düşünceler mi bilemiyorum... Sonuç olarak öğretmen olarak çalışıyordum ve mutluydum (kesinlikle dünyanın en kutsal mesleği bana göre).

    Zamanla daha çok seyahat etmeye başladım ve özellikle Avrupa'da insanların daha iyi şartlarda ve daha motivasyonlu olarak çalıştığını fark ettim. Gittiğim cafelerde laptopuyla çalışırken bir yandan da kahve ve kek keyfi yapan insanlara çok özenirdim. Fark ettim ki benim günde 10 saat çalışıp bir yerlere gelmeye çalışmam aslında normal bir şey değildi ve ben öncelikle bu düzenden kurtulmak istedim.

    Kişisel gelişim kitaplarına olan merakımın artması da bu kararda çok önemli bir etken. Birkaç yıl önce Carol Dweck'in "Mindset" adlı kitabını okudum ve benim için tam bir dönüm noktası oldu! Bu kitap 20 yılı aşan bir araştırma üzerine yazılmış ve hayatınızda olumlu değişiklikler yapmanıza ve dünyayı yeni bir gözle görmenize yardımcı olabilecek ender kitaplardan biri – kesinlikle herkese tavsiye ediyorum. Kısaca herkesin iki temel zihniyetten birine sahip olduğunu savunuyor: "sabit zihniyet" ve "gelişimci zihniyet". Sabit zihniyete sahipseniz yeteneklerinizin taşa kazındığına inanırsınız, sizde ya vardır ya da yok. Gelişimci zihniyetine sahipseniz yeteneklerin geliştirilebileceğini ve zamanla büyük yeteneklerin inşa edildiğini bilirsiniz. İşte ben bu kitap sayesinde sabit zihniyetten kurtulup, potansiyelim dahilinde farklı alanlara yönelebileceğime ve yeni ve zorlu şeyler öğrenebileceğime kendimi ikna ettim. Kitapta gerçek hayattan örneklerin olması da çok etkili oldu tabi.

    Birkaç yıl önce, eşimin memleketi olan Polonya'ya taşınmaya karar verdik. Polonya'daki iş imkanlarını araştırırken iş ilanlarının %80'inin IT (Bilgi Teknolojileri) alanında olduğunu gördüm. Kısa bir ön araştırmadan sonra, bu tarz işlere atılmak için temel kodlama ve programlama öğrenmem gerektiğini ve bir diplomaya sahip olmadan da bu işi yapabileceğimi öğrendim. Böylece online kurslar, sertifikalar, kitaplar ve bitmeyen öğrenme serüvenim başlamış oldu.

    Yaklaşık 1.5 yıl kadar online kurslar alarak ve pratik yaparak yazılım alanında belli bir seviyeye geldim. Ancak burada şunu belirtmek isterim ki; bu süreç bir sihirli değnek dokunmuş gibi kolay olmadı. Her sabah 5.30 da uyanıp 2 saat ders çalıştıktan sonra 8-16 arası özel bir kurumda öğretmen olarak çalışıp, sonrasında eşimle sahibi olduğumuz kendi dil okulumuzda akşam 9'a kadar çalışmak ve gece 10'u bulan eve varış saatinden bahsediyorum… Ve bu rutinin 547 gün boyunca yoğun bir tempoda devam ettiğini düşünün…

    Defalarca bırakma noktasına geldiğim, stresten baş ağrısından uyuyamadığım, acaba boşa mı kürek çekiyorum dediğim anlar oldu ama yine de pes etmedim. Demem o ki, kendinize inandığınız ve istikrarlı olduğunuz sürece herkes bunu yapabilir. Sonuca odaklanırsak, şu anda bulunduğum noktada kendimle gurur duyuyorum.

    4. Polonya'ya taşınma sürecinizden bahsedebilir misin?

    Eşim Polonyalı olduğu için buraya taşınma fikri hep vardı bizde. Ancak Türkiye'de aşırı yerleşik olmamız, bütün yatırımımızın orada bulunması, tonlarca acaba'lar, nasıl olur ki'ler, sıfırdan başlamayı göze alabilir miyiz endişesi derken hep öteliyorduk. Ta ki 2019'a kadar…

    Ana dilim gibi İngilizce biliyordum, yazılım alanında da belli bir seviyeye gelmiştim. Nasıl olsa bir iş bulurum artık diyerek koyulduk yola. Bu arada bu hikâyeye başından beri eşim de dahil, o da benim gibi kariyer değişikliği yaptı, bu yolda hep birlikteydik, ona da hakkını vermem lazım.

    Benim için taşınmanın en zor yanı sıfırdan başlamak değil, sıfıra inmek oldu. Seneler içinde o kadar eşya, kıyafet ve gereksiz yükler biriktirmişiz ki hepsini elden çıkarmak, toparlayıp kutu kutu yakın dostlara ve aileye dağıtmak gerçekten çok zordu. Buraya 2 valizle taşındım ben ve bir şey daha öğrendim. İnsan 'az' la da gayet güzel yaşayabiliyormuş. Kesinlikle artık mottom: Less is More!

    Taşındığımızın ertesi günü iş görüşmesine gittim ve ilk görüşmede işi kaptım. Heyecanımı ve şaşkınlığımı tahmin edebiliyor musunuz? 1.5 yıllık emeğim, uykusuz gecelerim ve sonunda karşılığını almak… Şu an bile hayal gibi geliyor. Şehrin sokaklarında çılgınlar gibi koşup dans ettiğimi hatırlıyorum :)

    Tabi ki bu ilk işime stajyer olarak başladım. Bu da demek oluyor ki bir öğrencinin kazandığı kadar kazanıyordum. Tam da sıfırdan başlamak işte. Biraz daha sabır gerekiyordu. Biraz tecrübe, biraz pratik bilgi ve sonrasında kim tutardı beni. Ve öyle de oldu. 5 aylık stajyerlikten sonra Junior pozisyonunda çalıştım ve sonrasında şu anki şirketimde yönetici pozisyonunda başladım. Başarı hikayem İngiltere'nin en iyi SEO şirketlerinden biri olan Blue Array Academy tarafından ilk üçe seçildi ve benimle ilgili bir makale yayınlandı.

    5. Senin için ofis ne demek?

    Pandemi öncesi benzer hedefleri paylaşan insanlarla ortak bir alanın parçası olmaktı ve hayatımın geri kalanından tamamen ayrışan bir durumdu. Ancak şu anda ofis hayatımın bir parçası ve internete sorunsuz bağlanabildiğim her yer ofistir benim için.

    6. Firmanızda uygulanan esnek çalışma ya da uzaktan çalışma sisteminden kısaca bahsedebilir misin?

    Biz İngiltere merkezli ve Polonya'da fiziksel ofisi bulunan bir şirketiz. Pandemi öncesinde de zaten uygulanmakta olan esnek çalışma saatleri devam ediyor. 7-19 arasında istediğimiz herhangi bir 8 saat diliminde çalışıyoruz. Ben mesela tam bir erkenci kuş olduğum için çoğu zaman 8'den önce başlayıp erkenden bitiriyorum ve böylece günün geri kalanını tamamen kendime ayırıyorum. Sonuçta herkes kendine uyan ve kendini en verimli hissettiği zamanda çalışıyor, bu müthiş bir şey!

    Gelecek için planlanan ise şirket genelinde 2 gün ofisten, 3 gün uzaktan şekilde. Ancak benim durumum farklı, buradaki ofis farklı bir şehirde olduğu için ben %100 uzaktan çalışmaya devam edeceğim.

    Şirket ayrıca her çalışana 'uzaktan çalışma ödeneği' sunuyor. Evden çalışmak için gerekli olan ergonomik masa, sandalye, monitör vb ne gerekiyorsa bu ödenekle karşılanıyor. Bunun yanı sıra, her hafta mental ruh sağlığını koruma, sağlıklı omurga, streching gibi online etkinlikler düzenleniyor.

    7. Uzaktan çalışmanın zor yanları neler?

    Benim en zorlandığım ve hala da tam olarak alışamadığım iki şey var: fazlaca oturmak ve yüz yüze insan ilişkisinin minimum seviyede olması. Öğretmenken çok koşturmalı bir hayatım vardı günümün çoğu ayakta ve hareket halinde geçiyordu. O yüzden hala masa başında oturmak resmen yoruyor beni. İlk başlarda daha çok zorlanmıştım ama şu an o dengeyi yakaladım gibi. Her saat başı 5 dakikalık kısa molalar yapıp, biraz hareket ediyorum ve uzaklara bakıyorum gözlerimin dinlenmesi için.

    Bu sektöre ilk başladığımda o zamanlar ofise gidiyordum ve bazı günler toplasanız 3 cümle konuşmadığım zamanlar oluyordu. Ben her şeyi yüz yüze konuşmaya alışmışken Slack yazışmaları, şakaların bile online yapılıyor olması çok yapay gelmişti. Sonuçta bu işlerin doğası böyle ve zamanla biraz alıştım diyelim ama hala yüz yüze insan ilişkilerini tercih ederim.

    8. Peki, sence uzaktan çalışmanın avantajları neler?

    1. Tabi ki en büyük avantajı sağladığı sonsuz özgürlük, artık bundan vazgeçebileceğimi sanmıyorum. 
    2. Kendini en verimli hissettiğin zaman diliminde çalışmak. 
    3. (Ben göreve dayalı sistemde çalıştığım için) Sırf günü doldurmak adına değil, gerçekten iş bitirmek için çaba sarf etmek.
    4. Micro-management olmaması ve şirketin sana bu işi hakkıyla yaptığına dair sonsuz güveninin olması.
    5. Dünyanın her yerinden çalışabilme olanağı.

    Düşüncesi bile heyecanlandırmıyor mu? Bunların hepsi insanın çalışma motivasyonunu artıran müthiş şeyler!

    9. Ev, iş ve sosyal yaşam dengeni nasıl kuruyorsun?

    Türkiye'de çalışırken maalesef böyle bir dengem yoktu. Bütün işlerimi bitirip eğer zaman kalırsa ancak o zaman kendime ve hobilerime vakit ayırırdım. Artık önce ben! Önce ben mental olarak sağlıklı ve deşarj olmalıyım ki işime daha iyi odaklanabileyim.

    Önce kendin için yeterli ol! Dünyanın geri kalanı bekleyebilir.

    Günümü ve haftamı mutlaka planlıyorum. İşlerimi erkenden bitirip günün geri kalanında aktif bir şeyler yapıyorum. Uzun yürüyüşler, koşu, bisiklet, paten, tenis ne ararsan var yani. Her gün yaptığım yoga pratiğim de hem zihnime hem de gün boyu oturmaktan kaskatı kesilmiş vücuduma inanılmaz iyi geliyor. Doğada kuş gözlemine gidiyorum, fotoğraf çekiyorum. Polonya doğa anlamında bence İsviçre ile yarışır gerçekten.

    Bir de yemek yapmayı çok seviyorum. Mutfakta geçirdiğim zamanlar terapi gibi benim için. Güzel bir müzik eşliğinde saatlerce pişirebilir ve her şeyi unutabilirim.

    10. Senin gibi Polonya'da uzaktan çalışmayı hedefleyen kişilere önerilerin olur mu?

    Bence en önemlisi iyi bir çevre edinmek. Yabancı bir ülkede kime ne zaman ihtiyacınız olacağı belli olmuyor o yüzden birilerini tanımak mutlaka işinizi kolaylaştırıyor. 

    Profesyonel anlamda da aynı şekilde LinkedIn'de çok aktif olmalarını tavsiye ederim. Mesela ben şu anki işime başvurmamıştım bile. LinkedIn'den şirket bana ulaştı. Hala da iş teklifleri alıyorum. Polonya Avrupa'nın en önemli outsourcing ülkelerinden biri. Bu da sadece burada değil bütün Avrupa'da ve UK'de uzaktan çalışılabilecek iş fırsatları anlamına geliyor. O yüzden önce networking diyorum.

    Uzaktan çalışmanın en büyük avantajını kullanarak, kendilerine daha çok zaman ayırmalarını tavsiye ederim. Burada çok fazla yeşil alan ve şehir içinde 20 dakikada ulaşabileceğiniz büyük ormanlar var. Doğa "disconnect" olmak için en güzel yer.

    Uzaktan çalışırken insan tabi ki zaman zaman yalnız hissedebiliyor. Bunun için de uluslararası topluluklara ve iş alanlarına yönelik yapılan buluşmalara katılmalarını tavsiye ederim. Böylece hem sosyalleşiyorsunuz hem de kendi iş alanınızdan farklı insanlarla tanışıp farklı tecrübeler ediniyorsunuz.

    Esnek çalışma deneyimlerini bizimle paylaşan Sevilay Selecki'ye röportajımıza katkılarından dolayı çok teşekkür ederiz.

     

    Yorum

    Zaten Hesabınız Varsa Buradan Oturum Açın
    Henüz bir yorum yapılmamış. İlk yorum yapan siz olun

    Duygu Çelebi Kaya, 1988'de Kdz. Ereğli'de doğdu. İlkokul, ortaokul ve liseyi farklı şehirlerde okudu. Lisans eğitimini Yeditepe Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı ve Halkla İlişkiler ve Tanıtım (çift anadal) bölümlerinde tamamladı. Ardından yine Yeditepe Üniversitesi'nde Pazarlama İletişimi yüksek lisansı yaptı. Çalışma hayatına İstanbul Kalkınma Ajansı'nda Kurumsal İletişim Sorumlusu olarak başlayan Duygu, Hollanda merkezli bir dijital pazarlama ajansında ve sonra da BinYaprak'ta çalıştı. İstanbul'da başladığı BinYaprak macerasına bir süre sonra dijital göçebe olarak devam etti. Şu anda BinYaprak'ta geleceğin trendlerinden "esnek çalışma işgücü" yolculuğunun yönderi olan Duygu, Balıkesir'de aile şirketi için çalışmakta ve 2-5 yaş arası öğrencilere Yaratıcı Düşünce dersleri vermektedir.

    © 2024 BinYaprak. Tüm Hakları Saklıdır.
    Bir TurkishWIN girişimidir.