2035’te Sağlıkta Yeni Arayışlar

    2035’te Sağlıkta Yeni Arayışlar

    Gelecekte sağlık alanında bizi neler bekliyor? Cevabı, Cenk Tezcan'ın yazısında. Okumaya devam et!

    Kalkmakta zorlandığım yataktan ayaklarımı sürüye sürüye banyoya gittim. Bir taraftan ev robotumun getirdiği ve her sabah içmeyi rutin hale getirdiğim limonlu ve tarçınlı suyu içerken, diğer taraftan banyo aynasında kendime bir göz attım. Aynada beliren rakamları ve uyarıları görünce hafiften paniğe kapıldım. Aynadaki görüntü, kalp hızımın 94, vücut ısımın 38,6 olduğu uyarısını veriyor, acilen fonksiyonlarımı takip etmekle yükümlü olan sağlık merkezi ile temasa geçmemi öğütlüyordu. Ben arayamadan, onlar beni aradı. Kolumdaki sensörlü saatin ekranından 'sağlık veri takipçisinin' 3 boyutlu holografik görüntüsü çıkıverdi. Kendimi nasıl hissettiğim ile ilgili birkaç soru sorduktan sonra, bana verdikleri trikoder ile tüm değerlerimi ölçmemi söyledi. Aleti alnıma tuttuktan 10 saniye sonra tüm tıbbi verilerim takipçimin veri tabanındaydı. Kaygılı yüzü hafifçe ürpermeme neden oldu! 

    '3 gün önce klozetinizdeki sensörler idrarınızda beyaz hücreler tespit etmiş' dedi olabildiğince dostane bir tavırla… 'Çok belirgin olmadığı için sistemdeki yapay zekâ bizi uyarmak zorunda hissetmemiş kendini'… 'Ancak bu sabah ki belirtilerle birlikte değerlendirildiğinde, 3-4 gündür salgın hale gelen virütik bir idrar yolu enfeksiyonu olabileceğini düşünüyoruz'… 'Size dronela koruyucu ilaçlar gönderiyorum, 4-5 dakikaya kapınızda olur'… 'Saat 14:00'e kadar lütfen evden çalışın'… 

    Mobil hemşireyim. Yıllar önce, ortalama ömrün 90'lara yaklaşması, bunun neticesinde de kronik hasta sayısının çok artması nedeni ile hastanelerin kapasitesi yetmemeye başladı. Çözüm olarak sağlık hizmetlerini hastane dışına yaydı karar vericiler. İnsanların tıbbi çıktılarını, giyilebilir, yutulabilir, taşınabilir sensörlerle 7/24 takip ediyoruz. Hastaneye gitmelerine gerek kalmaksızın evlerinde, iş yerlerinde müdahalede bulunuyoruz. Benim işim de; bana tahsis edilmiş sürücüsüz bir taşıtla gün içinde bakmakla yükümlü olduğum hastaları ziyaret etmek, hastalıkları ile ilgili günlük ihtiyaçlarını gidermek, tavsiyelerde bulunmak… Gen teknolojilerine şükür, ilaç ve gıdalar insanların genetik yapılarına göre üretiliyor, bu nedenle ilaçların yan etkileri çok azaldı, besinler de eskisi gibi insanları kötü etkilemiyor… Son on senede obezite %15 azaldı.  

    8 senedir, herkesin tüm sağlık verisi blok zincirinde tutuluyor. Genetik testler herkesin yaptırabileceği kadar ucuzladı. Daha doğmadan, hangi hastalıklara yatkın olduğumuzu tespit edip, müdahalede bulunabiliyor sağlık dünyası. Parası olanlar tasarım harikası bebekler getiriyor dünyaya… Genetik, sağlık dünyası içinde önemli ve ayrıcalıklı bir dal oldu.

    Sabah programımda olan bir hastam, karaciğerini tutan tümör nedeniyle geçen hafta ameliyat edildi. Kendi kök hücrelerinden laboratuvarda üretilen yeni karaciğeri sorunsuz olarak takıldı. İşin ilginci, ameliyatı daha hesaplı olduğu için Hintli bir doktor yaptı. Hem de Hindistan'dan! Oradan yönettiği bir simülatör aracılığı ile İstanbul'da ki bir hastanede bulunan 'robotik cerrahi' aletini kullandı… Ayrı bir operasyonla hastanın genlerinden de kansere sebep olan mutasyonlar temizlendi. Bu aralar en makbul meslekler; kök hücre uzmanları, doku mühendisleri ve gen cerrahları… İyi bir biyoteknoloji uzmanının A.B.D.'de yılda 800,000 Dolar kazandığı söyleniyor. 

    Son zamanlarda nanoteknolojik uygulamalar tıpta yaygın kullanılmaya başladı. Kalp damar tıkanmalarında nanobotlar yavaş yavaş anjiografik kateterlerin yerini almaya başladı. Hem uzaktan kumandayla istediğiniz damarı daha kolay gözlemleyebiliyorsunuz, hem de ucundaki lazer ile tıkanıklıkları açabiliyorsunuz.

    Teknolojinin etkin kullanımı sayesinde tıbbi hatalar çok azaldı. Ön teşhisi yapay zeka koyuyor, seçilecek tedaviye de büyük oranda yapay zeka karar veriyor. Hastanede kullanılan yardımcı robotlar sayesinde doktor ve hemşireler şimdilerde hastalarla daha fazla ilgileniyorlar, 100 sene önce olduğu gibi artık hastaya dokunuyorlar. Doktorlar ve hemşireler tıp bilgilerinin yanısıra, bilişim, tıp teknolojisi veya tıp hukuku konusunda eğitimler alıyor. Tıbbi avukatlar da bu zamanın popüler mesleklerinden ve iyi kazanıyorlar.

    Ayda bir, bir günümü hizmet içi eğitime ayırıyorum. Bakanlık tarafından verilmiş gözlük sayesinde, bulunduğum yerden 'artırılmış gerçeklik' ile zenginleştirilmiş eğitimlere giriyorum. Bu eğitimlerde, gerçeğe yakın hasta pratikleri gerçekleştiriyoruz. İş tanımızda rapor yazmak kalmadı, ses komutu ile ve göz hareketlerimiz ile raporu bizim yerimize 'dijital sekreterimiz' yazıyor. Bu tarz uygulamaları yazan girişimciler çok revaçta. 

    Eczacılık mesleği eski önemini kaybetti. DNA'ya göre ilaç üretildiği için, kullanılacak ilaçlar hastaya direkt ilaç üreticisinden gidiyor. Ödeme sistemleri de eskiye oranla oldukça değişti. Hastalar, gördükleri tedavinin etkisine göre ücret ödüyorlar ve tıbbi bir hata olduğunda çok yüklü bir tazminat alıyorlar. Bu nedenle, sağlık kurumları sürekli eğitimle elemanlarını yetkinleştirmekle yükümlü. Sağlıkhanelerde kullanılan yapay zekalar, koydukları hassas teşhis ve tedavilerin keskinliği doğrultusunda birbirleri ile rekabet ediyorlar.

    Eskinin sağlık sistemi ile en büyük fark ise; sağlıklı yaşam artık normalimiz oldu. Sağlıklı ve mutlu yaşam dersleri ilkokuldan itibaren tüm okullara konuldu. İş yerlerinde ve kurumlarda sağlıklı yaşam programları uygulanıyor. Daha sağlıklı bir yaşam tarzı doğrultusunda davranış değişikliği oluşturmak için özendirici kampanyalar yapılıyor. Bu sayede hem insanların daha az ve daha geç hastalanmaları sağlanıyor, hem de sayıları hala yüksek olan kronik hastaların hastalıkları ile daha iyi baş edebilmeleri amaçlanıyor. Bu doğrultuda çok sayıda sağlıklı yaşam şirketi ve sağlık koçu iş üretiyor. Hastalarımın hemen hepsi, mobil sağlık kuruluşlarından sağlıklı yaşam hizmeti alıyor. Bu hizmeti almayanlar ya sağlık sigortası firmaları tarafından sigortalanmıyorlar ya da çok yüksek ücretlere maruz kalıyorlar. 

    15 sene öncesine göre sağlık dünyamızı epey geliştirdik. Yine de yolun başındayız. Gidecek çok mesafe var. Belki de bir gün, insanoğlunun varoluşsal amacı olan 'ölümsüzlüğe' ulaşmak mümkün… Başka dünyalara ulaşabilmek için karbon bazlı yapımızdan kurtulmak gerekebilir. Beynimizin ve bilincimizin gizemini henüz çözemedik. Atom altı hücre yapımızın sırları koruma altında… Daha çok araştırmacı, daha çok girişimciye ihtiyacımız var! Sorunları iyi tespit eden ve bunlara pratik çözümler üreten sağlık profesyonellerine ihtiyacımız var. Diğer sektörlerdeki başarılı uygulamaları sağlık dünyasına adapte edebilen genç girişimcilere ihtiyacımız var!

    Gençlerimizi ortak bir akıl etrafında toplayabilirsek, ölümsüzlük neden gerçek olmasın? Bir gün...



    Bu yazı Bin Yaprak misafir yazarlarından Cenk Tezcan tarafından yazılmıştır.

     

    Yorum

    Zaten Hesabınız Varsa Buradan Oturum Açın
    Henüz bir yorum yapılmamış. İlk yorum yapan siz olun
    © 2024 BinYaprak. Tüm Hakları Saklıdır.
    Bir TurkishWIN girişimidir.