Virginia Wolf, "Madem yazma yeteneğiniz var, neden Shakespeare gibi bir deha çıkartamadınız?" sorusuna yanıt olarak kadınlara, kendilerine ait bir oda ve zaman yaratmalarını ve yazmalarını öğütler.
Hobiniz, kendinize ait odanızdır.
Bu yazının konusuna, yani hobiler üzerine yazmaya Covid-19 salgını nedeniyle evlere kapanmadan çok önce karar vermiştim. Bu günlerde evlerde zaman geçirmek zorunda olduğumuzdan gündeme çok uygun oldu.
Virginia Wolf, "Madem yazma yeteneğiniz var, neden Shakespeare gibi bir deha çıkartamadınız?" sorusuna yanıt olarak kadınlara, kendilerine ait bir oda ve zaman yaratmalarını ve yazmalarını öğütler. Üzerinden yüz yıla yakın zaman geçti. Artık kadınların da erkeklerin de kendilerine ait odaları, hatta evleri var ama zaman ayırdıkları bir uğraşları var mı? Yoksa o odalarımızda, evlerimizde, işyerlerimizde kendimizi var edemeden zamana kapılıp gidiyor muyuz?
Okuduğumuz bölümü ve yaptığımız işi tutku ile seçmediğimiz sürece, yani neredeyse hepimiz, bize en uygun olduğunu düşündüğümüz bölümlerde okuduk, iyi olduğuna inandığımız birer işimiz oldu. Eğitimimiz, işimiz hayatımızı ve bizi şekillendirdi. Peki gerçekten aldığımız eğitim ve yaptığımız iş miyiz? O okulu değil diğerini, bu işi değil öbürünü seçseydik yine biz miydik? Kendimize ait odamızda kendimize ait tutkularımızla olsaydık ortaya kim çıkardı?
Hobi, hayata pek çok farklı perspektiften bakmayı ve bazı konularda derinleşmeyi getiren, kimi zaman farklı el ya da zihin becerileri kullanmanızı gerektiren, günlük hayat gerçeklerinden sıyrılarak soyut ya da somut şeylere konsantre olmanızı sağlayan ve en önemlisi bunları yaparken sizi zorlayan, farklı gelişim fırsatları sunan bir tutkudur.
Hobi, bir boş zaman aktivitesi değildir çünkü gerçek tutku "zamanım kalmıyor" bahanesini kabul etmez, zamanını sizden talep eder.Hobiniz sizden belirli bir disiplin bekler.
Hobi deyince çoğumuzun aklına bir enstrüman çalmak ya da resim yapmak geliyor ama yeteneğimizin olmadığı inancıyla da bundan uzak duruyoruz. Oysa hobiyi "derinleşmek" olarak düşündüğümüzde kendimize nelerden hobiler yaratabileceğimize tekrar bakabiliriz.
İlkokul yıllarımdan bu yana hayatımın her döneminde mutlaka bir hobi ile uğraştım. 40 yaşımda piyano dersi almaya başladım. Yeteneğim olup olmadığı tartışılır ama istersem haftada en az 4 gün, günde en az 1 saat çalışmayı planlayacak kadar disiplinim olduğunu gördüm. Başladığımdan çok farklı bir yerdeyim. Konser piyanisti olamayacağım kesin ama çok daha iyi bir konser ve müzik dinleyicisi olduğum da kesin. Piyano sayesinde hayatıma giren yeni insanlar ve yeni sohbetler var. Kendime notalarla ayırdığım zamanın sonunda da hissettiğim huzurun, sakinliğin, iyi çaldığımda ise yaşadığım tatminin tarifi yok.
Tutkunuza ne kadar zaman ve para ayırabileceğiniz size kalmış ama bugün birçok şeye ulaşmak çok daha kolay. Eğer deniz fenerlerini seviyorsanız minik deniz fenerleri koleksiyonu yapabilirsiniz. Bir süre sonra size hediye gelmeye başlar yenileri. O fenerlerin tarihinde ne güzel hikayeler var, deniz fenerleri ile ilgili çekilmiş ne çok film var. Deniz fenerlerini en güzel resmeden ressamı araştırabilirsiniz. Bazılarımız bunları görebilmek için dünyanın öbür ucuna seyahat planlayacak kadar şanslı bile olabilir. Ağaçları seviyorsanız, Türkiye'nin en yaşlı ağaçlarını biliyor musunuz? Bunların fotoğrafını çekmek size nasıl geliyor?
Tutkunuzu boş zamanlarınıza bırakmayın… Zamanı siz planlayın. Yapmak zorunda olduklarınızın kalan zamanınıza da ne kadar rahat sığdığını göreceksiniz. Size sürekli yeni bir şeyler öğretmesine, yeni şeyler denetmesine ve hatta sizi zorlamasına izin verin. Hobiniz kendinize ait odanız olsun, kendinizi asıl var ettiğiniz yer olsun.
Özge Kanat
2023 BinYaprak. Tüm hakları saklıdır. Bir TurkishWIN girişimidir
Yorum