Bilimin İncileri: Dr. Pınar Uysal Onganer ile Röportaj

    Bilimin İncileri: Dr. Pınar Uysal Onganer ile Röportaj

     Westminster Üniversitesi'nde kanser kök hücre araştırmacısı Dr. Pınar Uysal Onganer ile kariyer yolculuğundan ilham aldığı kişilere birçok şey konuştuk! Keyifli okumalar.

    Sizi kısaca tanıyalım. Nerede doğdunuz, ne/ler okudunuz? 

    İstanbul'da doğdum, İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi'nde Moleküler Biyoloji ve Genetik'te BSc; Marmara Universitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Biyoloji ve Genetik Anabilim Dalı'nda yüksek lisans, ardından UCL, Royal Free Hospital, Institute of Hepatology ve Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Biyoloji ve Genetik Anabilim Dalı ile ortak çalışmalar yürüterek doktoramı tamamladım. Doktora ve yüksek lisans çalışmalarımı moleküler viroloji konusunda yaptım. Hepatit B virüsü ile enfekte olmuş hastalardan aldığımız örneklerde HBV genom mutasyonlarını dizi analizi ile inceleyip neden bazı hastaların akut neden bazılarının kronik hepatit olduğu ve neden bazılarının da hepatosellüler karsinomaya yakalandığını incelediğimiz çalışmada birçok yeni mutasyon bulduk. Son derece ilginç ve bir o kadar da zor bir doktora çalışmasıydı. Dizi analizlerini manuel olarak yapıp, sınırlı referans genomlarla karşılaştırıyordum. Hem teknik hem de kişisel anlamda kesinlikle çok şey öğrendim. Bunlardan biri, araştırmanın  sabır ve motivasyon işi olduğunu, bir hafta uğraştığınız deney sonucu iyi çıkmadığında biraz kendime üzülme payı verip ama sonrasında yeniden daha dikkatlice yapmak gerektiğini...

    Şimdi ne yapıyorsunuz, hangi alanda çalışıyorsunuz?

    Doktora bitmeden Imperial College London, Department of Cell and Molecular Biology'den doktora sonrası araştırmacı olarak teklif aldım ve kanser araştırmaları alanına böylece giriş yaptım. 3 yıl burada, sonra aynı üniversitenin tıp fakültesinde, Department of Oncology'de küçük hücreli akciğer, prostat ve meme kanserleri üzerine çalıştım. Kısacası, 2003'ten beri kanser ve metastaz alanında çalışıyorum. 2009'da Türkiye'de doçent oldum. 2015'den beri University of Westminster'de kendi grubum ile kanser kök hücrelerinin metastaz ile ilişkisi ve kodlanmayan RNA'lardan mikroRNA'ların mekanizması üzerine çalışıyoruz.

    Kariyerinizde size dönüm noktası yaşatan iniz kişiler oldu mu?

    Çok kişi var bu alana girebilecek, kiminden nasıl iyi bir insan/akademisyen/araştırmacı, kiminden nasıl olmamam gerektiğini öğrendiğim ve hala da öğrenmekte olduğum. Prof. Dr. Ayşe Özer, MSc ve PhD danışmanım ve mentörüm olarak kesinlikle hayatıma yön verenlerden. Sonra ilk doktora sonrasi hocam/patronum Prof. Mustafa Camgöz, akademik hayatı daha da önemli nasıl bağımsız araştırmacı olunacağını, nasıl makale ve grant yazılacağını öğrettiği için. Dr. Robert Kypta, aile ve akademik hayatın birlikte yürütülebileceğini gösterdiği için. Dr. Soraya Diez'den iyi bir insan olmanın iyi bir akademisyen olmaktan daha önemli olduğunu, Prof. Dr. Elif Damla Arisan'dan sabırla elinden gelenin en iyisini yapıp telaş etmeden beklemeyi öğrendim mesela. Dr. Sigrun Lange, çalışkan ve verimli olup kendi kariyerine odaklanırken hala başkalarına da destek olunabileceğini gösterdiği için iyi ki yolumuz kesişmiş dediklerimden.

    Mesleğinizi ve çalışma alanınızı nasıl seçtiniz, karar anlarınız neler oldular? 

    İngilizce'de çok sevdiğim bir kelime var, "serendipity", guzel tesaduf demek. Moleküler Biyoloji ve Genetik benim için hep büyüleyici bir alandı. Tübitak yayınlarından "DNA Double Helix (DNA Çift Zinciri)"i ve "Gen Bencildir"i okuduğumda lisedeydim ve çok etkilenmiştim. Bu yüzden bölümüme çok isteyerek girdim. Akademide kalıp araştırma yapmak hayalimdi. Arada pişman oluyorum çünkü son derece zorlu ve hiç bitmeyen bir uzun yol ama aynı zamanda da hala çok heyecanlı. Yüksek lisansa başladığımda konudan önce danışman seçtim. İyi ki de öyle yapmışım. Doktora yaparken Londra'ya taşındım ve UCL'de Dr. Tim Harrison ile birlikte çalıştım. Yine çok şey öğrendiğim, alıştığım çevreden tamamen çıkıp bir anda kendimi bir başka ülkede/lab'da ama aynı heyecanla araştırmalar yapan, dünyanın farklı yerlerinden gelen benim gibi doktora öğrencilerini bulduğum bir dönemdi. Doktoradan sonra viroloji alanında çalışmaya devam edip etmemekte çok kararlı değildim. Bu sefer yolum Prof. Dr. Camgöz ile kesişti ve kendimi bir anda kanser araştırmaları alanında buldum. Camgöz Lab'da çok şey öğrendim, 3 yıl sonra bu defa Imperial College London Onkoloji bölümünden teklif alınca prostat kanseri ve hücre sinyal yolakları ardından kanser kök hücreleri hayatıma girdi. Dr. Kypta ile 7 yıl çalıştım. Araştırmalar iyi gidiyordu, çok iyi bir grubun üyesiydim ama öğrencilerle daha çok vakit geçirmek ve bağımsız olmak istediğimi fark ettim ve önce University of Bedfordshire daha sonra da şimdiki üniversitemde "Senior Lecturer (kıdemli eğitmen)" olarak çalışmaya başladım.

    Aileniz kariyer yolculuğunda sizi nasıl yönlendirdi, destek oldu mu?

    Ben biraz inatçıyımdır. ailem akademik kariyerin, özellikle Türkiye'de bir akademik kariyerin, zorluklarını anlatmaya çalıştı. Ben yine de vazgeçmedim. Onlar da hep çok destek oldu. Bizim meslek çok kolay değil. 7/24 araştırma, hep yeni şeyler öğrenme gerekliliği, sürekli iç ve dış alanda rekabet gerektiren bir meslek. Üstelik maaşı da yeterince iyi değil. Ama çok heyecanlı. Ayrıca hep yeni şeyler öğrenmek, gençlerle birlikte olmak da harika.

    Kendinizi geliştirmek için neler yapıyorsunuz?

    Akademik hayatta kendini geliştirmemek pek mümkün değil. Literatür takip ederken, akademik dergilerde hakemlik yaparken yeni metotlar mutlaka görüyorsunuz. Sonrasında bunları anlamaya çalışıp deniyorsunuz. Birlikte çalıştığım muhteşem bilim insanları var, onlardan çok şey öğreniyorum, öğrencilerimden de. 3 yıl önce NIH, NCI'un yaz araştırmacısı olarak seçilip altı hafta kadar dünyanın her yerinden gelen kanser araştırmacıları ile birlikte oldum. Bizim mesela Avrupa'da ya da Türkiye'de son derece kolay ulaşabildiğimiz yöntemlerin, testlerin Afrika ülkeleri için ne denli zor olduğunu ama onların da bizim aklımıza gelmeyen alternatifler geliştirdiğini öğrendim. Bunun yanı sıra, CAR-T hücre tedavisinin ilk kez yapıldığı lablara girip, muhteşem bilim insanlarıyla tanıştım. Kısacası, siz kendinizi geliştirmek isterseniz fırsatlar her yerde!

    Hayatınıza etki eden, ilham aldığınız kişiler kimler, bize onlardan bahseder misiniz? 

    Bilimsel anlamda hayatıma katkısı büyük çok kişi var. Bazılarını zaten anlattım. 11 yaşındaki ikiz kızlarımdan mesela her gün yeni şeyler öğreniyorum. Hem kendi hakkımda hem de hayat hakkında. Okuduğum yazarlardan, çalışma arkadaşlarımdan, bütün iyi niyetiyle heyecanını kaybetmeden tüm gücü ile çalışan herkesten ilham alıyorum.

    Kendimiz geliştirmek için hangi dijital kaynakları takip edelim? Mutlaka okumalısın dediğiniz kitaplar var mı?

    Popüler bilim kitaplarını seviyorum. Hatta bazılarını kızlarım ile birlikte okuyoruz. Mesela bu pandemi döneminde üçümüz birlikte Rovelli'nin The Order of Time'ı okuduk. Matematik ve fizik hayatın temeli. Bütün kadınların ve hatta erkeklerin de "Invisible Women: Exposing Data Bias in a World Designed for Men"i okumasini tavsiye ederim, yazarı Caroline Criado Perez. Dijital dünyada istediğiniz her şeye ulaşım kolay. Mesela The Royal Society internet sayfasında ya da BBC'de harika belgeseller var. Popüler bilim konuşmaları, toplantıları, podcast'leri takip etmek yürürken ya da deney yaparken mümkün. Yine birçok program ve/ya database bedava, biyoinformatik öğrenmek genom çağında hepimiz için öncelik.

    Yaşam bilimleri alanında kariyer yapmak isteyen veya kariyerinin başında olan kişilere tavsiyeleriniz neler olurdu? Ne yapmalılar veya nelerden kaçınmalılar?

    Gelişmeleri takip etmek, soru sormaktan çekinmemek, hatta yepyeni sorular sormak. Kendinizi geliştirmekten hiç vazgeçmeyin. Yol uzun ve bazen zor ama siz yine de yılmayın. Sabırla çalışmak her zaman kolay değil, unutmayın danışmanınız hayatınızı değiştirir. Mutlaka İngilizce'yi iyi bilin ve en az 1 kez yurtdışı deneyiminiz olsun. Önce iyi insan olun, gerisi biraz şans biraz da çaba. Kariyer / iş hepimiz için önemli ama her şey değil. Hayatınız, aileniz, hobileriniz olsun. Müzik dinleyin, sanatla uğraşın, okuyun, çok okuyun.
    Kadın olduğunuz için, yabancı olduğunuz için, yaşınız uygun olmadığı için ya da çocuğunuz olduğu için yapamayacağınızı söyleyenler olursa cevap bile vermeye çalışmayın. Siz devam edin, onlar ardınızdan bakarken.

    Tekrar 20 yaşında olsanız neyi farklı yapardınız?

    Mümkünse daha önce yurtdışına çıkıp daha çok şey öğrenmek isterdim, daha farklı lablarda. Şimdi 20 yaşında olmak çok heyecan verici, dünya avucunuzda yeter ki isteyin ve bu istek için çalışın, çok çalışın! Bir diğer sevdiğim kelime de "perseverance", azim! Azimle, heyecanla çalışın, yolunuz açık olsun!

    CampusWIN yazarlarından Mina Küçüktaş tarafından yazılmıştır.

     

    Yorum

    Zaten Hesabınız Varsa Buradan Oturum Açın
    Henüz bir yorum yapılmamış. İlk yorum yapan siz olun
    © 2024 BinYaprak. Tüm Hakları Saklıdır.
    Bir TurkishWIN girişimidir.