Duygusal Zeka ve İç Diyaloglar

    Duygusal Zeka ve İç Diyaloglar
    Bu yazımız iç diyaloglarımızın neler olabileceğine, ihtiyacımıza hizmet eden diyalogları bizi sabote edenlerden nasıl ayırabileceğimize ve bu diyalogları daha verimli nasıl yönetebileceğimize odaklanır.

    Duygusal Zekanın temeli kendimiz ile olan ilişki ile başlıyor. Kendimizi, duygularımızı anladığımız ve yönetmeye başladığımız zaman Duygusal Zekanın tohumlarını da atmış oluyoruz. Bu ilişkide kendi iç diyaloglarımızı duymak, anlamak ve yönetmek kendi iç dünyamızı keşfetmekte bizim için önemli bir anahtar görevini görmekte. Bu yazı iç diyaloglarımızın neler olabileceğine, ihtiyacımıza hizmet eden diyalogları bizi sabote edenlerden nasıl ayırabileceğimize ve bu diyalogları daha verimli nasıl yönetebileceğimize odaklanır.

    Öncellikle sezgi ile başlayalım. Türk Dil Kurumu Sezgi'yi şöyle tanımlıyor: ''Gerçeğin deneye veya akla vurmadan doğrudan doğruya kavranması''. Cevabını bilmediğimiz bir çok sorunun cevabını sadece sezgilerimize güvenerek verebiliyoruz. Psikoloji bilimi bize şunu söylüyor ki aldığımız bir çok kararı zihinsel sürecimizden çok önce bilinçaltında almış oluyoruz. Zihinsel süreçlerimiz sayesinde bilinçaltında aldığımız kararları bilincimize taşıyabiliyoruz. Ama bazen bu zihinsel süreçlere gerek kalmadan sezgilerimiz ile birçok cevabı bulabiliyoruz. Sezgilerimiz aslında bizi koruyan, kollayan derindeki arzularımızı, isteklerimizi, heyecanlarımızı bazen de endişe ve korkularımız bize gösteren, pusula görevi görebilen bir araç. Sezgilerimizi duymaya izin vermek, onlara alan açmak ve güvenmek kendimiz için daha tatmin edici kararlar vermemize ve gerçek potansiyelimizi ortaya çıkarmada bize destek olmakta.

    Biliyoruz ki duygusal zeka konusu olduğunda sezgilerimize güvenmek önemli bir yer kaplamakta. Fakat bu her kararı sadece sezgilerimizle vermeliyiz diye de anlaşılmamalı. Sezgilerimiz zihnimiz ile uyum içinde çalıştığında daha verimli seçimler yapabiliyoruz. Bu şu demek ki mantığınızla aldığınızı düşündüğünüz bir kararın sizde nasıl bir duygu yaratığını kontrol etmekte fayda var. İçinize gerçekten sindi mi yoksa içinizdeki ses başka bir şey mi söylüyor? Alacağınız bu karar size ne hissettiriyor? Tam tersi de mümkün. İçinizdeki sesin, sezginizin zihninizde nasıl canlandığını ve ne düşündüğünüzü de kontrol etmekte de aynı fayda var. Peki eğer sezgilerimiz ve zihnimiz uyum içinde değilse o zaman hangisini dinleyeceğiz? Hangisi ağır basmalı? Bunu daha iyi anlamak için belki içimizdeki farklı bir diyaloğa da değinmekte fayda var. O da ''İç Eleştirmen''

    İç Eleştirmen literatürde birçok farklı isimle de anılabilir. Yargı Sesi, Gremlin (Kemirgen), Sabotajcı (saboteur) bunlardan bir kaçı. İç Eleştirmen adında da anlaşılacağı gibi potansiyelimizi ortaya çıkarmada ve kendimize güvenimizde bir tehdit olarak ortaya çıkar. İç Eleştirmen negatif bir iç ses olarak yeteneklerimizi sorgulayan, her küçük hatada bizi yargılayan, başarımızı önemsiz gibi gösteren bir sestir. Kendimize verdiğimiz değeri, fikirlerimizi, hedeflerimizi, değerlerimizi sürekli yargılar ve kendimizle ilgili çelişkiler yaşamamıza sebep olur. 'Bak yine beceremedin', 'Çok daha iyisini yapabilirdin','zaten hiç bir şeyi beceremiyorsun'...gibi iç sesler aslında bizim değil İç Eleştirmenizin sesidir.

    Biliyoruz ki öz eleştiri içinde gerçeklik unsuru barındırarak, performansımızı artırmak ve bizi ileriye taşımak için ayna görevi görerek bize destek olur. Fakat İç Eleştirmen gerçek yeteneklerimizi yansıtmayacak şekilde gerçeği çarpıtır. Kendimize olan inancımızı ve güvenimizi zayıflatır. Bu da sürekli performansımızın altında performans göstermemize sebep olur.

    İç Eleştirmen evrensel bir kavramdır. Hepimizin bir İç Eleştirmeni vardır. İç Eleştirmeni yok etmek, onu zihnimizden atmak mümkün değil. Hatta onunla savaşa girerseniz daha da yüksek sesle var olmaya devam edecektir. Asla kazanamayacağınız bir savaşa girmeye gerek yoktur, çünkü İç Eleştirmene karşı savaşı kazanmamız mümkün değil. O zaman İç Eleştirmeni yok etmeye değil ama onu yönetmeye odaklandığımız zaman kendi iç diyaloglarımızın nereden geldiğini anlayarak kendi iç dünyamızı daha etkin yönetmeye başlayabiliriz.

    Bunun için öncelikli yapmamız geren İç Eleştirmenin varlığını kabul etmek ve onunla ilgili farkındalığımızı geliştirmektir. Herkesin İç Eleştimeni farklı şeyle söyleyebilir. Seninki sana neler söylüyor? İç Eleştirmeni kendimizden ayırt etmek de çok önemli. İç Eleştirmen sezgiler gibi bizi koruyan kollayan değil tam aksine bize köstek olan bir ses. O zaman onu kendimizden ayrıştırmak için ona isim verebilir, resmini çizebilir yada bir sembolle tarif edebiliriz.

    Benim İç Eleştirmenimin ismi 'Mean Nazlı'. Ortaya çıktığında gerçekten çok can yakıcı olabiliyor. Eskiden çok daha sık ve yüksek sesle çıkarken zaman içinde onunla ilgili farkındalığım arttıkça ve onu kendimden ayrıştırdıkça şimdi çok nadir ve çok kısık sesle ortaya çıkıyor. Duyduğumda da etkisi çok kısa sürüyor ki eskiden onun etkisinde günlerce kaldığım olabiliyordu.

    İç Eleştirmeninizi tanımladıktan sonra onun ne zaman geldiğinin de farkında olmamız gerekiyor. Bazı ortamlar ve kişiler İç Eleştirmeni tetikleyebilir ve daha sık duymamıza sebep olabilir. Destek ağımızın bizi gören, anlayan, motive eden, yapıcı geri bildirim ile kendi potansiyelimize ulaşmamızda bize destek olan kişilerden oluştuğuna dikkat etmemiz gerekir.İç Eleştirmenin sesini duyduğunuzda onu yok saymak yada onun girdabına kapılmak yerine ona teşekkür edin ve ona ihtiyacınız olmadığını söyleyin. 'Seni duyuyorum, teşekkür ederim ama sana şu anda ihtiyacım yok'.

    İç Eleştirmenimizi tanımak, anlamak ve onu yönetmek zaman ve emek ister. Onu diğer iç diyaloglarımızdan ayırt edersek, onunla savaşmak yada susturmaya çalışmak yerine varlığını kabul ederek sadece gözlemci olarak gelip gitmesini seyredebilirsek zaman içinde İç Eleştirmen bizi sabote eden bir ses halinden çıkıp arada varlığını gösteren kısık bir sese dönüşecektir.

    Kendi duygu ve düşüncelerimizi daha iyi anlamak ve yönetmek kendi iç diyaloglarımızı daha iyi anlama ve yönetmeyi gerektirir. Kendi iç diyaloglarımız bizi duygulara, duygularımız da bizi aksiyona doğru yönlendirecektir. O yüzden duygusal zeka konusunda kendimizi geliştirirken iç diyaloglarımızı ayrıştırabilmeyi de öğrenmemiz gerekir. Bir taraftan bizi eleştiren, güvenimizi düşüren ve duygu olarak sürekli negatife doğru iten İç Eleştirmenimizi yönetmeyi öğrenirken bir taraftan da bizi koruyan, kollayan kendi iç derinliklerimizle diyalog kurmamızı sağlayan sezgilerimizi daha çok duymaya ve daha çok yer açmaya ihtiyacımız olacaktır.

     

    Yorum

    Zaten Hesabınız Varsa Buradan Oturum Açın
    Henüz bir yorum yapılmamış. İlk yorum yapan siz olun
    © 2024 BinYaprak. Tüm Hakları Saklıdır.
    Bir TurkishWIN girişimidir.