Türkiye'den Amerika'ya uzanan bir başarının mimarı olan ve Johns Hopkins Üniversitesi'nde çalışan Dr. Sezen Karakuş ile çok keyifli bir röportaj gerçekleştirdik. Okul yıllarına ilk başladığı günden bu yana yaşadığı serüveni bizlerle paylaşan Karakuş, siz sevgili okurlarımıza da küçük tavsiyeler vermeyi unutmadı. Hazırsanız bu serüveni okuma maceramız başlasın. Keyifli okumalar...
1) Sizi kısaca tanıyalım. Nerede doğdunuz, ne/neler okudunuz?
2) Şimdi ne yapıyorsunuz, hangi alanda çalışıyorsunuz?
Klinik araştırma ve yan dal eğitimlerini tamamladıktan sonra 2019 yılında Johns Hopkins Üniversitesi'nde yardımcı doçent olarak akademik kadroya katıldım ve halen de bu görevi sürdürmekteyim. Hem klinisyen hem de araştırmacı olarak ağırlıklı olarak kornea ve oküler yüzey hastalıkları konusunda çalışmaktayım. Görevim gereği tıp öğrencilerine ve asistanlara da eğitim veriyorum. Bunların yanı sıra 2019'dan beri Johns Hopkins Bloomberg School of Public Health'de yarı zamanlı olarak Master of Public Health (MPH) programına katılıyorum. İlgilendiğim alan halk sağlığı ve klinik araştırmalar için kullanılan epidemiyolojik ve bioistatistiksel metodlardır.
3) Kariyerinizde dönüm noktası diyebileceğiniz anlar ve kişiler kimlerdi?
Kariyerimde bulunduğum noktayı baz alırsak iki dönüm noktasından bahsetmem gerekir. Birincisi Johns Hopkins'te klinik araştırmacı olarak kabul edilmemdi çünkü bu bana buradaki bütün kapıları açan ilk adım oldu. Araştırmacı yıllarımda kendimle, dünyayla ve de bilimsel araştırmalar ile ilgili çok şey öğrendim. Önceleri planım bu konuda tecrübe kazanıp ülkeme geri dönmekti ama karşıma çıkan fırsatlar bana yeni planlar yaptırdı. Yine de Johns Hopkins gibi bir üniversitede akademik kadroya hem klinisyen hem de araştırmacı olarak katılabileceğimi hayal etmemiştim desem yanlış olmaz. Bu nedenle kariyerimdeki ikinci dönüm noktası olarak bunu saymam gerekir ama ben yolculuğumun henüz ortasındayım. Büyük ihtimalle daha sonraları başka gelişmeleri dönüm noktası olarak sayacağım. Şans her zaman önemli bir faktör. Bana göre başarı en üst kademelere ulaşmak, en ünlü üniversitelerde ya da şirketlerde çalışma imkanı bulabilmek değildir. Başarı potansiyelinin seni taşıyabileceği yere ulaşabilmek ve ulaşmayı hedeflediğin yeri doğru seçebilmektir. Bunu baz alırsak benim dönüm noktam kendi potansiyelimi ilk kez keşfettiğim zamandı. Tıp fakültesi 5. sınıftayken, istediğim her şey olabileceğimi ve etrafımdakilerin söylediklerinin hiç bir önemi olmadığını anladım birdenbire. Özellikle altını çizmek isterim ki etrafımdakilerin, hocaların ya da arkadaşlarımın söyledikleri bunun tam tersiydi. Benim bugün bulunduğum yerde olmam kendime inanmamdan dolayıdır. İsterdim ki birisi bana bunun için ilham verdi diyebileyim ama ben insanların kendi potansiyelini görememelerinden, kendine inanmamalarından ilham aldım.
4) Mesleğinizi ve çalışma alanınızı nasıl seçtiniz, karar anlarınız neler oldular?
Türkiye'de maalesef bu tam olarak bir seçim değil. Umarım şimdilerde bu farklıdır. Bana kalırsa mesleğimizi seçmemiz gereken yaş çok erken. Kendimizle bile ilgili daha bilmediğimiz çok şey var lisede o yaşlarda. Şanslıysan seçtiğin bölümde seni mutlu edecek bir şey bulabilirsin. Ben lisedeyken içimde tam olarak ne olduğunu bilmediğim bir istek vardı bilim için. Annem doktor olmamı çok istiyordu ama ben kararımı kendim vermek istiyordum, o yüzden kendime zaman vermeye karar vermiştim. Ama bir yandan biliyordum ki Madam 'Currie' dışında pek örneğini bulamadığım bir kadın "bilim adamı" olmak istiyordum. O zamanlar öyle söyleniyordu. Neyse ki şimdi "bilim insanı" dememizi haklı çıkaracak kadar çok kadın bilimde öncü roller alıyor ve adını tarihe yazdırıyor. Göz alanında çalışmayı seçmem hem mikro cerrahiye ilgimden hem de görme gibi önemli bir duyuyu koruyabilme duygusunun verdiği heyecandan kaynaklandı.
5) Aileniz kariyer yolculuğunda sizi nasıl yönlendirdi, destek oldu mu?
Ailem benim iyi bir eğitim alabilmem için ellerinden geleni yaptı. İstanbul'a küçük yaşta yatılı okula göndermeleri de onlar için zor ama geleceğim için önemli bir adım olmuştu. Söylediğim gibi annem doktor olmam için çok ısrar etmişti. Başka bir şey yapmaya karar verseydim ne kadar destek olurdu bilmiyorum tabii. Ama ben kararlarımı kendim verdim ve beni de başarılı yapan buydu. Sanıyorum yatılı okumanın bana kazandırdığı şeylerden biri de buydu. Erken yaşta birey olup hayatınla ilgili önemli kararlar verebilecek olgunluğa ulaşabilmek. Uzmanlık konusunda da tamamen kendi çabalarım ve kendime inancım beni ulaştığım noktalara götürdü. Aile desteği tabii ki önemlidir ama kendinizle ilgili en iyisini yine de kendiniz bilirsiniz.
6) Kendinizi geliştirmek için neler yapıyorsunuz?
Eskiden olsa bol bol okumak derdim ve bunun hala önemli olduğunu düşünüyorum eskisi kadar okumaya çok zaman ayıramasam da. Ama gelişmek istiyorsak esnek olmalıyız. Kendimize genişleyebilecek alanı verebilmeliyiz. Tabii ki okumak, izlemek, görmek, dinlemek bizi geliştirecek şeylerdir. Ama bence gelişebilmenin en kritik noktası konfor alanımızdan uzaklaşıp okumayı, izlemeyi, görmeyi, dinlemeyi istemediğimiz şeyleri hayatımıza fırsat buldukça dahil etmektir. Hatta bizi rahatsız eden yazıları okumanın, söyleşileri dinlemenin, yorumları okuyup hangi duygu durumunda bu şekilde düşünürdüm diye pratik yapmanın çok faydalı olduğunu düşünüyorum. O zaman hayatı, insanı bütünüyle anlamış oluruz. Doktorluk mesleği bunu yapabilmek için her daim fırsatlar sunar eğer o yönden bakabilirsek. En sıklıkla yaptığım şey kendi kendimi dinlemek ve davranışlarımı ve duygularımı analiz etmek. Bu gelişmeme en fazla katkı sağlayan egzersizdir. İmposter Sendromu çok yaygın olarak görülmekte olan bir durum ne yazık ki. Benim de böyle hissettiğim zamanlar olduğu için kendimi bu alanda geliştirmeye çalışıyorum. Takip ettiğim bazı yazarlar var. Kişisel yolculuğumda kendimle ilgili farkındalığımı artıran, otantik benliğimi nasıl destekleyebileceğim ile ilgili yol haritası çizdiren yazıları/yazarları okumaya çalışıyorum.
7) Hayatınıza etki eden, ilham aldığınız kişiler kimler, bize onlardan bahseder misiniz?
Hiç bir zaman sadece belli bir kişi olmadı. Herkesten her şeyden ilham alabilirim. Bu bir hastam olabilir. Bu bir arkadaşım olabilir. Bu kurmaca bir filmdeki karakter olabilir. Aslında almak istediğimiz ilham tam da kendi içimizde olan bitene uydurmak istediğimiz olaylar dizinidir. Eğer içimizde etki edecek bir nokta hali hazırda olmasa kimsenin söylediği yaptığı bize ilham verip bir şey yaptıramaz. Okuduğumuz kitapta ya da dinlediğimiz bir sözde arayıp da bulmak istediğimiz neyse onu buluruz.
8) Kendimiz geliştirmek için hangi dijital kaynakları takip edelim? Mutlaka okumalısın dediğiniz kitaplar var mı?
Dijital kaynak olarak ne önerebilirim bilemiyorum. Benim dönüp dolaşıp tekrar tekrar okuduğum bazı kitaplar var. Her okuduğumda bana farklı mesajlar veren ve her seferinde de beni oldukça heyecanlandıran ve motive eden, gülümseten, omzumdan dünyanın yükünü kaldırabilen. Andre Gide'in Dünyanın Nimetleri kitabını severim. İnsan davranışlarını analiz eden ya da insanlık tarihini inceleyip günümüz insan davranışlarını onların ışığında yorumlayan kitapları seviyorum, mesela Yuval Noah Harari'nin Sapiens ve diğer kitapları, Jared Diamond'un Tüfek, Mikrop ve Çelik kitabı. Çok sevdiğim kitaplardan birisi de Virginia Woolf'un Kendine Ait Bir Oda'sıdır.
9) Yaşam bilimleri alanında kariyer yapmak isteyen veya kariyerinin başında olan kişilere tavsiyeleriniz neler olurdu? Ne yapmalılar, nelerden kaçınmalılar?
Yaşam bilimleri çok özveri gerektiren bir alan ve hiç sonu gelmeyen bir yolculuk. Hiçbir zaman ben oldum diyemezsiniz, her gün öğrenmeye devam ediyoruz. Dünya insanı olmayı başarmak çok önemli. Kendi kişisel arzularınızdan sıyrılıp başka bir insana dönüşebilmeniz lazım. İnsanı sevmek lazım, insanı her haliyle sevmek lazım. Bilim için açık fikirli olmak çok önemli, değişimi ve değişebilmeyi kabul edebilmek, esnek olabilmek lazım. Yeri gelir hastalarımdan öğrenirim, sokaktaki insandan öğrenirim, yeri gelir en başarılı sayılan hocalardansa başarısız sayılan kişilerden daha çok şey öğrenirim. Hiç kimseyi ya da hiç bir düşünceyi küçük görmeden dinleyebilmelisiniz. Kariyeriniz için kendinize bir yol çizerken, trendlerden öte neye en çok heyecan duyduğunuzu bulmaya çalışın. Akademik kariyer ilginizi çekmeyebilir, belki de klinisyen olmak daha heyecan vericidir. Eğer işinize heyecan duymuyorsanız kendinize dürüst olup nedenini sorgulayın ve ömrünüzün kalanını böyle geçirmektense kendinize yeni bir plan yapın. Kendinize esnek olabilen hedefler belirleyin. Mesela şu üniversitede şu pozisyona girmeyi hedeflemek yerine, bir üniversitede öyle bir pozisyona girme hedefi belirleyin. Bu şekilde hedefinize ulaşmak sadece bir olasılığa değil birden çok olasılığa bağlı olur, bu da başarılı olma ihtimalinizi artırır.
10) Tekrar 20 yaşında olsanız neyi farklı yapardınız?
Yirmi yaşımdayken tıp fakültesi 5. sınıftaydım. Potansiyelimin farkına vardığım ve hayal edebildikten sonra istediğim her şeyi yapabileceğimi keşfettiğim zamandı. Seçimlerim hayal edebileceklerimin çerçevesinde sınırlıydı. Hiçbir şeyi faklı yapmazdım çünkü yapabilecek olsaydım yapmış olurdum zaten. İmkanım olsaydı yurtdışında bir üniversiteye staj ya da araştırma için gitmiş olmak isterdim o yaşımdayken. O yüzden günümüzdeki gençleri daha şanslı buluyorum. Etraflarındaki insanların sunabileceklerine sınırlı değiller. Benimle iletişime geçen bir sürü tıp fakültesi öğrencisi oluyor her sene. Johns Hopkins'e gelen staj yapanları görüyorum ve çok mutlu oluyorum onlar adına. Yine de 20 yaşındayken o yaşın tecrübesi ve bilincinde ne yapabilirsen onu yaparsın. Geriye dönüp keşke şöyle yapsaydım demeye çok da gerek yok. Hatalarımdan ya da olumsuz olaylardan o kadar çok şey öğrendim ki bugün buradaysam başarılarım kadar onların da sayesindedir.
Bu yazı SteamWIN yazarlarından Mina Küçüktaş tarafından yazılmıştır.
2023 BinYaprak. Tüm hakları saklıdır. Bir TurkishWIN girişimidir
Yorum