Bilimin İncileri: Dr.Suna Tüzün ile Röportaj

    Bilimin İncileri: Dr.Suna Tüzün ile Röportaj

    Çok değerli Dr. Suna Tüzün ile ilham dolu bir röportaj gerçekleştirdik. Biyoloji ile deniz aşkını birleştirip kariyer basamaklarını tırmanan Dr. Suna Tüzün, bizlere hayatını, yaptığı işini ve nelerden ilham aldığını anlattı.  Belki de size kariyer basamaklarınızda bir destek sağlayacak bu yazımızı kaçırmayın!

    Sizi kısaca tanıyalım. Nerede doğdunuz, ne/ler okudunuz?

    Liechtensteinli bir anne ve Türk bir babanın ikinci çocuğu olarak 1988'de Zürich'te doğmuşum. 1991'de annem ve babam radikal bir kararla Datça'ya yerleşmişler. Çocukluğum ve gençliğimin önemli bir kısmı Datça'da geçti, İlköğretim ve Lise eğitimi de buna dahil. Datça Lisesini bitirdikten sonra Ege Üniversitesinde Biyoloji Bölümünü okudum, ardından Aydın Adnan Menderes Üniversitesinde balık biyolojsi üzerine çalıştığım bir yüksek lisans yaptım. Bu sırada aynı bölümden iki arkadaşla birlikte Hidrobiyolojik Araştırmalar Derneğini kurduk ve Antalya'ya taşındık. Son olarak İstanbul Üniversitesinde Hidrobiyoloji anabilim dalında, henüz Haziran'da bitirdiğim doktoramı yaptım.

    Şimdi ne yapıyorsunuz, hangi alanda çalışıyorsunuz?

    Doktora tezim barbun balıklarının beslenme biyolojisi ile ilgiliydi, şu sıralar tez için elde ettiğim veriyi bilimsel makaleler haline getirme ve yayınlama sürecindeyim. Bunun yanı sıra İstanbul Üniversitesindeki ekip arkadaşlarımla, denizlerimizdeki yabancı türler ve bu türlerin ekosistemdeki etkileri ile ilgili projeler hazırlıyoruz.

    Kariyerinizde dönüm noktası diyebileceğiniz anlar ve etkisi olan kişiler kimlerdi?

    2010 yılında, o sıralar Türkiye denizlerinde araştırmalar yapan keşif gemisi Nautilus'a katılma fırsatının karşıma çıktığı an, benim için dönüm noktalarından biridir. Hiç düşünmeden "evet" demiş ve ertesi gün kendimi Amerikalı bir ekiple dolu, hiç bilmediğim teknolojik donanıma sahip, Titanic'i bulmasıyla tanınan Dr. Robert Ballard'ın gemisinde bulmuştum. Bu ilk sefer, farklı okyanuslar, ülkeler ve seferlerle dolu 10 yıllık bir derin deniz araştırma serüveninin başlangıcıymış aslında. Her yıl Nautilus'a (o sırada her neredeyse), veri/bilim yöneticisi olarak 1-2 aylığına çalışmaya giderim. Zaman içinde dinamik, devamlı gelişen ve beni öğrenmeye zorlayan bir sistemin parçası oldum, şüphesiz bu tecrübenin bilimsel yaklaşımıma katkısı büyüktür. Emin Çapa ile TedX İstanbul kapsamında yaptığımız röportaj, çok daha fazla genç insanın bu alandan haberdar olmasına vesile oldu, bu bakımdan önemli bir fırsat ve tecrübeydi. Bundan başka, İstanbul hiç aklımda yokken Dr. Cem Dalyan'ın doktora için bana İstanbul Üniversitesini önermesi kariyerimin seyrini değiştirdi.

    Mesleğinizi nasıl seçtiniz, karar anlarınızda neler etkili oldu?

    Datça'da denizle çok iç içe bir çocukluk geçirmiş olmam, meslek hayallerimin de hep bu yönde olmasına neden oldu. Genel olarak su altı ile ilgili bir iş yapmak istediğimi biliyordum ama hangi meslekler bunu sağlar bir fikrim yoktu. Benden iki yaş büyük ağabeyim (Nedim) de Ege Üniversitesinde Biyoloji okuyordu, dolayısıyla seçilirse neler öğrenileceği ile ilgili biraz bilgim olan tek bölüm de oydu! Bence bu önemli bir faktör, o yaşlarda birtakım meslekler hayal ediyoruz etmesine ama o bölümleri okurken nelerle karşılaşacağımızı hiç bilmiyoruz genelde. Dolayısıyla aslında biraz yakın bulduğum için seçtim Biyoloji bölümünü, su altına nasıl bağlayacağımı pek bilmeden. Okurken katıldığım birkaç bilim kampı bu konuda gözlerimi açtı. Tanıştığım deniz biyologları, su altı arkeologları, jeologlar bana deniz tabanının kocaman bir bilim sahası olduğunu fark ettirdi. Bu aymadan sonra önüme gelen her türlü denizel projenin üstüne atladım.

    Aileniz kariyer yolculuğunda sizi nasıl yönlendirdi, destek oldu mu?

    Hem de nasıl! Annem ve babam bilime değer verir, iki çocuklarının da biyolog olmasını gönülden desteklediler. Kendi adıma, önüme çıkan fırsatları değerlendirmem veya yeni fırsatlar yaratmam için hep yüreklendirildim. Bu gücü -maddi ve manevi- hissetmeseydim devam edebilir miydim bilmiyorum. O bakımdan çok, çok şanslıyım. Maalesef ülkemizde bilim bir meslek olarak hak ettiği değeri görmüyor ve bu yolda, çoğu zaman maddi olarak fedakarlıklarda bulunmanız gereken bir süreçten geçmek zorunda kalıyorsunuz.

    Gün içinde zamanınızı nasıl değerlendirirsiniz?

    Erken kalkmak, spor-meditasyon ve kahvaltıdan oluşan, istikrarlı denebilecek bir sabah rutinim var. Gün içinde genellikle ilgilenmem gereken bir bilimsel makale veya proje olur, bu da literatür taraması, veri analizi veya arazi/laboratuar çalışması anlamlarına gelebilir. Kısacası araştırma için suyun altında, bir gemide veya laboratuarda olmadığım zamanlar çoğunlukla bilgisayar karşısında geçiyor. Bunun dışında günde en az yarım saat kitap okumaya çalışıyorum. Yakın arkadaşlarımla vakit geçirmeye özen gösteriyorum. Genelde yolda ve yemek yaparken takip ettiğim podcastlere yetişmeye çalışıyorum. İyi bir dizi veya film tüyosu aldığımda izliyorum.

    Hayatınıza etki eden, ilham aldığınız kişiler kimler, bize onlardan bahseder misiniz?

    Ailemi saymıyorum, haliyle en büyük etki onlardan. Dr. Üner Beköz, beni sistem mantığıyla tanıştıran ve bana, bugün hala faydalandığım bir bakış açısı kazandıran ilk mentörüm, ilk gerçek hocamdır. Doktoralı bir eğitim metodoloğu olan bu adam, aynı zamanda bir pilot, havacı, eğitmen, yazar, kapıcı... Kendisi birçok değerli kitabın yazarı; şahsi favorim Apostaz. Kişisel gözlemim; size, sizin kendinize güvendiğinizden daha çok güvenen insanlar potansiyelinizi gerçekleştirmek için ilham kaynağı, güç oluyor. Doktoramda birlikte çalıştığım Dr. Cem Dalyan benim için öyledir; bana inatla inanarak hem bilimsel hem kişisel olarak beni gelişmeye zorlamıştır. Kendisi bugün Türkiye'nin önde gelen deniz balığı sistematikçilerinden.

    Kendimiz geliştirmek için hangi dijital kaynakları takip edelim? Mutlaka okumalısın dediğiniz kitaplar, izlemelisin dediğiniz filmler/diziler var mi?

    Biraz "kendini geliştirmek" ten kastınızın ne olduğuna bağlı. Benim için bu, olaylara farklı açılardan bakabilme ve bilgi birleştirme yeteneğinin gelişmesi anlamına geliyor. Bunun için de çeşitli yaklaşımlara maruz kalıp neden herkesin sizin gibi düşünmediğini anlamaya çalışmanız gerekiyor, acı içeren bir süreç. Beni geliştirdiğini düşündüğüm bazı podcastlar; The Knowledge Project, Making Sense with Sam Harris, Fularsız Entellik, Very Bad Wizards, DarkHorse Podcast. İnternet platformları söz konusu olduğunda, FluTv, Kurtzgesagt ve School of Life gibi kanalların içeriklerini ve sunumunu beğeniyorum. İyi romanlarda olduğu gibi, iyi ve kötünün çoğu zaman muğlak kavramlar olduğunu hatırlatan dizileri seviyorum, The Sopranos buna güzel bir örnek. Rick and Morty favori bilim-kurgu dizim. Şahsi fikrim, Carl Sagan, Richard Dawkins, Jared Diamond, Yuval Noah Harari gibi, canlılık ve kültür kavramlarını anlamamıza yardımcı olan popüler bilim kitabı yazarlarının en az birinin, herkes tarafından okunması gerektiği. Tüfek, Mikrop, Çelik ve Gen Bencildir benim için çok aydınlatıcı olmuştu. Bunlar dışında, bence herkes hayatında en az birkaç tane iyi roman okumuş olmalı (hemen Dostoyevski'yi düşünüyorum). Bilimsel literatür taramalarında, kaynağın güvenilir ve güncel olması önemli, uluslar arası geçerliliği olan akademik çalışmalar kaynak olarak kullanılmalı (PubMed kullanılabilecek veri tabanlarından biri).

    Yaşam bilimleri alanında kariyer yapmak isteyen veya kariyerinin başında olan kişilere tavsiyeleriniz neler olurdu? Ne yapmalılar, nelerden kaçınmalılar?

    Devamlı okumayı ve güncel kalmayı alışkanlık edinin. Farklı bilimsel projelerin içinde yer almaya çalışın, bu hem tecrübe kazanmanızı, hem alanla ilgili insanlarla tanışmanızı sağlayacak, hem de hangi alanda uzmanlaşmak istediğinizi anlamanıza yardımcı olacaktır. İngilizce sorununuz varsa her şeyden önce onu halledin, bilim dili İngilizcedir ve bundan kaçış yok. Yapıcı eleştiriye açık olun, mutlaka geliştirmeniz gereken yönleriniz olduğunu unutmayın, herkesin vardır. Her ne işe dahil olursanız olun, görevinizi hakkıyla, gerekirse fazlasıyla yapın. Öyle ki, o işin vazgeçilmez bir parçası haline gelin. Alanınız için gerekli olabilecek metotları öğrenmekten kaçmayın, ertelemeyin (temel kodlama öğrenin).

    Tekrar 20 yaşında olsanız neyi farklı yapardınız?

    Çok zor bir soru, henüz bilmiyorum. "Daha çok okurdum" cevabı başımı ağrıtmaz herhalde :)

     

    Yorum

    Zaten Hesabınız Varsa Buradan Oturum Açın
    Henüz bir yorum yapılmamış. İlk yorum yapan siz olun
    <p> </p> <p>Fulya Mina Küçüktaş, 9 Eylül 1997’de Seyhan, Adana’da doğdu. Lise döneminde tiyatro ile ilgilenen ve çocuk hakları, özellikle kız çocuklarının eğitim haklarıyla ilgili projelerde yer alan Mina, şu anda Abdullah Gül Üniversitesi’nde moleküler biyoloji ve genetik öğrencisidir. Gönüllülük çalışmaları ve kulüp etkinliklerinde aktif rol almaktan, sosyal olmaktan, psikoloji ve sosyolojiyle ilgili okuma ve araştırma yapmaktan hoşlanır.</p>
    © 2024 BinYaprak. Tüm Hakları Saklıdır.
    Bir TurkishWIN girişimidir.