Giorgio Armani:“Elimizi Taşın Altına Koymalıyız”

    Giorgio Armani:“Elimizi Taşın Altına Koymalıyız”

    Çarpıcı tasarımları ve isim markalaşmasında parmakla gösterilen Giorgio Armani'nin sohbet tadındaki röportajı samimi cevaplarıyla dikkat çekiyor. Keyifli okumalar!

    Giorgio Armani moda tasarımcısı ve moda ile ilgili bilumum sektörlerde ileri gelenlerden. Enerjisini, kendine hayran bırakan tasarımlarda görmek bizi şaşırtmıyor. Vitrin düzenleyicisi olarak başladığı moda kariyerine hız kesmeden devam ediyor başarısının sırrını da verdiği cevaplarda bulmak oldukça mümkün.

    1) Sayın Armani, kırklı yaşlarınızı "daha başlangıç" olarak tanımlamıştınız; farkındalığınızın artmaya başladığı dönem. Seksenli yaşlarınızı nasıl tanımlarsınız?

    Seksenli yaşlarım yoğun bir yaşam enerjisi, artık yaşam tarzım haline gelmiş işime koşulsuz bir adanmışlık ve nihayet kendime zaman ayırarak denge kurmaya çalıştığım bir dönem. Evet, hâlâ iş önce geliyor. Hayatım boyunca aşk, özel yaşam ve zamandan fedakârlık yaptım; her şeyim iş üzerine kuruluydu. Bunun sonucunda, pek çok kişi için çok önemli olan bir imparatorluk kurdum. Tüm çalışanlarımla yakından ilgilenirim. Gerçi yaşlandıkça, yapmadığım şeyler, görmediğim yerler, yeşermesine izin vermediğim aşklar için duyduğum pişmanlık artıyor. Biraz daha fazla çalışarak bu duyguları siliyorum. Sonu gelmeyen bir gelişme yolu bu...

    2) "Artık tamam" diyeceğiniz bir noktaya gelebileceğinizi düşünüyor musunuz?

    Galiba o noktaya geldiğimde çalışmayı bırakacağım. Ama bu da yakın bir zamanda olacakmış gibi durmuyor. Daha iyisini yapma, hatta daha da iyisini yapma dürtüsü beni hep ileri itiyor. Sabırlı olmaya ve kendimi adamaya çalışıyorum çünkü disiplinin önündeki en büyük engel rahatına düşkünlük ve halinden memnun olmaktır. Disiplinli olmak için kendinize yüklenmelisiniz, ne olursa olsun… Hayat bana bunu öğretti. Genç bir tasarımcıyken, yaratıcı şeylerle uğraşmak çok hoşuma gidiyordu. İş ortağım Sergio Galeotti'nin ani ölümü beni çok etkiledi ve girişimci oldum. Zorlu bir geçiş süreciydi ama çok çalışarak üstesinden geldim.

     3) Ekibinize de kendinize yüklendiğiniz kadar yükleniyor musunuz?

    Evet, aslında. Ekibinizden istediğiniz fedakârlığı kendiniz de yaptığınızda, herkes en iyisini vermeye çalışıyor. Kendime daha fazla yükleniyorum çünkü her şeyin üzerinde benim ismim yazıyor. İşimin her aşamasıyla yakından ilgilenirim çünkü yaptığımız her şey benim sezgilerimden ve vizyonumdan kök alıyor. Yaptığım şeye inanırım.
     

    4) Sezgileriniz ve vizyonunuz hep hayatınızın bir parçası mıydı? 

     Büyürken annemin giydiği ceketleri hatırlıyorum. Daha azla daha fazlasını yapabiliyordu ve bebek gibi de giyinmiyordu. Ceketin bir işlevi vardı ama onu zarafetle giyiyordu ve varlığını hissettiriyordu. Benim yaratma dürtüm güzellik aşkından olduğu kadar işlev aşkından da kaynaklanıyor. Bir şeye bakarım ve onu daha iyi, daha kullanışlı ve daha zarif yapmanın yollarını ararım. Bu süreç yaşamım boyunca peşimi bırakmadı.

    5) Bu süreçte sabrın rolü nedir?

    Sabır, değer verdiğim ve çokça övdüğüm bir erdem. Özellikle de her şeyin aşırı hızlandığı bu dönemde… İnsanlar her şeyi, hemen istiyor. Onu elde ettikten sonra her şeyi unutuyorlar. Sabır çaba harcamak, dayanıklılık, vizyon ve odaklanma demektir. Mutluluğa ve sürdürülebilir başarıya açılan kapıdır. Benim için böyle, en azından.

    6) Sizin gibi, hayatında çok şey olup biten biri, ne kadar sabırlı olabilir? 

    Gerçekten de zor ama sürekli deniyorum. Bir şey yapmak ya da bir karar almak için doğru zamanı beklemek, ortaya iyi bir şey çıkmasının tek yolu. Her şeyin hızla yapılması gerektiği fikrine katılmıyorum. Büyüdükçe, doğru süreç için zaman tanımak gerektiğini öğreniyorsun. Aslında, bu küresel kriz döneminde, kariyerim boyunca verdiğim en uzun arayı verdiğimi söyleyebilirim. Yavaşlamak ve her şeyi yeniden hizaya sokmak için bir fırsat oldu; daha anlamlı bir zemin oluşturmak için…

    7) Tıbbi malzeme üretimi için kendi üretiminizi durdurdunuz değil mi? 

    Doğru, fabrikalara kapatma uygulanmaya başlandığında, gerçekten acil ihtiyaç duyulan şeyleri üretmenin görevim olduğunu düşündüm. Bu kriz, hepimizin elini taşın altına koymasını gerektiriyor. Bu da benim elim. Hepimiz insanlığın bir parçasıyız, bu kadar basit. Ayrıcalıklı bir azınlık değiliz, böyle düşünmeyi bırakmamız gerekiyor. Ancak bir arada olursak bunu yenebiliriz. Elbette çalışmayı tamamen bırakmış değilim. Küçük bir grupla birlikte mümkün olan her yerde faaliyet yürütüyorum, pandemi sonrası için kendimi hazırlıyorum. Bu zorunlu molanın ardından lüks ürünlere bakışımızın değişeceğini düşünüyorum.

    8) Tüketici davranışları değişti, sizce lüks ürün sektörünü ne bekliyor? 

    Bildiğimiz moda sisteminin düşüşe geçtiğini söyleyebiliriz. Lüks ürün sektörü, hızlı modanın operasyon yöntemlerini benimsedi: Daha fazla satma umuduyla sonu gelmez üretim döngüleri oluşturuldu. Ancak lüks ürünün başarılı olması ve takdir edilmesi için zamana ihtiyacı olduğunu unutmamalıyız. Ceketlerimden ya da takımlarımdan birinin,
    üç haftada modasının geçmesini ve yenisiyle değiştirilmesini hayal bile edemiyorum. Ben böyle çalışmıyorum ve bunu etik dışı buluyorum. 

    9) Trendlerin önemi azalacak mı? 

    Büyük ihtimalle. Güzellik ve kalite tekrar ön plana çıkacak. Moda, insanların ihtiyaçlarına yanıt verebilmeli, hayatı daha kolay ve daha güzel yapmalı. Saçma sapan trendlerin gözü kapalı kabul edilmesinden hoşlanmıyorum. Hepsi birbirine benziyor, ruhu yok. Ben tutarlılıktan ve ruha hitap edebilmeden yanayım. 

     

    Yorum

    Zaten Hesabınız Varsa Buradan Oturum Açın
    Henüz bir yorum yapılmamış. İlk yorum yapan siz olun
    © 2024 BinYaprak. Tüm Hakları Saklıdır.
    Bir TurkishWIN girişimidir.