1862 yılında Alexander Parkes icadıyla hayatımıza giren plastiği hayatımızın her alanında kullanıyoruz. Plastik çatal ve kaşıklar, streç film, hava yastıkları, poşetler ve pet şişeler kullandığımız ürünlerden sadece birkaçı. Plastik icat edilmeden önce piyano tuşları, taraklar, toplar fildişinden yapılıyordu. Fil popülasyonlarını tehlikeye atan bu durum 1800'lü yıllarda plastiğin icadıyla son buldu. İcat edildiği ilk dönemlerde yabani hayata faydası dokunan plastiğin günümüzde geldiği nokta ise hiç de parlak sayılmıyor. Plastiğin petrolden yapılmaya başlamasından sonra, petrol rafinerilerinin bacalarından da birçok gaz havaya karıştı ve bu gazlar kimyacılar tarafından yeni monomerleri oluşturmak için kullanılmaya başladı. Bundan sonraki adımda insanoğlu plastikten her şeyi üretmeye başladı. Hızla artış gösteren bu üretime hiçbir ülkenin atık yönetimi hazır değildi ve sistem burada çökmeye başladı.
2017'de yapılan araştırmalara göre Dünyada 6.3 milyar tondan fazla plastik atık bulunuyor. Bu atıkların 5.7 milyar tonu ise geri dönüşüm işleminden geçmiyor. Dünyada her yıl 300 milyon ton plastik üretiliyor ve yalnızca %20'si geri dönüştürülüyor. Bilim insanlarının yaptığı bu araştırmalardan sonra sudaki plastiğin insan sağlığı üzerindeki etkileri de araştırılmaya başladı. Musluktan akan suyu incelenen ülkeler içinde su kaynaklarındaki kirliliğin en yüksek olduğu ülke ABD olarak belirlendi. Mikro plastiklerin içme sularına nasıl karıştığı henüz bilinmese de araştırmacılar havaya karışan plastiklerin bunda etkili olduğunu düşünüyor. Plastik atıkların birçoğunun gemilerden bırakılmadığı ve insan etkisi ile yerlere, akarsulara ve nehirlere atılıyor olması araştırmacıları şaşırtan bir diğer nokta oldu. Zooplanktonlardan balinalara kadar denizlerde yaşayan her tür mikro plastikleri yiyor. Plastiğin biyolojik olarak çözünüp ayrışması için ne kadar zamana ihtiyaç olduğu ise tahminlere göre 450 yıl ile sonsuzluk arasında değişiyor. Bu süre içinde denizlere ve okyanuslara karışan plastiğin milyonlarca deniz canlısını öldüreceği, soyu tükenmek üzere olan türlerle birlikte 700 türün bu durumdan etkileneceği öngörülüyor.
Dünyada yönetilemeyen, geri dönüştürülemeyen plastik atıklarının yarısının Endonezya, Filipinler, Sri Lanka, Vietnam ve Çin tarafından ortaya çıkarıldığını belirten araştırmacılar, %100 geri dönüşüm yapılsa bile okyanusa karışan plastiğin miktarında büyük bir fark yaratılamayacağı görüşünde. Bu sorundaki tek çıkış yolu ise yönetilemeyen ve geri dönüştürülemeyen atıklara çözüm bulunması gerekiyor olması. Tüm bu olumsuz bilgilere rağmen iyi haber ise; çöpün nasıl toplanacağını ve herkesin bunu yapabileceğini biliyoruz. Buradaki önemli nokta, okyanusların gelecek yıllar içinde plastik ile tamamen kaplanmadan yapılıyor olması.
Bu yazı Bin Yaprak misafir yazarlarından Ayşin Dinler tarafından yazılmıştır.
2023 BinYaprak. Tüm hakları saklıdır. Bir TurkishWIN girişimidir
Yorum