11 Mart 2020 tarihinde Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından pandemi (kıtalararası salgın) olarak ilan edilen Covid-19 hastalığı insanlığın üstesinden gelmeye çalıştığı son salgın mı olacak? Şüphesiz ki hayır. Doğa bizden intikam alıyor olabilir mi? Gelin birlikte bakalım!
11 Mart 2020 tarihinde Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından pandemi (kıtalararası salgın) olarak ilan edilen Covid-19 hastalığı insanlığın üstesinden gelmeye çalıştığı son salgın mı olacak? Şüphesiz ki hayır. Covid-19 Pandemisi doğanın intikamı değil, insanın doğa ile kurduğu ben-merkezci ilişkinin, yarattığı tahribatın sonucudur. Artan nüfus, çarpık kentleşme, yaygın antibiyotik kullanımı, eşit olmayan gıda dağılımı, ormanlar başta olmak üzere doğal kaynakların orantısız şekilde kötü kullanılması, vahşi hayvan kaçakçılığı ve tüketimi, azalan biyoçeşitlilik, gün geçtikçe dozu artan iklim krizi vb. tüm ana başlıklar hastalıkların yayılımında etkili rol oynamaktadır. Küresel çaptaki tüm ekolojik değişiklikler yalnızca insanların değil gezegendeki tüm canlıların hayat mücadelelerini doğrudan etkilemektedir.
Covid-19 salgını koronavirüs ailesinin 21. yüzyılda hayvanlardan insanlara geçerek neden olduğu ilk pandemi değildir. 2002 yılının sonlarında Hong Kong'da bir et pazarındaki yarasalar tarafından koronavirüs enfekte edilen Misk kedisinden insana bulaşarak başlayan SARS salgını hızlıca 37 farklı ülkeye yayılmıştır. Bu pandemiden gerekli dersleri alamadan ortaya çıkan MERS salgınının kaynağının Ortadoğu'daki develer olduğu ortaya konmuştur. Elimizdeki bilimsel kanıtlara göre, kısa bir süre önce tanıştığımız Yeni Koronavirüsün kaynağının Çin'in Vuhan kendindeki canlı hayvan pazarındaki yarasalar olabileceği ve karıncayiyenler aracılığıyla insan bulaşmış olması yüksek olasılıktır. Karıncayiyenlerin dünyada yasadışı ticareti en çok yapılan hayvan olduğunu biliyor muydunuz? Hayvanlardan insanlara bulaşan hastalık oranının oldukça yüksek olduğu gerçeğini göz önünde bulundurarak, yasadışı hayvan ticaretlerinin ve vahşi hayvan pazarlarının tüm ülkelerde ivedilikle sonlandırılması gerekmektedir.
Altı çizilmesi gereken gerçek, salgın hastalıklar yalnızca gelişmemiş ülkelerin değil tüm insanların ortak sağlık sorunudur. Ekolojik dengenin kendi türümüz ve diğer tüm canlı türleri için elzem olduğunun farkına ivedilikle varılarak, disiplinler arası mücadele ile ortak fikir birliği sağlanmalıdır.
"Bana bir şey olmaz" yanılgısına düşmeden, ısınan havaları gezmek için fırsat bilmeden, EVDE KALARAK fiziksel izolasyonda olduğumuz bugünlerde hastalıktan korunmak için değiştirdiğimiz bazı davranışlarımızın (ellerimizi sık sık sabun ve suyla yıkamak, el sıkışmamak, sarılmaları en aza indirmek vb.) pandemi sonrasındaki yaşantımıza da yansıyacağını öngörmek yanlış olmayacaktır. 1965 Nobel Tıp/Fizyoloji Ödülünü alan üç kişiden biri olan Dr. Andre Lwoff'un dediği gibi: Virus is virus.
Tarihteki tüm pandemiler yalnızca biyolojik değil sosyokültürel ve ekonomik nedenler barındırmaktadır. İçinde yaşadığımız dünyadaki gelişmeleri sağlıklı değerlendirmenin yolu eleştirel düşünceye dayanmaktadır. Gerek savaşmaya devam ettiğimiz Covid-19 pandemisine gerekse salgın hastalıklara geniş açılardan bakmanızı sağlayacak 10 Türkçe kitap önerimi sizlerle paylaşmak istiyorum:
Ayrıca Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), 50'den fazla kurumla birlikte iş birliği yaparak çocukların Covid-19 pandemisini anlayabilmeleri ve kabullenebilmeleri için 36 farklı dilde bir kitap hazırladı. Kitapta Ario isimli karakter aracılığı ile hastalıktan kendilerini, ailelerini nasıl koruyacakları, güçlüklerin üstesinden nasıl gelecekleri yalın ve güzel bir anlatımla aktarılmış. İlgili bilgilendirme kitabının Türkçe sürümünü ücretsiz olarak indirebilirsiniz:
2023 BinYaprak. Tüm hakları saklıdır. Bir TurkishWIN girişimidir
Yorum