Kore'de genetik doktorası yapmaktayım, buradaki laboratuvar ortamları ve hiyerarşi, fazla mesai gibi kültürel farklılıkları okuyunca çok şaşıracaksın!
Öncelikle neden Güney Kore'yi seçtim? Uzakdoğu ülkelerine karsı epey ilgim vardı. Avrupa ve Amerika'nın kültürel olarak bize biraz daha yakın olduğunu düşünüyordum ve yurtdışında doktoramı yapacaksam bu kültürü çok farklı bir ülkede olmalıydı. İyi bir eğitim alırken aynı zamanda çok farklı bir kültürü tecrübe etmeliydim. Yüksek lisansımı bitirmeme 1 sene kala Güney Kore'yi ziyaret etme şansı buldum. O zaman kararımı verdim, Güney Kore'de doktoramı yapacaktım. Türkiye'ye döndükten sonra bunun için çalışmalara başladım. İnternetten Kore'deki üniversiteleri buldum ve ilgimi çeken üniversitelerin sitelerine girip teker teker inceledim. Çalışmak istediğim alanda ne kadar iyiler, o alanda çalışan hocaları var mı yok mu hepsini not ettim. En ilgimi çeken hocalarla da iletişime geçtim. Yeri geldi maillerime cevap alamadım. O yüzden gecenin bir yarısı kalkıp Kore'ye telefon ettim. Koreli arkadaşlarımdan öğrendiğim üç beş kelime ile sekreterlere X hocayla görüşmek istediğimi söyledim (söyleyebildiğimi varsayıyorum) fakat cevabı Korece aldığım için hiçbir şey anlamadım. Mecburen İngilizceye döndüm. Bu sefer de karşı taraf beni anlamadığı için telefonları suratıma kapattı. Hayalimde sekretere hocayla görüşmek istediğimi söylediğimde hemen kabul edip, hocaya bağlayacaktı. Öyle olmadı tabi ki. Bu çabam tam bir hayal kırıklığıydı. Yine de yılmadım. Bu sefer Koreli arkadaşlarıma arattırdım. Bir şekilde görüşmek istediğim hocaya ulaştım. Hocanın olurunu aldıktan sonra üniversiteye başvurdum ve doktoraya kabul edildim.
Kore'ye gelişim biraz talihsizliklerle başladı. İç hatlar uçuşumda bavulum kayboldu ve Kore'ye içinde her türlü gereksiz atıştırmalıkların olduğu kabin bavulum ile geldim. Havaalanında beni hocamın iki öğrencisi karşıladı. Öğrenciler bana hocanın benimle tanışmak istediğini, bavulumu bıraktıktan sonra laboratuvara gideceğimizi söylediler. Seul'e olan uçuşum Dubai aktarmalıydı ve bavulumun kaybolması yarattığı stresle beraber haliyle çok yorgundum. Öğrencilerin bana şaka yaptıklarını düşündüm ilk başta, ciddiye almadım. Almalıymışım oysa ki ciddilermiş, bunu pazar akşam 10'da kendimi hocayla sohbet ederken bulduğumda anladım. Her şey çok normalmiş, sanki 2 saatlik yoldan gelmişim gibi laboratuvarı gezdirip, diğer öğrencilerle tanıştırdığında anlamıştım bir gariplik olduğunu. Neden herkes o saatte labdaydı? Dahası hoca niye labdaydı? Kafamdaki deli soruların cevaplarını birkaç güne kalmadan buldum. Seul uyumayan bir şehir. 7/24 açık kafeleri, marketleri, restoranları, alışveriş merkezleri, ışıkları sönmeyen şirketleri görmeniz mümkün. Doğal olarak laboratuvarlar da gece-gündüz fark etmeden çalışan öğrencilerle dolu. Güney Kore, Kore Savaşından (1950-1953) sonra ellerinde avuçlarında nerdeyse hiçbir şey kalmamış ve ülkeyi baştan kurmuşlar. Bu kadar kısa sürede toparlanıp, dünya teknoloji devi markaları üretecek seviyeye gelmelerini işte bu gece-gündüz çalışmalarına borçlular. Çalışmak onların koparıp atamayacakları bir parçaları haline gelmiş. Şu an çoğu kişi özellikle de genç kesim, bu durumdan şikayet etse de değişen bir şey yok. Haliyle hangi alanda olursanız olun, hep sizden çok fazla çalışmanız bekleniyor. Tek başına çalışmak da yeterli olmuyor çoğu zaman. İşin içine hiyerarşi de giriyor. Kore'de yaş çok önemlidir. Kendinizden 1 yaş büyük olana bile saygı dili kullanmak zorundasınız ve abi, abla gibi hitaplarda bulunmalısınız. Eğer aynı yaştaysanız, o zaman arkadaş sayılabilirsiniz. Laboratuvar ortamında yine bu hitapları kullanmalı ve karşınızdakinin sizin altınız mı yoksa üstünüz mü olduğunu iyi bilmelisiniz. En kıdemliye bir hoca kadar saygı göstermelisiniz. Kimi laboratuvarlarda üst mezun olmadan, altını mezun etmiyorlar. Herkesin bir sırası var. Laboratuvarda işiniz bitti fakat sizin üstünüz ya da hocanız labdan çıkmadığı takdirde sizin çıkıp gitmeniz, diğerleri ve hoca tarafından pek hoş karşılanmaz. Hocadan önce çıkıp gitmeniz saygısızlık olarak algılanabilir.
Bunların dışında yine Kore kültüründe olan 'hweshik' denilen iş sonrası beraber yenilen aksam yemekleri vardır. Hocanız yemeğe gidiyoruz dediğinde tüm iş-güç bırakılır, hep beraber yemeğe gidilir. Eğlencelidir aslında. Lab elemanları bu şekilde birbirleriyle kaynaşır. Çünkü çok içki içilir. İçki de Kore'nin kültüründe önemli bir yere sahip. Normalde fazla konuşmayan Koreliler hwesiklerde bülbül kesilebilir. Burada da yine ast-üst ilişkisi devreye giriyor. Hocanız size içki ikram etmeye kalktığında, reddetmek büyük saygısızlık ya da bir üstünüz bardağınızı doldurmak istiyorsa hayır demek pek hoş bir davranış olmuyor. Eğer ki dininizden ötürü içki içmiyor ya da domuz eti yemiyorsanız elbette ki buna saygı duyuluyor. Fakat bu sefer de onlara ayak uyduramadığınız için dışlanmanız mümkün. Bu yüzden dışlanan, lab arkadaşlarıyla bir türlü samimiyet kuramayan ve sürekli mutsuz dolanıp sonunda labı bırakmak zorunda kalan tanıdıklarım oldu. Özellikle çoğu yabancı öğrenci, Kore'nin bu çalışma temposuna, hiyerarşisine ayak uyduramayınca eğitimlerini yarıda birikip ülkelerine geri dönüyorlar.
Bu yazımda bence Kore'deki laboratuvar ortamında en önemli olan iki unsur, fazla mesai ve hiyerarşiden bahsettim. Aranızda Kore'de yüksek lisans veya doktorayı düşünen varsa bunları bilip, ona göre gelmelerini tavsiye ederim. Elbette ki her laboratuvar ortamı aynı olacak değil ama geneli böyledir. O yüzden hazırlıklı olun. Son olarak verebileceğim tavsiyeler, hocanızı iyi secin. Daha önce yabancı öğrenciyle çalışmış mı çalışmamış mı araştırın. Yabancı öğrencisi olmuş bir hoca sizi daha iyi anlayıp, daha yumuşak bir tavır sergileyebilir. Eğer Kore'yi ziyaret etme gibi bir şansınız olursa, gelin ve hocayı laboratuvar ortamında bizzat görün. Laboratuvardaki araştırmacılarla konuşun. Hocanız ve laboratuvar ortamı hakkında bir şekilde bilgi edinmeye çalışın. Örneğin; daha önce mezun olmuş öğrencilere mail yoluyla da ulaşabilirsiniz. En azından onlar mezun oldukları için size daha gerçekçi bilgiler verebilir.
Doktora yapmak uzun ve meşakkatli bir yolculuk. Zor da olsa ben bu yolculuğumu Kore'de sürdürüyor olmaktan mutluyum ve kendimi şanslı hissediyorum.
Zorlu çalışma ortamına uyum sağlayıp iyi bir çalışma disiplini edindiğimi ve kültürel farklılıklarla baş etmeyi öğrenip bunun kültürel zekamı fazlasıyla geliştirdiğini düşünüyorum. Aslında burada almış olduğum eğitimi ve gelmiş olduğum seviyeyi profesörümün şu sözü ile özetleyebilirim:
Ben sizi er olarak değil, general olarak yetiştiriyorum
Bilim yolunda giden herkese başarılar dilerim.
Kore'den saygılarla!
Bu yazı Bin Yaprak misafir yazarlarından Serpen Durnaoğlu tarafından yazılmıştır.
2023 BinYaprak. Tüm hakları saklıdır. Bir TurkishWIN girişimidir
Yorum